Selçuk Üniversitesi Taşucu Turizm Meslek Yüksekokulunda Öğretim Görevlisi, sektörün içinden gelen Dr. Kürşad Sayın hocamın sosyal medyada bir paylaşıma yaptığı yorumda, mezun öğrencilerin meslek dışı işlerde çalıştıklarını söyleyerek bir serzenişte bulunuyordu.
Benim de sektörde uzun yıllar çalışmalarımda dikkatimi çeken konu buydu.

Turizmde gerçek meslek sahipleri hızla sektörden çekiliyordu.

Bu sezon çok geç açıldı ama yaz ortası olmasına rağmen kendisine gelemedi. Meslekte kalan azınlık çalışan da yeteneği ve becerisine yakın mesleklerde kendisine çıkış yolu arıyor.

Bazıları ne olursa olsun çalışırım modunda.

Son 30 yılda önce patronlar sektörü meslek olmaktan çıkarmıştı. Kirli temiz demeden cebine para koyan turizmciliğe soyunarak…

Hatta ihaleci holdingler ve büyük şirketler; ihale alma işlemlerini kolaylaştırmanın bir yolu olarak, ihale ile ilgili insanları memnun etmek için otel açtılar.

Bazıları da turizmdeki emeği, fedakârlığı görmezden gelerek hatta ona harcanacak yenileme fonlarını bile kar gibi hesap ederek turizme daldı.

Öyle ki kendi mülkü olan işletmeleri gaddar kiracılar gibi kullanmayı bir marifet saydılar.
Çünkü onlar için ne turizm önemliydi ne de sürdürülebilir turizm diye bir kavram gündemlerinde ve kültürel yapılarında vardı.

Elde ettikleri karlar ile insana ve tesise yatırım yapmayı, gelişmeyi ve geliştirmeyi hiç düşünmediler.

Elde ettikleri karı bile başka işlerine taşıyıp, adeta sektörü ruhsuzlaştırdılar.

Öyle bir duruma geldi ki; hizmet sektörünün en dikkat edilmesi gereken bölümü turizmde hiç eğitim almayan, hiçbir tecrübesi olmayan elemanla tecrübeli çalışanını bir tutacak kadar mesleği hor gördüler.

Yöneticilerine şöyle diyorlardı; dışarda iş bekleyen birçok insan var beğenmediğinizi çıkarın , dışarda bekleyen işsizleri çağırın diyerek çalışanları korku ile disipline edecek kadar mesleği basit gören patronlar turizmin merkezine yerleşmişti.

Tabi çalışanlar patronların eş dost ve akrabalarından oluşan kalabalıklar olarak tesislerde yerlerini aldılar.

Onlar gerçek meslek sahiplerini, değerlendirip yargıladılar, tabii ki rencide ederek.

Liyakat işe yakınlık, mesleğe yatkınlık yerine patrona yakınlık olarak görüldü.

Patronlara yakın olanların yanlış teşhis ve gözlemleri ile yıllarca ömrünü sektöre vermiş insanlar meslekten soğudu. Ya da meslekte kalmak için rol yapan, dalkavukluk yapan insanlar türedi.

Belki dayanmak ve katlanmak adına bu da bir çıkar yoldu.

Ama bu yol turizmi daha iyi bir yere götürmedi.

Turizmin edebi adabı, estetiği, bilgi, tecrübe, kültür gibi yıllara dayanan birikimlerle zenginleşmiş özellikleri ayaklar altına alınıyordu.

Aslında turizm kendi içinde hiyerarşisi olan, kariyer basamakları olan ahilik düzenini nispeten içinde uygulayan, disiplinli ender mesleklerden biri idi.

Bu arada ilkeleri koymak, yürütmek ve denetlemekle görevli devlet de bu konuda gerekli özeni göstermeyince sektör topal ördeğe döndü. Bakanlık meslekle ilgili standartlarda gerekli adımları atmakta gecikti.

Yıldızlamalar tiyatroya döndü, üç yıldız ayarında bile olmayan beş yıldızlı oteller sektörü doldururken, beş yıldızlı otel ayarında üç yıldızlı oteller de oldu.

Bu arada her şey dahil sistemler de mesleği bayağılaştırdı.

Yiyecek içecek departmanları servis açma ve toplama seviyesine indirildi.

Mutfak internetten yemek yapan ev kadınlarına döndü.

Ön büro doldur boşalt departmanı oldu.

Pazarlama salt sözleşme memurluğu haline geldi.

Kat hizmetleri temizlik elemanı olmaktan öte gidemedi.

Yani otel içinde meslek sahibi olan departman kalmadı.

Bazı kurumsal şirketler belli standartları koruduysa da onlar da turizmi dört mevsime taşıyamadıkları için mevsimlik işçi çalıştıran tesisler haline geldiler.

Devlet her şeyi planlaması gereken güç olmasına rağmen devletin yapısı siyasi ilişkilerle oluştuğu için en başta bürokrasi bir türlü kalifiye kadrolarla donatılmadı.

Hala sektör dört mevsimlik turizmin alt yapısı için gerekli girişimleri yapamıyor. Tesislerin çoğunluğu da dört mevsim misafir ağırlamaya uygun değil.

Mesela termal turizmin gerçek yapısı hala kurulamadı.

Görüldüğü gibi başta devlet, okullar, yatırımcılar, yerel yönetimler ve millet olarak turizmi tam içselleştirebilmiş değiliz.

İşte bütün bunların üzerine Corona virüsü dönemi tuz ile biber oldu.

Gelecek sezonlar için şimdiden hazırlık yapılmaya başlamalıyız.

Her bölgenin çevresel faktörler ve gelişme potansiyeline uygun konaklama ve diğer tesisler olarak planlamalar yapmalıyız. Her konaklama tesisi her şehirde aynı sonucu doğuramaz.

Yıldızlı otellerin yapılacağı yerlerle, butik otellerin ağırlıklı olacağı yerler yeniden gözden geçirilmeli.

Kongre ve fuar ayrı ele alınmalı. Karavan ve kamp turizmi ayrı planlanmalı.

Gelişen teknoloji şartlarına göre tesisler ve çalışanlar yeniden konumlandırılmalı. Geleceğin turizmi için hepimiz aklımızı ve deneyimlerimizi birleştirmeliyiz. Hatta turizmde yapamadıklarımızdan yola çıkarak yapacaklarımızı yeniden planlamalıyız.

İnsanlığın yöneldiği alanlara yatırım yapılmalı. Yaşlı, engelli, doğa turizmi, ticaret kongre ve gençlik turizmi yeniden planlanmalı.

Can çekişen turizm kurtarmak toplumca hepimizin milli derdimiz olmalı. Yoksa meslek ölecek.