Dünya aylardır koronavirüs tehdidi ile karşı karşıya.

Çin’den başlayarak tüm ülkelere yayılan ve yakın zamanda ülkemize de gelen bu tehlikeli virüs evet öldürücüdür, tehlikelidir, tedavisi yoktur ama bundan kurtulmanın yolları da vardır.

Öncelikle alınan tedbirlerle, bu virüsün ülkemize 90 gün boyunca gelmesini önleyen Sağlık Bakanlığı yetkililerine ve hemşehrimiz olan Bakanımıza şükran borçluyuz.

Etrafımızdaki tüm ülkelere sirayet ettiği halde, ülkemize uzun süre gelmesini önlemek kolay bir iş değildi. Bu başarıldı ancak bunun daha fazla ertelenebilmesi mümkün değildi.

Zira bizim vatandaşlarımızda aynı duyarlılık, aynı sorumlu davranış maalesef yok. Devlet her türlü tedbiri alsın, biz keyfimizce istediğimiz gibi yaşayalım düşüncesindeyiz. Böyle bir düşünce sakat düşüncedir.

Devletin aldığı karar ve kurallara vatandaşlar uymaz ise bu tehlikenin yayılmasının önüne geçmek mümkün olmaz.

Bu virüsü ülkemize ilk defa yurtdışından gelen bir kişi getirdi ve çevresindeki 6 kişiye daha bulaştırdı.

Daha sonra Avrupa’dan, Amerika’dan ve umreden gelen vatandaşlarda tespit edildi. Şu anda virüsün belirlendiği kişi sayısı 98 ama bunların kaç kişiyle temas ettiği ve kimlere bulaştırdığı henüz belli değil.

Belli olan şu ki önümüzdeki birkaç gün içinde bu sayının katlanarak büyümesi kaçınılmazdır. Ayrıca ülkemizde maalesef ilk ölüm de gerçekleşti. Çin kaynaklı bir kişiden virüsü kaptığı belirlenen 89 yaşındaki bir vatandaşımız hayatını kaybetti. Allah rahmet eylesin.

Ülkemizde görülen vakaların tamamının kaynağı yurtdışıdır. Ancak çok hızlı bulaşan bu virüs, bir kişiye bile bulaşırsa ondan başkasına, onlardan da başkalarına derken toplumda dolaşmaya başlar ve bir anda tüm toplumu sarar.  

Yetkililer; “yurtdışından gelenler 14 gün boyunca evlerinde kalsınlar ve hiç kimseyle temas etmesinler” diye sürekli uyarılar yaptılar ama dinleyen ve uygulayan olmayınca zorunlu gözetim başlatıldı.

Bilhassa umreden gelen vatandaşların ziyaretçileri çok fazla olduğu için en büyük risk burada.

Umreden ilk gelen binlerce kişiye maalesef karantina uygulaması yapılmadı. Bunlar 14 gün evde kalma kuralına da uymadılar. Az da olsa uyanları tebrik ediyoruz.

Bunların içinden bir kişide test sonucu pozitif çıkmıştı. Bunun arkasından ben ve benim gibi bu konuda duyarlı olanlar tarafından Sağlık Bakanımıza, yetkililere ve ulusal TV’lere “umreden gelenler zorunlu gözetime alınmalıdır” şeklinde yoğun müracaatlar yapıldı.

Benim Sağlık Bakanımızın twitter hesabına yazdığım mesaj şöyleydi:

“Sayın Bakanım; umreden dönenler ve ziyaretçileri 14 gün gözetim kuralını maalesef uygulamıyorlar. Bu sebeple bu vatandaşlara mutlaka zorunlu gözetim uygulaması getirilmelidir. Aksi halde aldığınız bütün olumlu tedbirler boşa gidecek. Selam ve dua ile.”

Bu mesajı Bakanımızla birlikte çok sayıda yetkiliye ve ulusal medyaya gönderdim.

Bu gelişmeler umreden gelen ikinci grubun karantinaya alınması kararına sebep oldu. İyi ki de oldu. Bunların içinden birkaç kişide bile virüsün olması binlerce kişinin risk altına girmesine sebebiyet verebilirdi.

Şunu unutmayalım ki korona denilen covid-19 virüsü bazılarının dediği gibi basit bir grip virüsü değildir. Bu virüs mutasyona yani değişikliğe uğrayarak gerek bulaşma hızı, gerek çoğalması gerekse etkisi yönünden grip virüsünden kat kat daha olumsuz hale gelen bir virüstür.

Bir kişide olan bu virüs bir günde yüzlerce kişiye bulaştırabilir. Bir kişinin bile kapması bu virüsün artık herkese, tüm topluma yayılması anlamına gelir.

