Hacı Bektaş-ı Veli, 13.yüzyılda yaşamış ve etkisi yüzyıllarca boyunca hissedilmiş önemli bir mutasavvıftır.

Hacı Bektaş-ı Veli, Horasan erenleri diye bilinen Kalenderiye akımına mensup süflilerdendir. Dolayısıyla Horasan Melamatiye mektebinden ve Ahmet Yesevi’nin dervişlerindendir.

Hacı Bektaş-ı Velinin tasavvuf anlayışında “yetmiş iki millete bir nazarla bakmak”, insanlar arasında din, dil, ırk ayrımı yapmamak esastır. Hazret, Tasavvuf yolunda kişinin Allah’a kaç makamda ereceğini “Dört Kapı Kırk Makam” ismi verilen olgunlaşma basamakları ile açıklamıştır. Aslında “Dört Kapı Kırk Makam” öğretisi Anadolu’da gelişen Türk Tasavvuf hareketini derinden etkileyen Ahmet Yesevi’nin Fakrname isimli eserinde ortaya konulmuş, bu öğreti onun izini takip eden Yunus Emre, Eşrefoğlu Rumi gibi mutasavvıfların fikir dünyasında yer almıştır. Bu dört kapı ve kırk makamı şu şekilde özetlenebilir:

Birinci kapı: Şeriat

1) İman getirmek. 2) İlim öğrenmek. 3) İbadet etmek. 4) Helal kazanmak ve Haramdan uzaklaşmak. 5) Nikah yapmak. 6)  Çevreye zarar vermemek.7) Peygamberin emirlerine uymak. 8) Şefkatli olmak. 9) Temiz olmak.10) Yaramaz islerden sakınmak.

İkinci kapı: Tarikat

1) Tövbe etmek 2) Mürşidin öğütlerine uymak. 3) Temiz giyinmek. 4) İyilik yolunda savaşmak. 5) Hizmet etmeyi sevmek.6) Haksızlıktan korkmak. 7) Ümitsizliğe düşmemek. 8) İbret almak. 9) Nasihat ve muhabbet sahibi olmak. 10) Özünü fakir görmek.

Üçüncü kapı: Marifet

1. Edepli olmak. 2) Bencillik, kin ve garezden uzak olmak. 3) Aşırı istekleri sınırlamaktır. 4) Sabır ve kanaat. 5) Haya. 6) Cömertlik. 7) İlim. 8) Hoşgörü. 9) Özünü bilmek. 10)Kendini bilmek.

 Dördüncü kapı: Hakikat

1.Toprak olmak. 2) Kimsenin ayıbını görmemek. 3) Yapabileceğin hiçbir iyiliği esirgememek. 4) Allah’ın her yarattığını sevmek. 5) Tüm insanları bir görmek. 6) Birliğe yönelmek ve yöneltmek. 7) Sırdır. 8) Manayı bilmek. 9) Manevi yolculuktur. 10)İlahi varlığa ulaşmak.

***

Öğrencilerinden biri Mevlana’ya sormuş;
“Efendim, bu 4 kapı meselesini ben pek anlayamıyorum.
Bana anlayabileceğim bir lisanla anlatır mısınız?
Mevlâna:
“Şimdi bak, karşı medresede dersini çalışan dört kişi var ve hepsi rahlelerine eğilmiş. Sen git bunların hepsinin ensesine bir şamar at, sonra gel sana anlatayım.”

Öğrenci gitmiş, birincinin ensesine bir tokat aksetmiş.
Tokadı yiyen derhal ayağa kalkıp arkasına dönmüş ve daha kuvvetli bir
tokatla Mevlana’nın öğrencisini yere yıkmış. Öğrenci dayağı yemiş, geri
dönecek ama hocasına itaat var.

Yaratana güvenip ikinciye de bir tokat aksetmiş. O da derhal ayağa
kalkıp elini kaldırmış. Tam tokadı vuracakken vazgeçip yerine oturmuş.
Öğrenci devam etmiş, üçüncüye de bir tokat atmış.

Üçüncü şöyle bir kafasını çevirip baktıktan sonra çalışmasına devam etmiş.

Dördüncü, tokadı yemesine rağmen hiç oralı bile olmadan çalışmasına
devam etmiş.

Öğrenci Mevlana’ya dönmüş, olanları anlatmış.

Mevlâna;
“işte sana istediğin örnekler.
– Birinci, şeriat kapısını geçememiş biri idi. Şeriatta kısasa kısas olduğu için, tokadı yiyince kalktı, aynısını sana iade etti.
– İkinci, tarikat kapısındadır. Tokadı yiyince o da kalktı, tam
tokadı iade edecekti ki, tarikat öğretisinde verdiği söz aklına geldi.
“Sana kötülük yapana bile iyilik yap”. Onun için döndü, oturdu.
– Üçüncü, marifet kapısına kadar gelmiştir.
İyinin ve kötünün tek Yaradan’dan geldiğini bilir, inanır.
Yaradan bu kötülüğe hangi iblisi alet etti diye merakından şöyle bir dönüp baktı.
– Dördüncü, hakikat kapısını da geçmiştir.
İyinin ve kötünün tek sahibi olduğunu ve aynı olduğunu bilir.
Onun için dönüp bakmadı bile…

***

 Ne mutlu ki yetmiş iki millete bir nazarla bakmak” ve makamların en yücesi Hakikat makamının sırrına erip, “o senden razı sen ondan razı olarak” gerçek vatanımız ahirete kalbi selim bir ruh ile intikal edebilmek.

Baki selamlar.

Kaynak: Fahri Maden, Hikmet Kapısı Hacı Bektaş-ı Veli, Erdem Yayınları,2019