Türkistan, Orta Asya’nın kuzeyde Sibirya; güneyde Tibet, Hindistan, Afganistan ve İran; doğuda Gobi çölü; batıda Hazar Denizi arasında uzanan bölgeleridir.

     Türkistan’ın batı bölümü 19. yy.’de Çarlık Rusya’sı tarafından 1865’te işgal edilince, Batı Türkistan ya da Rus Türkistan’ı olarak adlandırılmış, 1924 yılında Sovyetler Birliği’nin kurulmasıyla Batı Türkistan; Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan ve Tacikistan olmak üzere 5 cumhuriyete bölünmüştür. Bu 5 cumhuriyet 1991’de Sovyetler dağılınca bağımsız olmuştur.

    Türkistan’ın doğusu ise günümüzde Doğu Türkistan, Çin Türkistan’ı ya da Uygurluların tabiriyle Şarki Türkistan olarak adlandırılan yerler olmuştur. Doğu Türkistan ile kastedilen modern anlamda Çin Sincan Uygur Özerk Bölgesidir.

Kadim Türk yurdu Doğu Türkistan’da Neler oluyor?

Türkistan’ın doğusu, Doğu Türkistan’ın ve orada yaşayan Müslüman Uygur Türklerinin başına gelen insanlık dışı faciaların 21.yüzyıl gibi bilişim teknolojisi çok gelişmiş günümüz dünyasında, özellikle Doğu Türkistan halkıyla aynı din, aynı ırktan olan Türkiye’de bile yeterince bilinmemesi üzerinde derin düşünmemiz gereken bir konudur. Bu acıklı durum birçoğumuzun tarihimiz ve kültürümüzden habersiz yaşadığımızı göstermektedir.

Doğu Türkistan, Türkçenin İlk sözlüğü, antolojisi, ansiklopedisi ve dil bilgisi olan Divan-ı Lügat-it Türk’ün ortaya çıktığı, Türkçenin en temel ve Türk dili araştırmalarının en önemli kaynak eserlerinden olan saadet bilgisi, devlet olma bilgisi, devlet idaresi bilgisi manalarına gelen Kutadgu Bilig’in de vuku bulduğu, İslam dinini kabul ederek bütün Türkistan coğrafyasının İslamlaşmasında büyük rol oynayan Türk hükümdar Sultan Saltuk Buğrahan’ın doğduğu ve Türk Kültür tarihinde büyük önemlere sahip nice eserlerin meydana geldiği ata topraklardır.

Türkiye’nin dört katı büyüklüğündeki Doğu Türkistan, Çinlilerin adlandırmasıyla Xinjiang (sonradan işgal edilmiş ülke) 1.828.418 kilometrekarelik yüzölçümüne sahip ve zengin petrol yatakları, altın ve diğer kıymetli madenlere haiz olan, tahmini olarak 35 milyon Türk kökenli nüfusu olan, iklim şartlarına uygun olarak çeşitli meyve ve sebze yetişen, çeşitli inanç sistemleri ve dinlere tanıklık etmiş olup, günümüzde bütün Çin topraklarının beşte birini kapsayan bir coğrafyadır.

Çin’in batıya açılan kapısı niteliğindeki Doğu Türkistan’da İlk Olarak Türkistan ve Türk adları yasaklanmıştır. Doğu Türkistanlıların hafızasına kazılmış bu adların yasaklanmasıyla başlayan zulüm sözde Panislamizm ve Pantürkizm’le mücadele, Yerli Milletçilikle mücadele, Derebeylikler ve Zenginlerle mücadele, Sovyet işbirlikçileriyle mücadele söylemleriyle devam etmiştir.

Doğu Türkistanlılar kültür devrimin sonlanması, 1980’lerde başlayan Çin’in dışa açılım ve reform politikaları sayesinde nispeten rahat nefes alma fırsatına kavuşur. Doğu Türkistanlılar kısa süreliğine kendine gelme fırsatını bulmuşsa da soğuk savaşın bitmesi ve Sovyetler birliğinin parçalanması gibi büyük değişimlerden sonra tekrar zulüm ve baskılara maruz kalmıştır.

1994-2010 yılları arasında Doğu Türkistan’ın mutlak tek yöneticisi olan Çin kökenli Wang lequan Çin’in yürürlükteki anayasası, Doğu Türkistanlılara umuttan başka hiçbir yarar sağlamayan sözde bölge otonom yasası, din inanç yasası, yazı ve kültür yasalarını bir kenara iterek yâda hiçe sayarak tamam kendi inisiyatifiyle Doğu Türkistanlılara sitemli bir şekilde tavizsiz ve acımasız kültür, eğitim, toplumsal ve ekonomik politikalar uygulamıştır.

Bu uygulamaların bazıları şöyledir: İslamiyet’in kamusal alandan çıkartılması, din eğitimin resmi olarak yasaklanması, Uygur Türkçesinin idare, eğitim ve kültürel alanlarındaki statüsünün kaldırılması, Çince bilmeyen Uygur kökenli memurların işten çıkartılması, Doğu Türkistan kırsalındaki evlilik yaşına gelen 16-20 yaşlarındaki Uygur kızlarının Çin’deki sanayi bölgelerine zorla götürülerek çalıştırılması, yurtiçi ve yurtdışı gezilerinin zorlaştırılması ve zaman içerisinde neredeyse imkânsız hale gelmesi. 

