İnsanlık bugüne kadar deprem, kasırga, çığ, toprak kayması, sel baskını, yangın, salgın hastalık, çekirge istilası gibi birçok felâket yaşamıştır. İnsanlık tarihinin her döneminde salgın hastalıklar zaman zaman görülmüş büyük olaylara ve çok büyük canlı (insan, hayvan vs.) kayıplarına neden olmuştur. Mikroorganizmaların insanlığın bireysel, toplumsal, kültürel ve ekonomik alanlarına gösterdiği etkiler tahminlerimizin çok ötesindedir. Antik dönemlerden bu yana insanlığın mücadele etmek zorunda kaldığı salgın hastalıklardan en çok etki edenler arasında ise veba, tifo, kolera, tifüs, çiçek, ebola, sıtma ve grip gelmektedir. Tarihte salgın hastalıklar kuraklık, açlık ve savaş gibi birçok sebebe dayanmaktadır. Yeryüzünde yaşamış bazı devletlerin ordularının aralarında yaptıkları savaşlarda ortaya çıkan sağlık sorunları ve salgınlar nedeniyle orduları sağlıklı ve güçlü olanlar varlıklarını sürdürürken, orduları zayıf olanlar içinde bulundukları diğer şartların da etkisiyle, tarih sahnesinden silinmişlerdir. Salgın esnasında bağışıklığı, dayanıklılığı güçlü olanların hastalık karşısında sağ kalmaları gibi. Savaş ortamlarının getirdiği en büyük olumsuzluklardan biri olan salgın hastalıklar, savaşanların gücünü etkileyerek, askeri harekatların ve savaşların son bulmasına neden olmuştur. Salgınların devletlerin yıkılması, toplumların perişan olmaları veya göç etmeleri gibi etkileri olmuştur. Ortaçağ boyunca Avrupa’da insanlar bulaşıcı hastalıkların oluşturduğu salgınlarla mücadele ettiler. Salgınlar, nüfus kaybı yanında ekonomik ve sosyal açıdan toplumda büyük bir tahribata neden olmuştur. Bulaşıcılık ve bulaşıcılığın önlenmesi fikrinin gelişmesi, toplum sağlığı alanında yeni politikaların oluşturulması ve bakım hizmetleri veren kurumların açılması yanında koruyucu sağlık hizmetlerinin gelişmesine yönelik adımların atılmasına da ön ayak olmuştur. 1350'lerde Avrupa'yı vuran veba, nüfusun yüzde 3'ünü öldüren çok büyük bir salgındı.

Avrupa’nın bu çağdaki durumu, etkisini 18. yüzyıla kadar sürdürecek olan ekonomik ve sosyal duraksamalara yol açmış bu dönemde 60 milyonluk bir nüfus azalmasına neden olmuştur. Hastalığın engellenmesi amacıyla kısıtlanan, bazı zamanda yasaklanan insan ve mal hareketleri sonucunda ticaret tümüyle durma noktasına gelince, Avrupalı tüccarlar dünyanın başka yerlerinde yeni müşteriler aramaya yönelmiş yeni pazarlar ve tüketiciler aramaya başlamışlardır. Bu ekonomik arayışla kendilerine sömürgeler edinmişlerdir. Salgınların görüldüğü ülkelerde ulusal sınırların oluşması ve kendi vatandaşlarının korunması düşüncesi ön plana çıkmıştır. Bu salgınlara karşı korunma fikri merkezî önlemler alınmasını sağlamış olup koruyucu sağlık düşüncesinin ve bu konuda verilecek hizmetlerin yapılanmasına da öncülük etmiştir. Salgınların görüldüğü ülkelerde zorunlu uygulanan sağlık önlemleri, hastaların tecrit edilmesi ve karantina örgütlerinin kurulması 14. yüzyılda veba salgınları ile başlamıştır. Avrupa’da ekonomik ve sosyal hayatın tümüyle duraklamasına yol açan veba, en önemli olumlu katkısını başta tıp bilimi olmak üzere, canlılarla ilgilenen bilimlerin gelişmesine de sebep olmuştur(Salgın ve Kent: 1347 Veba Salgınının Avrupa’da Sosyal, Politik ve Ekonomik Sonuçları 12 (Nisan 2014) 60-87). Salgın hastalıklar sonrası işlerini yaptırmak için insanları çalıştırmak daha pahalı hale geldiğinden, iş sahipleri işçilerin yerine geçecek iş gücü tasarruflu teknolojilere yatırım yapmaya başladı. Sanayileşmenin, insanın yerini makinelerin almasının önü böylece açılmış oldu. Bu sebeple salgının Avrupa emperyalizmini cesaretlendiği görüşü hâkimdir.

