AKP kongresini yaptı ve genel başkanını seçti. Genel başkan seçilen Binali Yıldırım aynı zamanda Türkiye Cumhuriyetinin 27. Başbakanı ve AKP'nin çıkardığı 4. Başbakan oldu.

Kasım 2002 seçimlerinden sonra partinin Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan seçimlere katılamadığı için milletvekili seçilememiş, bu yüzden de Abdullah Gül Başbakan olarak göreve gelmişti.14 Mart 2003'de bulunan bir formülle CHP'nin de desteği ile Siirt Milletvekili seçilen Erdoğan Meclise girdi ve Partinin Genel Başkanı sıfatı ile Başbakanlığı Abdullah Gül'den devraldı.

***

Tayyip Erdoğan'ı meclise sokmak için bulunan çözüm şöyle idi; YSK, Siirt'in Pervari ilçesi Doğanköyü'nde 706 seçmenin kayıtlı olduğu 17, 18 ve 19 numaralı sandıklarda sandık kurulları usulünce oluşturulmadığı için oy kullanılamadığı gerekçesiyle, Siirt'te Milletvekili Genel Seçiminin yenilenmesine karar verdi.  CHP milletvekili Ekrem Bilek, AKP Milletvekili Mervan Gül ve bağımsız Milletvekili Fadıl Akgündüz'e ait milletvekili tutanaklarını da iptal etti. Yüksek Seçim Kurulu'nun “3 Kasım'da milletvekili çıkaran partiler ancak tekrar milletvekili çıkarabilir” kararı üzerine, Siirt'te en çok oyu alan DEHAP da dâhil olmak üzere diğer partiler seçimlere katılamadı. Akgündüz'ün yanı sıra CHP de kazandığı milletvekilliğini yitirdi. Ve AKP 9 Mart 2003'teki seçimde oyların yüzde 84.8'ini alarak Siirt'te 3 milletvekilliğini de kazandı. Erdoğan, Öner Gülyeşil ve Öner Ergenç vekil oldu.

***

Mart 2003 yılından itibaren Başbakanlık koltuğuna oturan Recep Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı Sezer'in görev süresinin sona yaklaşması ile Müslüman Cumhurbaşkanı sloganı ile Abdullah Gül'ü aday gösterdi. Ancak bazı engellemelerle karşılaşınca Cumhurbaşkanını halkın seçmesi için konuyu referanduma götürdü. Referandum da EVET oyu fazla çıkınca Cumhurbaşkanı'nı halk tarafından 5 yıl için seçilmesi kabul edilmiş oldu.

Ancak ortada böyle bir gerçek varken her ne hikmetse bu kural seçimler sırasında uygulanmadı, Abdullah Gül Meclis tarafından seçildi. Ancak 5 yıl kuralı görev süresi için uygulandı. Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanlığı sırasında Cumhurbaşkanı'nın yetkilerinin fazla olduğu gerekçesi ile bir tartışma başlatıldı ve yetkilerin azaltılması için çalışmalar yapıldı. Parlamentonun yani Başbakanın yetkileri artırılmaya çalışıldı. Bunda da başarılı olundu ve Başbakan Tayyip Erdoğan hemen hemen bütün gücü elinde topladı.

Abdullah Gül'ün 7 yıl olması gereken görev süresi 5 yılda bitirilerek Cumhurbaşkanlığı için seçimler yapıldı. Yine Müslüman Cumhurbaşkanı sloganları ile başa getirilen Gül bir yerlerin adamı olmakla itham edilerek itibarsızlaştırılmaya çalışıldı. Bunda da başarılı olundu.

Gül'ün görev süresi bitmeden sırf AKP'ye Genel Başkanlık adaylığında bulunamasın diye AKP Kongresi yapıldı ve büyük bir şatafatla Ahmet Davutoğlu atandığı Genel Başkanlık koltuğuna oturdu. Aradan geçen zaman zarfında Tayyip Erdoğan daha önce dillendirdiği Cumhurbaşkanlığı yetkileri kısıtlansın söylemini terk ederek Cumhurbaşkanının yetkilerinin artırılması gerektiğini dillendirmeye başladı. Önceleri buna sessiz kalan Davutoğlu Kasım 2016 seçimlerinde oy oranını artırıp rüştünü ispatlayınca hafiften bu işe karşı çıkmaya başladı.