Çin devletin Uygurlar dışındaki diğer Türk etnik toplulukları da doğrudan hedef almasıdır. İki yıl öncesine kadar baskı ve zulüm neredeyse tamamen Uygurlarla sınırlıyken, bugün Kazaklar ve Kırgızlar  (ve hatta çok daha az sayıda bulunan Tatarlar’ın ve Özbekler’in) da aynı baskı ve zulme maruz kalmaktadır. Hatta Çin vatandaşlığından Kazak, Kırgız ve Pakistan vatandaşlığına geçenler bile Nazi tarzı toplama kamplarına alınmaktadır.

Çin Doğu Türkistanlılara neden böyle acımasız davranıyor?

Çin’in siyasi kültürüne bakıldığında Çin’in tarih boyunca toprakları içerisindeki diğer etnik topluluklara yâda komşu halklara hiçte iyi davranmadığı görülmektedir. Çin güçlendiği dönemlerde yabancı topluluklara ve komşularına daha baskıcı ve emperyalist politikaları uygulamıştır, tarihte bunun bariz örneği iki Göktürk devlet arasındaki yıllarda yaşamıştır, Orhun abidelerinde Çinlerin Türk boylarına yaptıkları zulümler çok sadece ve etkileyici dile anlatılmıştır.

Bir dönem Çin topraklarına hâkim olan Moğollar günümüzde tamamen asimile edilerek Çinlileştirilmiştir (Çin’deki Moğollar). Moğolların ardından Çini uzun süre idare eden Mançurlar da Moğollar ile aynı kaderi paylaşmıştır. Asimile etme sırası güçlü dini, toplumsal ve kültürel dayanaklığı olan Uygur başta olmak üzere diğer Türk kökenlilere gelmiştir. 70 yıl içerisinde toprakları bünyesindeki birçok azınlık toplulukları asilime etmeye başaran Çin komünist partisi yönetimi akıl almaz ve çeşitli yönteme başvursa da Doğu Türkistanlıları asilime etmede çok zorlanmıştır. Doğu Türkistanlıların asimile olmamasında büyük rol oynayan en büyük unsurun din ve kültür olduğunu fark eden Çin yönetimi en çok bu iki alana müdahale etmektedir.

Çin’in batıya açılan kapısı olan, çok önemli stratejik konuma sahip ve zengin maden yataklarına haiz olan Doğu Türkistan işgal edilen topraklar olduğu için, her zaman Çin devleti doğu Türkistan’ı tehdit olarak algılamış ve Doğu Türkistan politikasını bu doğrultuda belirleyerek uygulaya gelmiştir.

Günümüzde devlet yönetiminde komünist; serbest bölgelerde ve dış ticarette kapitalist ve liberal, azınlıklar ve kültür politikalarında nasyonalist politikalar izleyen Çin bir yandan içeride büyümesini sürdürürken diğer yandan da dışa açılma politikasını ve siyasi nüfus kazanma yollarını aramaktadır.

Emperyalist amaç taşıyan Bir Kuşak Bir Yol projesinin önemli ayağını oluşturan Doğu Türkistan’ın güvenliği Çin için hayatı önem taşımaktadır. Bağımsız araştırmacılar tarafından Ejderha projesi olarak ta adlandırılan Bir Kuşak Bir Yol Projesinin gerçekleşmesi için,  Çin yönetimi aşırılık ve terörizm tehdidini bahane ederek Doğu Türkistanlıları tamamen asimile etmeyi bütün hızıyla sürdürmektedir.

İnsanlık, Müslümanlık, Medeniyet ve Türk olmak bir nevi değer sayılıyorsa öyleyse Tarih boyunca insanlığından, Müslümanlığından, Medeniyetinden ve Türklüğünden taviz vermeyen ve birçok maddi ve manevi kültür ve medeniyete imza atan Doğu Türkistanlıların göz göre göre Çin Komünist Partisi yönetiminin zulüm, insanlık dışı baskıları ve işkenceleri altında çile çekmesine izin verilmemelidir.

Ebû Saîd el-Hudrî radıyallahu anh, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’ i şöyle buyururken işittim dedi: “Kim bir kötülük görürse, onu eliyle değiştirsin. Şayet eliyle değiştirmeye gücü yetmezse, diliyle değiştirsin. Diliyle değiştirmeye de gücü yetmezse, kalbiyle düzeltme cihetine gitsin ki, bu imanın en zayıf derecesidir.”  Müslim, Îmân 78. Ayrıca bk. Tirmizî, Fiten 11; Nesâî, Îmân 17 .

Hz. Ali efendimiz  “Bir zulme engel olamıyorsanız onu herkese duyurun” diyor.

Biz yaptıklarımız kadar, yapmaya gücümüz yettiği halde yapmadıklarımızdan da sorumluyuz.

Baki Selamlar...

Katkılarından dolayı Uygur Türklerinden Adil Er Uygur beye teşekkür ederim.