Hızla yayılan veba, hastalardan ya da hasta olmasından şüphe duyulan kişilerden en kısa zamanda uzaklaşılmasını zorunlu kılarken, vebalı yerleşim birimleri tecrit, hatta bazen yok edildiler. Bazı durumlarda sağ kalan hasta yakınlarının, din adamlarının, hekimlerin hastalardan kaçmalarının ahlaki değerlerde yarattığı değişiklikler, yerleşik kuralların ve o zamana kadar toplumda saygın bir yeri olan kurumların itibarını sarsarak önemli sosyal etkiler doğurmuştur. Tarihte görülen bu olumsuzlukları değerlendirdiğimizde bu gün fedakarca çalışan sağlıkçılarımızın alkışlarla desteklenmesi sosyal açıdan da ne kadar büyük önem taşımakta olduğu gerçeğini ortaya koymaktadır.

Tarihi süreçte bilimsel gelişmeler doğaya ve topluma zarar veren bazı faaliyetleri de yaparak ekolojik dengeyi de bozan ortamlar oluşturdular. Amerika kıtasının 15. yüzyılda sömürgeciler tarafından getirilen hastalıklar nedeniyle pek çok insanın ölümüne sebep olmuştur. Çiçek hastalığı aralarında en fazla can kaybına yol açan etkendi. Diğer ölümcül hastalıklar arasında ise hıyarcıklı veba (bubonik veba), sıtma, humma ve kolera idi. University College London'daki bilim insanlarının yaptığı araştırma, yalnızca o yüzyıl içinde, o dönem dünya nüfusunun yüzde 10'una denk gelen bölge nüfusunun 60 milyondan 5-6 milyona düştüğü belirtilmektedir.Bu ölümlerin sonucunda hayatta kalan az sayıda insan, elde kalan arazileri yeterince işleyemediği için çok büyük alanlar ormana veya çayıra dönüştüğü ve dünyanın ikliminin değiştiği ileri sürülmektedir. Tahmini 560 bin kilometre kare alan, yani neredeyse Kenya büyüklüğünde bir yer bu yönde değişti.

Bitki ve ağaçlardaki bu muazzam büyüme, karbondioksit seviyesinde azalma sağlayıp dünyanın geniş bölgelerinde sıcaklığın düşmesine sebep oldu.

Bilim insanları, volkanik patlamalar ve güneş aktivitelerinin azalmasıyla beraber bu olayın da, dünyanın pek çok yerinde sıcaklığın düştüğü ''Küçük Buz Çağı'' adı verilen dönemin başlamasına neden olduğuna inanıyor.

Bugün, zaman zaman doğada görülen felaketler küresel ısınma, hava ve çevre kirliliği gibi tehditlerle karşı karşıya kalmıştır.

Tarihi kaynaklara göre yirminci yüzyıldan önce, salgın hastalıklar nedeni ile ölenlerin oranının, savaşlarda yaralanma nedeni ile ölenlere oranla çok daha fazla olduğu belirtilmektedir. Savaşlarda bile ölenlerin sayı itibarı ile topla tüfekle değil, mikroplardan ileri geldiği kayıt edilmiştir. Mikropların keşfinden sonra insanlık tarafından birçok savunma metodu geliştirilmesine rağmen salgın hastalıklar özellikle insan immün sisteminin zayıflamasına neden olan, hijyen, yaşam koşulları gibi sosyal durumların kötüleştiği dönemlerde insanlık için tehdit olmaya devam etmektedirler.