Umreden gelenlerin ziyaretçilerinin fazla olması bu riski daha da arttırmaktadır. Bu sebeple gerek umreciler için gerekse yurtdışından gelenler için karantina uygulaması yerinde olmuştur.

Karantinaya alınanlar ve yakınları da bu süreci sabırla karşılamalı, kararlara saygı duymalı, sorumlu davranmalı ve hem kendileri için hem de yakınları ve toplum için zorluk çıkarmadan 14 gün kuralına tam uymalıdırlar.

Burada şunu da belirtmeliyim ki umrecilerin karantinaya alındığı yurtlar temizlik, ihtiyaç maddeleri, kullanılan yatak, çarşaf gibi her türlü malzemenin yeniliği ve hijyen durumu ile odaların ve binanın genel durumu her şeyi ile mükemmeldir. Bu konuda olumsuz yaygara koparanların amacı farklıdır. 

Geçtiğimiz Cuma günü sabah saatlerinde Cuma Tedbirleri başlığı altında bazı maddeler yazmıştım. Birçok kardeşimiz bu tedbirleri abartılı buldu. Cuma namazı için Camiye gittiğimizde hoca efendinin okuduğu Diyanet hutbesinde benzer tedbirler dinledik.

Cumadan sonra da Diyanetin, riskli vatandaşların mazeretli sayılacağı ve bu kişilerin Cuma namazı yerine evlerinde öğle namazı kılabilecekleri fetvası geldi. Ben 60 yaş üstü ve kronik rahatsızlığı olanların mazeretli olacaklarını, camiye gelmemelerini değil gelmeyebileceklerini yazmıştım. Diyanetin fetvası benim yazdığımdan daha ileri boyutta idi.

Diyanet İşleri Başkanlığı daha sonra aldığı kararla camilerde cemaatle namaz kılmaya ve Cuma namazlarına bir süre ara verdi. Bu doğru bir karardı. Düşünün bir kere camiye gelen bir kişi de bile virüsün olması o camideki herkesin risk altına girmesine sebep olur, yakın çevresinde bulunan veya temas ettiği insanlara zaten bulaştırır. 

Ben yıllar öncesinden itibaren gripal hastalığa yakalananların camiye gelmemeleri hakkında yazılar yazdım. İlk defa 28.01 2015 tarihinde gazetedeki ve internet sitesindeki köşemde "Allah aşkına bu şekilde camiye gelmeyin" başlığı altındaki yazımda grip ve nezle olanların, öksürüp hapşıranların kesinlikle camiye gelmemelerini ve hastalıklarını başkalarına da bulaştırmamalarını bunun kul hakkı olduğunu yazmıştım.

Beş yıl önceki bu yazımı 'Aydan Arı Günden Duru' kitabıma da almıştım. Tabi o zaman korona yoktu. Şimdi bir de korona çıktı. Bu konuda daha fazla hassasiyet göstermek gerekiyor.

Olayın bütün ciddiyetine rağmen bazı kişiler, bu yazıların ve uygulamaların insanları camiden uzaklaştıracağını savunuyorlar. Bunlar bilmiyorlar ki, İslâm dini insan sağlığına çok önem verir.

Öyle olağanüstü bir durum, bir zaruret olur ki bazı haramlar helal olur. Bazı farzların da haram olduğu zorunlu haller söz konusu olabilir.

Şu anda bulaşıcı hastalığın yaygınlaşmaya başlaması sebebiyle Cuma namazlarına ve cemaate geçici olarak ara verildi. Şimdi bir kişi veya bir grup bu yasağı delmeye yeltenirse onlar haram işlemiş olurlar.

Hiç kimsenin bir başkasına hastalık bulaştırma hakkı yoktur. Bu kul hakkıdır ve büyük vebali vardır.

Sadece soğan, sarımsak kokusundan dolayı, başkaları rahatsız olmasın diye, soğan sarımsak yiyen mescidimize gelmesin” buyuran Efendimiz, bugün aramızda olsaydı ne derdi, ne yapardı acaba?

Ümmetinin soğan, sarımsak kokusundan bile rahatsız olmasını istemeyen Efendimiz, salgın hastalığa uğrama tehlikesi karşısında ne gibi tedbirlere başvururdu? Düşünmek gerekiyor.

Elbette panik yapmamamız gerekiyor ama gereken tedbirleri de almak zorundayız. Tedbir almak, panik yapmak demek değildir.

Biz; önce gereken tedbirleri almayı, sonra da takdire rıza göstermeyi emreden bir inancın sahibiyiz. Tedbir almadan tevekkül gösteriyorum diye umursamaz bir tavır içinde bulunanların büyük vebalde olduklarını unutmayalım.

Tedbir almadan kendilerince güya tevekkül gösterenler, kendilerini ve başkalarını tehlikeye attıkları için sorumludurlar, büyük günah işlemiş olurlar. Bu yaptıkları zaten tevekkül değildir. Yaptıkları hem intihara hem de cinayete teşebbüstür.

