Birleşmiş milletlerin 73’ncü kuruluş yıldönümünde yapılan konuşmalarda en ilgi çekeni, özellikle ülkemiz açısından Trump’ın dünyayı umursamaz konuşması ve Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ının insanlığa duyarlıi, insanlık için kaygılanan konuşmasıydı.

Üstelik dört milyon sığınmacıya  ev sahipliği yapan, dünyanın her yerindeki insanlık dramlarına duyarlı tavırları ile  vicdan sahibi Türk milletinin   yaptıkları Cumhurbaşkanının konuşmasının  altını dolduruyordu.

Trump ise Kasım ayında yapılacak seçimlerin tedirginliği ve başındaki dava süreci ile sanki Temsilciler Meclisinde kendini savunmaya çalışan bir başkan gibiydi.

Sadece Amerikan medyası  bu toplantıyı izliyori,dünya kamuoyunun temsilcileri basını yokmuş gibi.

Sanki  dünyanın dört bir tarafında Amerikan üstleri, yoktu!

Dünyanın bütün  denizlerinde Amerikan gemileri yoktu.

Amerikan şirketleri dünyanın her tarafında işler yapmıyor, Sanki  diğer dünya şirketleri ile işbirlikleri yoktu!

Dünyadan  sadece mal ithal ediyor, dünyaya mal satmıyordu!

Amarikan ekonomisi dış dünyadan soyut, içine kapalı bir ekono gibi!

Koca dünya pazarı sanki hiç umurlarında değildi!

Adalet kavramı hiç önemli değil, yapılanları kamufle eden bir ambalaj gibi bir tavırla konuşuyordu.

Trump öyle konuştuk ki; Amerika dünyanın hamisi olamya çalışan devlet değil, kendi şirketini kurtarmaya çalışan, , amcı sadece kar ve gücü maksimize etmek isteyen yerel  tüccar havasındaydı.Öyle bir konuştuk ki; Amerika küresel bir devlet değil,Amerikalılar da dünyalı değildi!

Kurulda bulunanların bazen düşük seviyeli, bazen de ince alaylı alkışlarını bile görmezden gelen  ince tepkilerini bile, büyük bir pişkinlikle herkes beni ilgi ile izledi, taktir etti diyecek kadar da geniş alelade biri gibiydi.

İnsanlık bu kadar ayak altına alınamazdı.

Sayın Cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan’ının insanlığı kucaklayıcı,yaşanan dramlara çözüm olacak şekilde, Birleşmiş milletlerin yeniden yapılanmasını önermesi,herkesin elini taşın altına koymasını talep etmesi kurulda olanların takdirini topladı.

Dünya beşten büyüktür diyerek, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin daha adil bir yapılanma ihtiyacını vurgulaması, 

Bu tavır elbette salonda ve dünya kamuoyunda sempati ile karşılanmıştır.

73 yılında Birleşmiş milletler çözüm üretemeyen sembolik bir kuruluş haline gelmiştir.Ciddiye alınır yanı kalmamıştır. 

Kınamanın ötesinde bir iş yapamamaktadır.

Mesela İsrail’in Filistin politikalrında çaresiz kalmıştır.

Afganistan, Irak,Libya,Suriye gibi ülkelerden milyonlarca insan göçe zorlanmış, göçmenlere çözüm üretilememiştir.Yüz binler Birleşmiş Milletlerin çaresiliğinden ama açlıktan ama göç yolunda telef olmuş, olmaktadır.

Orta doğu, Kuzey  Afrika, Afrika ve Afganistan’da olaylara görünürde insanlık adına barış demokrasi gibi kavramlarla yaklaşılmakta ise de stratejik konumlanma icabı yeniden yapılanma gibi bakılmaktadır.

Böyle bir ortamda Trump sanki küreselleşmeden vaz geçmiş, içine kapanmakta olan ülke görünümü çizmiştir. Aslında sorumluluktan kaçmaktan başka bir şey değildir bu.

Öyle bir algı oluşturulmaya çalışılıyor ki sanki Amerikan kağıdı dolar olup karşılığında dünya zenginlikleri Amerika’ya transfer edilmiyor.!

Yani kağıt karşılığında dünya rezervleri  Amerikan lehine trampa ediliyor.

Kendi ülke refahını dünya insalığının sırttına yükleyip,dünya insalarını dilenci pozisyonuna sokuyor!

Böyle durumda neler yapılmalı’

Öncelikle yerli üretime ağırlık verilmeli.

Yerli üretim yapılırken milli teknolojiye de geçilmeli yoksa  başkalarının teknolojisi ile ülkemizde üretim yapmak onların ekmeğine yağ sürmek olur. Sadece yerli üretim bir tuzağa dönüşebilir.

Özellikle çok güçlü olduğumuz tarım ve gıda sektöründe, kendi doğal ve milli tohumumuza hızla geçmeliyiz.

Milli üretime bakış açımızı güncelleyerek, maliyet minimizasyonu ve katma değer maksimizasyonu ile üretime geçmeliyiz.

Fındık, Baklagil, hububat gibi ülkemizin güçlü potasnsiyelinde en azından itahalatı durdurup fındık gibi fazla üretim yaptığımız alanlarda piyasa yapıcı olmalıyız.

Bu konuda güzel gelişmelr var. Piyasa yapıcılığının olmazsa olmazı depolama alanında büyük teşvikler ve yatırımlar var.

Savunma sanyiindeki millileşme harketini, anadolu sanayinin de entegre ederek gelişme yolu açılmalı, anadolu sanayisinin de yüksek teknolojiye girişi sağlanmalı.

Özellikle küçük ve orta ölçekli işletmelerde  kalifiye insan kaynakları ile çalışma konusundaki  isteksizliği gidermek lazım.

Bu sistemli ilkeleşmiş şirketlerle yapılabilir. Yoksa dar bakış açısı ile küresel düzeyde ekonomi üretmek  sürekli olmaz.

Sayın Cumhurbaşkanımızın Birleşmiş milletlerde bu güçlü çıkışının altını doldurmak,  Sanayi ; Ticaret ,esnaf odaları ve diğer meslek kuruluşlarının küresel düzeyde bir devlet olma nın kurumları olma konusunda bilinçlenmesi gerekmektedir.

Bu küresel düzeyde bir icraat demektir. Sadece dilemek bunu birilerinden beklemek saflık ya da uyanıklık olur.

Parasal büyüklük zenginlik demek değil. Asıl zenginlik gelişmektir.

Yoksa  küçük köylerde trampacılık yapan tüccarlar gibi davranan Trump bütün dünyanın gözüne baka baka hepimizle alay eder.

Üstelik cebimize kendi dolarını koyarak hatta kendi kendimizle alay eder hale geliriz.