Virüslerin ve bakterilerin enerjisi ve insanların bağışıklık sistemi üzerine kurulmuş olup son yıllarda devletlerin bunca tedbir almalarına rağmen bu ajanların hastalık yapma ve yayılma hızı değişen doğada ve havası kirlenen şehirlerde çok sayıda ölümlere neden olmakta olduğu görülmektedir. Son görülen salgının da havası çok kirli olan şehirlerde daha çok etkili olduğu belirtilmektedir.

20. yüzyılın başlarında ve günümüzde, askeri birliklerin imkanlarının artması nedeni ile hijyen ve salgın hastalıkların kontrolü konusundaki gelişmeler, orduda salgın ve bulaşıcı hastalıkların kontrol altına alınmasında önemli rol oynamıştır. Salgın durumlarında ordunun halkın sağlığı için görev aldığı bile görülmektedir.

Ebola, SARS ve son olarak da Wuhan corona virüsünün tamamı, omurgalı hayvanlardan insanlara geçen zoonotik virüsler kaynaklıdır. Bu güne kadar Ebola salgını sırasında Batı Afrika'da görüldü. Gine, Liberya ve Sierra Leone'de alınan yerel önlemlerin yetersiz kalması üzerine virüs de yayıldı. Ebola nedeniyle Batı Afrika'da 11 bin 310 kişi hayatını kaybetti..

Son dönemde ilk defa Çin'de görülen korona virüsünün ( Covid 19) kaynağının Wuhan'daki canlı hayvan ve bir et pazarı olduğu söylenmektedir. Yapılan ilk tespitlerde virüsün canlı yılanlardan geçmiş olabileceği belirtilmektedir. Günümüzde ortaya çıkan her dört hastalıktan üçü, zoonotik rahatsızlıklardır. Salgının durdurulmasında birincil sorumlu olarak virüsün ortaya çıktığı ülke Çin gösterilmektedir. Bu ülkenin, virüsün yayılmasını kontrol altına almayı başaramaması nedeniyle tüm dünya tehlike altında kalmıştır. Koronavirüs solunum yollarını etkileyen ve çok hızlı yayılan bir virüstür. Koronavirüs birçok insanın ölümüne ve ülkelerin ekonomilerinde sıkıntılara neden olmuştur. Bütün bu can kaybı ve sıkıntıların yaşanması yanında günümüzde ülkelerin ekonomik gelişmesi salgınlara karşı mücadelede bazı olumlu yönde etkisi de görülmüştür(Çin gibi bir ülkenin bir hafta içerisinde 1000 yataklı hastane inşa etmesi gibi).

Çin'de ortaya çıkan ve tüm dünyayı etkisi altına alan yeni tip Covid 19 sebebiyle bu güne kadar en çok ölüm ve vaka İtalya, Çin, İran, İspanya, Almanya ve Fransa gibi ülkelerde görülmüştür. Dünya üzerinde 6 kıtada 196 ülkeye yayılan virüs, nedeni ile vaka sayıları artmaya devam etmektedir. Ölümcül salgında vaka sayısı 372.563'e ulaşırken, toplam can kaybı ise 164.381'e yükseldi(23.03.2020). Bu güne kadar (23.03.2020) Türkiye'de 37 ölüm ve 1529 vaka tespit edilmiştir. Temennimiz bir an önce alınan tedbirlerin etkilerinin kısa zamanda görülerek salgın afetinden kurtulmamızdır. Kurtulmamız için uyarılara ve alınması gerekli tedbirlere uymalıyız. Can ve mal kaybında insanın ihmâli gibi etkenleri de unutmamak gerekir. Allah Elçisi’nin (sas) “Deveni bağla, sonra Allah’a tevekkül et” (Tirmizî, “Kıyame”, 60) sözü prensibimiz olsa ümit ederim ki bu kayıplarımız azalacaktır.

İlerde nedenlerini açıklayacağım nedenlerden dolayı " Yetkililer Tarımda Yol Haritası"nı bölgesel olarak hazırlamalı ve acilen açıklamalıdırlar.

Koronavirüs salgınından Ülkemiz ve Konya'mızın en az zayiatla atlatması ve sağlık dileklerimle hoşça kalınız (Devam edecek).