Gerçekler sıkıcıdır. Çünkü doğası gereği basittir.

Oysa yalanın bir büyüsü vardır. İnsana, olmayan bir dünyanın kapılarını açar, gerçekliğin acımasızlığından uzaklaştırır. 

O yüzdendir gerçekliğin kolay hazmedilemeyişi. 

*** 

Sebepler sonuçları doğurur. Her sonuç annesinden izler taşır bu nedenle. Bu da sizi korkunç bir kısır döngüye sokar. 

Gerçeklikten uzaklaşan toplumlar başarısız olur örneğin. Bu başarısızlık ile yüzleşme korkusu ise gerçeklikten iyice uzaklaştırır sizi. Sebepler sonuç olur, sonuçlar sebep… 

Yalan bir tarih yazmak zorunda kalırsınız misal. Mevcut durumunuzun sebebi de sizin hatalarınız değildir mutlaka. Kesinlikle siz en doğrusunu yaparken, şeytani bir güç tarafın sabote edilmişsinizdir. 

Geçmiş ve bugün algısı gerçeklikten uzaklaşır da gelecek algısı normal kalır mı? Bir mucize ile çok güzel gelişmeler olacağına o kadar çok inanırsınız ki, yaşadığınız ütopik iklimi şairler kıskanır. 

*** 

Bu bakış açısı ile söylenebilir ki, eğer bir diyarda yalana rağbet arttıysa, gerçekler kabullenilemeyecek kadar ağırdır. 

Fakat o ağırlık sadece birkaç delinin omuzlarına yüklenmiştir. Hadi bir delilik daha yapıp Türk futbolunun ruhsal bunalımlarını konuşalım. 

*** 

Transfer dönemleri. 

Erkeklerin “Alışveriş merkezinde kontrolünü kaybetmiş kadın” tiplemesi ile empati kurabileceği ender bir zaman dilimi. Eldeki imkanları ve sonuçlarını umursamadan ‘elde etme arzusunun’ kitleleri ele geçirdiği histerik dönem.

Babasından “Param yok” cevabını almış çocuğun “Ama istiyorum” masumiyeti. 

*** 

Çünkü o kadar normalleşmiştir ki bazı yalanlar, gerçekler sıkıcı hale gelmiştir. 

Kulüpler borç batağındaymış, devlet müdahale etmek zorunda kalmış, yayıncı kuruluş Türk futbolundan çekilmeyi planlıyormuş, kulüplere ödenmesi gereken paralar henüz federasyon tarafından ödenmemiş, yeni yasa ile bütçe dengesini ayarlayamayan kulüpler çok ağır yaptırımlarla karşı karşıyaymış…

Ooooof çok sıkıcı. Transfer yok mu transfer? 

*** 

Sebeplerin sonuç, sonuçların sebep oluşu, tekrar tekrar gerçekleşiyor gözümüzün önünde. Kötü yönetimler, pespaye medya anlayışı, tüketim kültürü, popülizm vs vs. 

Bu sebeplerle futbolu getirdiğimiz noktadan bir nebze uzaklaşabilmek, azıcık da olsa gerçeklikten kaçabilmek için yine bizi bu hale getiren hastalığa koşuyoruz. 

Bir çeşit bağımlılık.

*** 

Oysa çıkıp haykırsan, “Bakın gelinen nokta burası. Dönün geçmişe bakın. Bugün yapılmasını istedikleriniz, bugünkü durumun sebepleri. Aynı şeyleri yapıp farklı sonuçlar beklemek hatadır…”  

İşte tam da delilik bu noktaya denk geliyor. İstediğiniz kadar haykırın. Yalan kendini her an yeniden inşa ederken, gerçek olanca köhneliği ve sevimsizliği ile duruyor karşımızda. 

*** 

Bakmayın doğrunun şövalyesi gibi takıldığıma. Gururla anlattığım deliliğimi birazcık kazısan, altından iflah olmaz bir bağımlı ‘merhaba’ der. 

İşte bizi de biz yapan bu tutarsızlığımız, doğrulara olan nefretimiz, gerçekliğe olan antipatimiz ve en önemlisi ölçüsüzlüğümüz.

*** 

Şimdi büyülü dünyamıza geri dönelim. Üretmeden tüketmenin, yarınsız yaşamanın, hemen istemenin, plansızlığın kollarına bırakalım kendimizi. 

El ele verip, gözlerimizi kapatıp, “Ama istiyorum” diye sürekli haykırırsak, bir mucize gerçekleşir ve yarattığımız gerçeklik, gerçeğe dönüşür belki.