Dünyada tarımsal katma değer, yaklaşık dünya GSYH’sının % 3- 6’sı kadarını oluşturmaktadır. Türkiye’de ise 1970’lerde % 30 olan bu oran son yıllarda % 8’e kadar düşmüştür. Dünyada toplam GSYH’nın 4/5'ünü üreten 20 ülke, tarımsal GSYH’nın da % 56’sını oluşturmaktadır. Yani 20 ülkenin diğer sektörlerdeki gelirleri tarımsal üretimleri toplamından yüksektir. 2017 yılı verilerine göre Türkiye, GSYH sıralamasında 18 sırada bulunuyor. Türkiye, tarımsal katma değerde dünyada  9’uncu sıradadır. 

Tarım önceden olduğu gibi son yıllarda da önemliliğini koruyan bir sektördür. Tarımsal ürünlerin insan beslenmesindeki önemi ve artan nüfus nedeniyle bundan sonraki yıllarda da sürekli gündemde olacaktır. Dünyanın değişik ülkelerinde olmak üzere 1.2 milyarın üzerinde yetersiz beslenen insan bulunmaktadır.  Düşündüren diğer bir husus da nüfus artışına paralel ürün artışının olmamasıdır. Beslenme kaygusu gelecekte tarımın vazgeçilmezliğini ve tarımsal üretimde ürün çeşitliliği yanında birim alandan verim artışına zorlamaktadır. Birim alandan artış beklenen bir gerçek iken çoğu yerde böyle olmadığı görülmektedir. Ayrıca tarımda ekilebilir arazi çeşitli nedenlerle azalmakta, köylerden şehirlere göç artmakta ve tarımda çalışan nüfus azalmaktadır. TUİK(2017 yılı) verilerine göre toplam tarım arazi  1990 yılında 27.856.000 hektar iken 2002'de 26.579.000 hektar, 2014 de  23.939.000 hektar, 2015 yılında 23.934.000 ve 2016 yılında 23.763.000 hektara düşmüştür. Görüleceği gibi 1990- 2002 yılları arasında 1.277.000 hektar arazi tarım alanı dışında kalırken ve son 14 yılda (2002- 2016) 2.816.000 hektar ve 27 yılda tarım alanlarında toplam 4.093.000 hektar azalma görülmüştür. Kentleşme, sanayi, madencilik başta olmak üzere birçok sektör tarım topraklarını çoğunluğu geri dönüşü olmayan şekilde, adeta yutuyor. Nüfus hızla artarken insanları besleyecek topraklar da azalmaktadır. Tarım arazilerinin amaç dışı kullanıma dönüştürülmesinde ki mevzuatlardaki esneklikler, kamu yararı, üstün kamu yararı gibi kavramlar ve zorlayıcı sebepler tarımsal arazilerin amaç dışı kullanımına müsaade edilmesinin önemli nedenidir. 

Birleşmiş Milletler (BM), toprağın önemine dikkat çekmek için 2015 yılını "Uluslararası Toprak Yılı" ilan etmişti. Toprakla ilgili önemli problemler arasında, toprağın amaç dışı kullanımı yanında hızla kirlenmesi de var. Bazı yörelerimizde gübre gibi kimyasallar kullanılmaz iken bazı yörelerimizde bilinçsiz ve aşırı girdi kullanımı tarım topraklarının hızla kirlenmesine, giderek verimsizleşmesine yol açmakta veya toprağı sağlıksız hale getirmektedir. Halbuki, beslenmek için, sağlıklı ve güvenilir gıda için sağlıklı topraklara ve sürdürülebilir tarıma ihtiyaç vardır. Toprağın kaybedilmesi veya kirlenmesi yanında son yıllarda mülkiyeti ve kullanım biçimi de ülkeler için problem haline gelmektedir. Gelişmiş ülkeler ve çok uluslu tarım şirketleri, az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerde ekilebilir toprakları satın alarak veya kiralayarak istedikleri tarımsal üretimi yapmaktadırlar. Tarımda tekelleşme oluşumu yanında tarımsal ürünleri daha çok para eden ülke pazarlarına götürerek, yetiştiği ülkede yaşayanlar faydalanmamış oluyorlar. Böylece sadece iş güçleri ile az da olsa katkı veren bölge insanı kendi topraklarında açlık, yoksulluk ve sefalet içinde kendilerine yardım edilmesini bekler duruma geliyorlar.

Türkiye'de belde ve köylerde yaşayan nüfus, 1935 yılında yüzde 76,5 iken, bu oranın 1960 yılında yüzde 68,1’e, 1980 yılında yüzde 56,1’e, 2012 yılında ise yüzde 22,7'ye kadar inmiştir.

2016'da Türkiye nüfusu 79 milyon 814 bin 871 kişi olmuştur. İl ve ilçe merkezlerinde ikamet eden 73.671.748 kişidir. Belde ve köylerde yaşayanların sayısı 6.143.123 kişi, oranı ise toplam nüfusun yüzde 7,7'si kadardır. 

Hızla devam eden şehirlere göç; tarımda iş gücü problemi noksanlığı yanında şehirlerde de sosyal bazı problemlere neden olmaktadır. Tarımsal üretimde iş gücü açığı çoğu yerde yurt dışından bazı nedenlerle ülkemize gelmiş olan insanlarla karşılanmaya çalışılmaktadır. Bölge özelliklerini bilmeyen, yöre tarım faaliyet alışkanlıkları olmayan çalışanlar sadece çalışır, ancak bitki, toprak ve iklimin özelliklerine göre gerekli hassasiyeti gösteremezler, bu da ayrı bir problem olarak işletmelerde yaşanmaktadır. (Devam edecek)

Prof. Dr. Mevlüt MÜLAYİM

Ziraat Yüksek Mühendisi