Eskilerin Bir lafı var “İyiler beyaz atlara binip gittiler” diye…

Son günlerde bu sözün gerçekleştiğine bir kez daha tanık olduk. Önce Milliyetçi camianın önde gelen isimlerinden Mustafa Kafalı Hocayı ardından da Ali Berat Alptekin Hocayı kaybettik. Rahmeti Rahmana kavuşan her iki değerli büyüğüme Allah’tan rahmet yakınlarına başsağlığı diliyorum.

Prof. Dr. Ali Berat Alptekin ile 5-6 yıl önce tanışma fırsatı bulmuştum. Konya Türk Ocağında eşim Anuş Hanımla birlikte hazırladığımız, üniversite öğrencilerin büyük katkıda bulunduğu Nevruz Kutlaması için konuşma yapmak için konunun uzmanlarından olan Hocamızı davet etmeye karar vermiştik. Daha önce bir muhabbetimiz olmadığı için önce telefonunu bulup bu yolla Hocamıza ulaşmayı düşündük. Telefon numarasına ulaştıktan sonra kendimi tanıtıp bir konu üzerinde konuşmak istediğimi söyledim. Azerbaycan’a gideceğini, döndüğünde görüşebileceğimizi söyledi. 

Azerbaycan dönüşü Fakülteye gittik ve bizi odasında kabul etti. Kendisine o sıralarda görev yaptığım Yenigün Gazetesi için hazırladığımız “Şehrin Hafızası” ilavesini götürmüştüm. Çok memnun oldu. Çıkardığımız ilave ve seçtiğimiz konular hakkında bizi mutlu edecek cümleler kurdu. Biraz sohbetten sonra ziyaretimizin sebebini sordu. Türk Ocağında kutlayacağımız Nevruz için bir konuşma yapmasını arzu ettiğimizi, kabul ederse çok memnun kalacağımızı, söyledik. Bize gülümsedi ve “Sadık Bey, Türk Milleti ve Kültürü söz konusu ise ben bir asker gibi görev emri beklerim” dedi.  

O gün başlayan dostluğumuz devam etti. Her zaman akıl danıştığım, fikirlerine müracaat ettiğim bir büyüğüm oldu. Gerçekten de Türk Milleti ve Kültürü söz konusu olduğunda hiçbir engel tanımadan göreve koştu. 

Hastalığı nüksettikten sonra düzenlenen Konya Âşıklar Bayramında görüştük. Yorgun görünüyordu. “Geçmiş olsun Hocam! Rahatsız mısınız?” diye sorduğumda “Beynimde bir ur olduğu tespit edildi. Haftaya Ankara’ya gideceğim. Bir ameliyat olacağım. Allah’ın takdir ettiği hayatın dışına çıkamayacağıma iman ediyorum. Elbette takdir Allah’ın ama bizim görevimiz tedbir almak” demişti. 

O gece o hasta ve yorgun hali ile sırf Türk Kültürüne hizmet etmek şevki ile jüride görev yaptı. Yine o hasta hali ile doktora öğrencilerinin çalışmalarına ışık tutmak için çabaladı, gayret gösterdi. Ama takdir edilen ömür bu kadarmış… Allah’ın dön emri gelince bu geçici âlemden ebedi âleme göç etti. 

Hacı Veyis Camiinin bahçesini dolduran sevenleri son yolculuğunda onu yalnız bırakmadı. 

Ali Berat Alptekin hayatını Türk Milletine adamıştı. Bu konuda yaptığı çalışmalar ile bütün Türk Dünyasında tanınan bir bilim insanı idi. Yetiştirdiği onlarca akademisyen onun hayalini gerçekleştirmek için bundan sonra daha da fazla çalışmak zorunda kalacak. Çünkü Hocanın vefatı ile boşalan yerini doldurmak da onlara kaldı. 

Hocam siz orada rahat olun. Sizin hiç umudunuzu kesmediğiniz Türk Milleti yine bir Karakuş –Simurg, Zümrüdü Anka” gibi kendi külleri içerisinde bulunan közün tekrar alevlenmesi ile eski parlak günlerine dönecek, sizin hayalleriniz gerçekleşecektir.

Kısaca dün Konya bir âlimini kaybetti.  Peygamber Efendimiz “Âlimler yeryüzünün kandilleridir.”  yiye buyurmuştu. Konya’nın kandili söndü. Yine Peygamber Efendimiz  “Âlimin ölümü âlemin ölümü gibidir.” buyurmuştu. Konya’da Ali Berat Alptekin’in vefatı ile bir âlem göçtü. 

Büyükşehir Belediyesinin bir Kültür Merkezine Ali Berat Alptekin ismini vermesi bir vefa borcudur. Bu vefanın gösterileceğini umuyor ve bekliyoruz.