Bu karşı çıkmalar bazı yerleri ve özellikle yandaşları o kadar rahatsız etti ki Davutoğlu üzerinde baskı kurulmaya çalışıldı (Pelikan Dosyası) ve sonunda iş görevi bıraktım (Aslında bir sivil darbe yaşandı. Fakat bunu kimse dillendirmedi.) noktasına getirildi. Atama ile AKP Genel Başkanlığı ve Başbakanlığa gelen Davutoğlu bu görevinde yaklaşık olarak 620 gün kalabildi.

22 Mayıstan itibaren AKP Genel Başkanlığı ve Başbakanlık yine atama ile göreve gelen Binali Yıldırım'a geçti.

Yandaş medya ve kalemşorların yazısından öğrendiğimize göre Türkiye yeni bir döneme giriyormuş! Binali Yıldırım çok başarılı bir dönem geçirtecekmiş ülkeye. Davutoğlu hangi başarısız icraatlara imza attı, hangi olumsuz işleri yaptı da bu muameleye maruz kaldı. Şu zafer türküleri yakanlar millete bunu bir anlatsalar, bu arada biz de öğrensek neler olduğunu. Zira bir zamanlar aynı kalemler aynı mealdeki cümlelerini Ahmet Davutoğlu için kurmuşlardı. Şimdi farklı bir üslûp kullanıyor olmalarının sebebini izah etseler de bilmeyenlerde öğrense.

***

 

25 Mayıs 2014 yılında kaleme aldığımız ve Konya Yenigün Gazetesinde “Davutoğlu Başbakan, Konya'ya Hayırlı Olsun” başlığı ile yayınlanan yazımızda, “Sayın Davutoğlu şayet 27 Ağustos'ta yapılacak Genel Kurul Toplantısında gerekli desteği bulup Başbakanlık koltuğuna oturursa kendisini çok zor bir süreç bekliyor. 2015 yılında yapılacak genel seçimlerde AKP oyları yüzde 45'in altına düşerse Davutoğlu'nun liderliği tartışmaya açılır, Yüzde 50'nin üzerinde bir oy alırsa!”demişiz.

Evet, Kasım seçimlerinde yüzde 50'ye yakın oy alan Davutoğlu için olayların nasıl gelişeceği konusunda biraz da olsa ipucu vermeye çalışmışız.

Yine29 Aralık 2014 tarihli “Paralel Yapı ve İleri Demokrasi”başlıklı yazımızda “Cumhurbaşkanlığı Özel Danışmanı ve AK Parti İzmir Milletvekili Binali Yıldırım, "Yeni Türkiye'nin yeni yol güzergâhında nöbet değişiminde Başbakanımız Ahmet Davutoğlu'nu iş başına getirdik, görev verdik" demiş. 

Sayın Binali Yıldırım, niçin bütün Türkiye'nin bildiği bu gerçeği Başbakan Davutoğlu'na bir kez daha hatırlatma ihtiyacı duydu? Ankara'da yolunda gitmeyen bir şeyler mi var acaba? Davutoğlu, ikinci Mesut Yılmaz veya Tansu Çiller olma hevesine mi kapıldı?” demişiz.

Aynı şeyler yeni Başbakan Binali Yıldırım için de geçerli. Başarılı bütün icraatlar başkasının ismine kaydedilirken bütün başarısızlıklar Başbakanın hanesine yazılacak. Ve bir gün gelecek aynı kalemler Binali Yıldırım'dan sonra atanan Genel Başkan ve Başbakan için de aynı cümleleri kuracaklar.

Göreve atanan yeni Başbakanımıza başarılar diliyorum. Allah ülkemi ve zafer türküleri yakan kalemşorları utandırmasın!