Çağımızın en büyük problemlerinden biri olan tüketim çılgınlığının başlıca nedeni “doyumsuzluk” faktörü olarak belirtiliyor. ‘Ne kadar çok şeye sahip olursak, o kadar çok mutlu oluruz’ düşüncesinin insanları zamanla mutsuzluğa sürükleniyoruz.

 Çoğu zaman sahip olduklarımız yeterli gelmiyor, yeme, içme, barınma, sağlık, giyinme ve eğitim gibi temel ihtiyaçlarımızı karşılayabilsek de yeni arayışlar içine giriyoruz.  

Aşırı yemek yiyoruz, çok alışveriş yapıyoruz. İş yerinde doyumsuzluk yaşıyor,  kariyer  ve yükselme hırsıyla başarıya giden yolda hatalar yapıyoruz.

Kazandıkça daha çok kazanma isteği oluyor. 

Bu nedenle strese giriyoruz, yaşamımızı yaşanmaz şekillere sokuyoruz, çok az şeylerden zevk alıyor doyumsuz ve şikayetçi oluyoruz. Sonuç olarak ise yine mutsuz hissediyoruz.

İçinde bulunduğumuz çağda tüketim çılgınlığı, üretimin inanılmaz boyutlara ulaşması ve binlerce yeni ürünün piyasaya sürülmesi ile kendini göstermektedir. 

Ardından, bu ürünlerin insanlar tarafından bir ihtiyaç olarak algılanması ve tüketilmesi için reklam kampanyaları başlatılmaktadır. İnsanlar, her yıl yaklaşık 500 milyar doların harcandığı bu reklamlar vasıtasıyla, kendisine sunulan hayat tarzını ve ürünleri elde edebilmek için kitle içgüdüsüyle acımasız bir yarışın içine sürüklenmektedirler. 

Burada tüketim çılgınlığına kapılan bireyin bilinçli tüketici moduna girerek kurtulması gerekir. Aldığı ürünü kaç kere kullanacağı, gerçekten ihtiyacı olup olmadığını sorgulaması, nerede kullanacağı, ödediği parayla daha ucuzunu ya da daha iyisini bulup bulamayacağını kendine sorup araştırması gerekli. 

Birçok kişinin dolabında daha etiketiyle duran kıyafetlerin olması, son kullanım tarihi geçen yiyeceklerin atılması, az kullanılan eşyaların evlerde yer işgal etmesi gibi davranışlar bilinçli tüketici olamadığının kanıtıdır. 

Bu durumla, sadece bilinçli tüketici olarak değil, sağlıklı ruhsal ve zihinsel beyinlere sahip kişiler olarak da reklamların ve kredi kartlarının cazibesine kapılmamayı, sorunlarımızla yüzleşmeyi, 30 yıl öncesinde olduğu gibi daha çok toplumsallaşmayı, paylaşmayı ve dayanışmayı öneriyorum.

Ayda gelirimizden bir miktar ayılarak STK başlatmış olduğu yetim kampanyasına destek olarak 1’den fazla yetim çocuğa destek olabiliriz. Unutmayalım ki zamanında elimizde olan varlıkların kıymetini bilmezsek pişman oluruz. Sağlıcakla kalın.