Fransa Paris'te 12 kişinin öldürülmesi olayı ile sarsıldı. Bu saldırı nasıl oldu ise bütün hareketleri takip edilen, seyahatleri boyunca girip çıktıkları ve kaldıkları oteller dahi bilinen iki Müslüman! tarafından işlendi. Sonra da bunların kaçmalarına bir süre izin verildikten sonra kıstırılarak katledildiler. 

Katledildiler diyorum, çünkü sağ yakalansalar idiler anlatacakları, katliamın arkasındaki asıl gücü ortaya çıkartacaktı. Ve ortaya çıkacak olan netice Fransız halkını mutlu etmeyeceği gibi birçok siyaset adamının da arenadan çekilmesine vesile olacaktı. Birilerinin azmettirmesi ile yapılan katliam iki zavallının üzerine yıkıldı ve hiç ilgisi olmadığı halde Müslümanlara mal edildi.

*

Benzer bir olay Fransa'dan bir iki gün önce İstanbul'da Sultanahmet Meydanında vuku bulmuştu. Hamile bir canlı bomba üzerindeki bombayı patlatmış, bir polis memurunun şehit olmasına vesile olmuştu. Patlamadan hemen sonra yapılan açıklama ve basında çıkan haberlerde canlı bombanın ismi ve boy boy fotoğrafları yer almış ve daha önce de yakalanıp gözaltına alındığı açıklanmıştı. 

Basının deşifre ettiği ismin ailesi teşhis için gittikleri morgda cesedin kızlarına ait olmadığını açıklamışlar, iri basını ters köşeye yatırmışlardı. Ters köşeye yatan basın, devresi günlerde ismini verdikleri şahıstan bırakın özür dilemeyi sanki daha önce haberi hiç vermemişler gibi otopsi sonrası ortaya çıkan kişiyi yine birinci sayfalarına taşımakta bir beis görmediler. Fakat bu sefer resimleri verirken bir yerlerden fırça yememek için teröristin son zamanlarda çekilmiş resimleri yerine yıllar önce çekilmiş resimlerini vermeyi tercih ettiler. 

*

Bu iki olayda Türkiye Basını, ikiyüzlü davranarak kime hizmet ettiklerini dosta düşmana göstermiş oldular. Fransa da meydana gelen katliamı çarşaf çarşaf sayfalarına taşıyarak bu olayın Müslümanlar tarafından işlendiğini herkese duyurdular. Duyurdular ki hakiki Müslümanlar batı karşısında biraz daha ezilsinler ve “bizden adam olmaz” duygusuna kapılsınlar. 

Türkiye'deki olayda ise suçsuz bir insanı hedef tahtasına oturtarak asıl failin kimliğini saklamaya çalıştılar. Kimlik açıklansa idi canlı bombanın IŞİD militanı olduğu ortaya çıkacak ve halk bu terör örgütüne karşı mesafeli davranacaktı. Bu durum da birilerini rahatsız edecek ve bu rahatsızlığa sebep olan basının nefesini kesmek için elinden geleni yapacaktı. Basın bunu göze alamadı. Müslüman olduğunu iddia eden basın kurumları ise kul hakkının öneminin farkında değilmişler gibi ortaya atıkları isimden bir helallik dilemeyi bırakın, bir özür dilemeyi bile akıl edemedi.

*

Fransa olaylarından sonra Papa bir açıklama yaparak “kutsallara saldıranların bu tür sonuçlara hazır olmaları gerektiğ”i mealinde bir şeyler söyledi. Papa'nın bu sözleri adeta alkışlandı. Gerçekten Papa bu sözleri ile ne söylemek istemiş olabilir. 

Bizim kutsallarımıza hakaret ederseniz bizden aynı tepkiyi görürsünüz diye tehdit mi etmek istemiştir İslam âlemini? Zaten 2003 yılından bu yana İslam coğrafyasında Müslüman katliamı yapılıyor. Bu katliamı yapan Hristiyan askerlere de bizden birileri “İnşa Allah sağ salim ülkelerine dönerler” diye dua ediyor. Ne diyelim, İnşa Allah bu yobaz haçlı güruhu bir an önce elini İslam âleminin üzerinden çekerde Müslümanlar rahat bir nefes alır. 

*

AK Parti Milletvekili Tülay Babuşçu, 16 eski Türk Devletini! sembolize eden askerlerin ilk kez Cumhurbaşkanlığı Sarayı'ndaki bir törene katılmasının ardından sosyal medya hesabından “Osmanlı'nın 90 yıllık reklam arası bitti” mesajını paylaşmış.

Bu mesaja gösterilen tepkiler üzerine de “2 bin yıllık Türk Milleti'nin darbelerle, muhtıralarla, istikrarsızlıkla ezilmeye çalışılan dönemi bitmiştir” demiş. Kendisini eleştirenleri de tarih bilmemekle suçlamış. Sayın Babuşçu, acaba çok iyi bildiğini iddia ettiği Osmanlı tarihinde hem de İslam'ın Halifesi unvanı taşıyan kaç padişahın darbeler sonrası tahttan indirildiğini biliyor mu?

Ben hemen akla gelen bir kaçının ismini burada Sayın Babuşçu'ya hatırlatayım; Genç Osman, Sultan İbrahim, Dördüncü Mehmet, Üçüncü Ahmet, Üçüncü Selim!  Hele Genç Osman'ın tahttan indirildikten sonra reva görüldüğü muameleyi bir okusun! 

Ben kesinlikle darbeleri onaylayan birisi değilim. 12 Eylül dönemini yaşamış birisi olarak bunu tasvip etmem için deli olmam gerekir. Ancak Sayın Babuşçu, bir tarafı eleştirirken diğer tarafı görmemeyi tercih ediyor. Gerçi bu genel bir hastalık olsa gerek. Daha önce yapılan yolsuzluk ve rüşvet olaylarını ve adam kayırmaları meydanlarda anlatırken son on iki yılda olanı görmezden geliyorlar. 17-25 Aralık olaylarının üzerine gitmek yerine, Konya Milletvekili Ayşe Türkmenoğlu gibi,  “Bakanların tüm suçları kabul ettiklerini var saysak bile, bende, bir suç işlediklerine dair yeterli şüphe uyanmadı”  demeyi tercih ediyorlar. Son söz;

Uyanmak yok uyumaya devam!