Tarım ve Orman Bakanı Sayın Dr. Bekir Pakdemirli gördüğüm kadarıyla iyi niyetli ve çalışkan birisidir. Tarım ve Ormanlarımızın şimdiki sorumlusu kendileri ve çalışmakta olduğu ekibidir. Tarım ülkemiz için vazgeçilmez bir sektördür. Son yıllarda gençlerin tarım sektöründen kaçtığı da bir gerçektir. Durum böyle iken tarımdan kaçılan bir dönemde yapılan ufak tefek yanlışlıklar tarımda kalıcı yaralar açabilmektedir, bu durum iyi analiz edilmeli ve hataya yol açabilecek davranış ve kararlardan kaçınılmalıdır. Tarım zor ve meşakkatli bir meslektir. Tarım ürünleri yetiştiriciliğinde olduğu gibi ürünlerin gıdaya dönüştürülmesi de aynı zorluktadır, Bu nedenle bu sektörler kalıcı örselenir ise ülke tarım ürünleri ve birçok gıdayı satın alır hale gelebilir. İyi niyetle ortaya konulan veya ülkenin ihtiyacı diye sunulan projeler ve kararlar bazı durumlarda ilerisi düşünülmeden veya eksiklikleri ile alınmaktadır. Burada birkaç örnek vermek istiyorum. 

1. Şeker Fabrikalarının özelleştirilmesindeki beş yıl çalıştırma ve sonrasının ne olacağının belirsizliği; Ülkemiz Süt Endüstrisi Kurumuna bağlı bazı süt fabrikalarının satışında aynı şeyi yaşamış olmasına rağmen yeterli ders alınmamış olacak ki şeker fabrikalarının satışında da aynı yanlışlık yapılmıştır. Satışlar Sayın Bakandan önce yapıldığını biliyorum, ancak devlette devamlılık esastır, bu nedenle yazdım.  Bu satışlarda beş yıllık süre bakımından problem yok görülmekte, ancak beş yıl sonrasında ne olacağı pancar ekicisinin kafasında soru işareti olarak durmaktadır. Satılan fabrikaların yapılış tarihleri, bölgeye ekonomik ve sosyal katkıları farklıdır. Her ürünün bir kullanım süresi var olduğu gerçeğinden hareket ile düşünüldüğünde 20-30 yıllık fabrika ile 15-16 yıllık fabrikanın aynı 5 yıllık çalıştırma süresi konulması doğru değildir. Bu fabrikalar milli servet olduğuna göre ekonomik ömürlerini tamamlayacak şekilde satış sonrası çalıştırma süreleri konulması doğru değil midir? Satışı iptal edilen şeker fabrikaları için yöre çiftçilerinin sevinci de herhalde bir şeyler anlatmaktadır. Şeker pancarı üreticisinin desteklenmesi ve mağdur edilmemesi için gerekli tedbirler alınmalıdır. Ülkemiz şeker ihtiyacını karşılayacak üretim potansiyeline sahiptir, şeker ithal edilmemelidir.

2. Buğday ithalatı; Ülkemizde buğday hasadı Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Mayıs ayında başlayıp Çukurova, İç Anadolu ve Kuzey kesimlerindeki illere doğru Eylül ayına kadar devam etmektedir. Hasat dönemi içerisinde buğday ithalatı ülkede farklı fiyatların oluşmasına sebep olduğundan bölgeler arası fiyat dengesizlikleri görülmektedir. Bu yıl Temmuz ayında buğday ithalatı yapıldığından Güneydoğu ve Çukurova bölgesinde 1100-1150 TL/ton olan fiyat İç Anadolu bölgesinde 850-900 TL/Ton’a düşmüştür. Bu durumdan etkilenen ekiciler, parçalı ve küçük arazilere sahip olan bölgelerde mecbur kalmadıkça buğday ekiminden kaçmaya başlamışlardır. Bu durum giderek ülkemizi buğday ithal eder hale getirebilir. Bu günlerde dünya piyasalarında buğday 1150 TL/ton (Kaynak: Tagem), bunun nakliye ve diğer giderleri ile 1300-1500 Tl/ton maliyetle ülkemizde kullanılabilmekte iken yurt dışına döviz vermek yerine ülkemizde buğday üreticisini desteklemek daha doğru olacaktır. İhtiyaca binaen ithal söz konusu olduğunda ki zaman zaman olabilir, ithal etme zamanı ülkemizde hasat dönemi dışında yapılmalıdır.  Temel gıda maddesi ekmeğin ham maddesi buğday ekimi sıkıntıya girmemesi için gerekli tedbirler alınmalıdır.

3. Kuru fasulye için gümrük vergisinin yeniden sıfırlanmasıdır. "Geçtiğimiz yıl 2 Aralık 2017 tarihli Resmi Gazete kararı ile kuru fasulye ithalatında gümrük vergisi 1 Haziran 2018 tarihine kadar sıfırlanmıştı. Son günlerde kuru fasulye için gümrük vergisinin yeniden kaldırılmasına yönelik yapılan lobi çalışmaları olduğu haberlerde yer almaktadır. Bu kararlar ülkemizde "Çiftçilerimizi kuru fasulye ekiminden uzaklaştırır". Kuru fasulye için uygulanan yüzde 19.3'lük gümrük vergisinin üreticiler açısından koruma kalkanı görevi görmektedir. Ülkemiz bakliyat üretimimiz iç talebi karşılayamadığından yıllardır bakliyat dış ticaretinde ithalatçı durumundayız. Kuru fasulye üreticilerimizi korumak, daha fazla ekimini sağlamak, üretimini artırmak ve bakliyat ekicilerin daha da cesaretlendirmek gerekmektedir. Çiftçilerimizi kuru fasulye üretiminden uzaklaştıracak kararlardan, en azından tedirgin edici davranışlardan kaçınılmalıdır. 

4. Çerezlik kabak çekirdeği; Geçen yıl bir kilosu 13-15 TL olan kabak çekirdeğinin satış fiyatı bu yıl yedi ile 9.5 TL arasında satılmıştır. Devlet desteklemelerinden faydalandırılmayan çekirdek kabak üretimi destekleme kapsamına alınmalıdır. Ayrıca %92-95 arasında değişen meyvesi tarlada bırakılmaktadır. Yem açığı olan ülkemizde kabağın bu önemli kısmı hayvan yemi olarak değerlendirilmelidir. Kabak yetiştiricilik yönünden bazı ürünlere göre daha az su ve daha az işçilik istediği için önemli bir münavebe bitkisi olduğundan bölgemiz için ayrı bir yeri vardır. Bu nedenle fiyat dalgalanmalarına karşı üretici korunmalı ve çerezlik kullanımı dışında kabak için yeni kullanım alanları açılmalıdır.

Tarım ve Orman Bakanlığının alacağı her olumlu karar çiftçinin yüzünü güldüreceği gibi en ufak yanlış veya eksik kararı da üretimin azalması yanında üreticinin tarım kesiminden kaçışını hızlandıracaktır. Ümit ederim ki doğru kararlar alını ve özellikle genç nüfusun tarım kesiminden kaçışı durdurulur.