Peygamber Efendimiz; "Bir yerde bulaşıcı hastalık ortaya çıktığını duyduğunuz zaman oraya girmeyiniz. Bulunduğunuz yerde bulaşıcı bir hastalık ortaya çıkarsa, oradan da çıkmayınız." (Buhârî) buyurmuştur. Bu karantinadır ve Hz. Ömer karantinayı uygulamıştır.

"Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayınız." (Bakara Sûresi 195) buyuran Rabbimizdir. Bu ayeti dar kapsamda anlamamak gerekir. Bir ayetin işaret ettiği anlamı sadece nüzul sebebi ile sınırlamamak gerekir. Bu ayette geçen tehlike her türlü tehlikeyi içine alır. Bulaşıcı hastalıkta bir tehlikedir. Hem de çok büyük bir tehlike…

Bütün bu sebepleri göz önünde bulundurarak gerekli tedbirleri almak ve devletimizin aldığı kararlara uymak zorundayız. Bir kişinin bile hastalık kapmasına sebep olursak bunun vebali büyüktür.

Tedbir almadan başkasına virüs bulaştırmak cinayetten başka bir şey değildir. Yine tedbir almadan başkasından kendine bulaşmasına sebep olmak da intihardır. Bunun her ikisinin de bizim inancımızda çok büyük günahı vardır.

Başta basit önlemler almazsak sonra çok daha büyük ve zor önlemler almak zorunda kalırız. Bu sebeple şu anda vaka sayısı henüz sınırlı sayıda iken gereken her türlü tedbiri almakla mükellefiz.

Yarın bu sayı binlere ulaşırsa bu defa sokağa çıkma yasağının gelmesi kaçınılmaz olur. Buna gerek kalmadan şimdiden her türlü tedbiri uygulayalım ve bu belayı ülkemizden savalım İnşaallah.

Bilhassa temasa ve başta el olmak üzere yüz ve vücut temizliğine son derece dikkat etmek gerekiyor.

Bu virüs bazı kişilerde hafif seyredebilir. Bazıları bunu fazla hissetmeden ayakta atlatabilir, hatta virüs kaptığının farkında bile olmayabilir. Ama onun bulaştırdığı bir başka kişide çok tehlikeli ve ölümcül olabilir.

Bu sebeple herkesin her ferdin dikkat etme ve hiç kimse ile temas etmeme zorunluluğu vardır. Aman dikkat…Yazımı Korona başlıklı şiirimle tamamlıyorum. Sağlıklı ve mutlu yarınlar efendim.

KORONA

Kaynağı Çin olan korkunç bir virüs,
Gerisinde kaldı, kolera, tifüs
İnsanları etti, evlere mahpus,
Tüm dünyayı esir aldı Korona,
Herkese bir korku saldı Korona. 

Yediler hep yılan, fare, yarasa,
Durur iken dolma, balık, pırasa,
Öyle bir salgın ki oldu devasa,
Tüm dünyayı esir aldı Korona,
Her tarafa hızla daldı Korona.

Asya, Amerika, Avrupa derken,
Yeryüzünü sardı, sadece birken,
Virüsü kapmadan tedbir al erken,
Tüm dünyayı esir aldı Korona,
Gündem hep bitti, kaldı Korona.

Geç de olsa geldi, Türkiye’mize,
Henüz on vakada geldik biz dize,
Panik olmayınız, tavsiyem size,
Tüm dünyayı esir aldı Korona,
Umutlarımızı çaldı korona. 

Her türlü önlemi almamız lâzım,
Bu beladan uzak kalmamız lâzım,
Tedbir, tevekkülle dolmamız lâzım,
Tüm dünyayı esir aldı Korona,
Ölüm saçan bir dert oldu korona.

Kirlilik ve temas mikrobu yayar,
Dikkat etmeyenler ölüme kayar,
Virüsten korunan olur bahtiyar,
Tüm dünyayı esir aldı korona,
Hemen her kıtaya doldu korona.

Allah'ı unutup dünyaya daldık,
Musibetle karşı karşıya kaldık,
Rabbimizden büyük bir ikaz aldık,
Tüm dünyayı esir aldı Korona,
Güveni huzuru deldi Korona.

Ya Rab bu beladan kurtar bizleri,
Silinsin mikrobun bütün izleri,
Kullanalım elde olan kozları,
Tüm dünyayı esir aldı Korona,
Dilerim sonuna geldi Korona.

Alınan kararlara uymak gerekir,
Aksine davranan görülür hakir,
Salih Sedat sundu böyle bir fikir,
Tüm dünyayı esir aldı korona,
Deriz ki İnşallah, "öldü korona."

Salih Sedat Ersöz