Okul kitapları dağıtılınca ilk gün hızlıca okunup bitirilen dersti benim için Tarih. 20 yıl öncesindeki fotoğraflara bakarken bile hüzünlenen şahsım için gerçeklikten kaçmanın, çağları aşmanın bir anahtarıydı.
Hep özel bir ilgim oldu insanlık tarihine karşı. Belki bu yönde bir eğitim almadım ama içimdeki tarih sevgisi ara ara nüksetti.
Son günlerde yine başladım Tarih yolculuğuna. Mısır, Sümer, Babil, Yunan ve Roma derken Türk-İslam tarihine doğru yaklaşıyoruz. Tarih araştırmak binlerce yıl öncesine geziye çıkmak gibi. İnsanlığın geçirdiği dönüşümleri, ürettiği kültürel birikimin evre evre üstüne nasıl koyduğunu, tarihsel gelişimdeki iletişim ve etkileşimin gücünü görüp hayran kalmamak mümkün değil.
Tarihe hiçbir zaman salt bilgi olarak bakmadım. Tarih bir bakış açısı benim nazarımda. Günümüzdeki olayları ve olguları değerlendirirken ilk kullanılması gereken metot olarak gördüm. Düşünce mimarisinin temelidir tarih.
O yüzdendir belki de, konu futbol bile olsa meseleyi tarihsel bir bakış açısı ile değerlendirip, sürecin yönelimine göre öngörüde bulunmam. ‘Tarih bize hatalarından arınarak gelir’ gibi bir dezavantajı olsa da süreç analizi yapabilenler için sağlıklı bir yöntem olduğu kanaatindeyim.
***
Gelin Konyaspor’un mevcut gündemini tarihsel bir bakış açısı ile değerlendirelim. Çok uzak bir tarihe götürme niyetinde değilim sizi. 2 yıl önceye gideceğiz sadece. Hatırlamayı, dayanaksız popülizmin önünde engel olarak görünler için zor olacak ama denemelerini tavsiye ediyorum.
2017 yılının bahar ayları. Konyaspor Süper Lig üçüncülüğünün ardından Türkiye Kupası’na doğru koşuyor. Henüz daha 2. Avrupa geliri yok. Türkiye Kupası geliri yok. Bajic-Vuko satılmamış.
Ve dönemin başkanı Ahmet Şan kulübün borcunun sıfırlandığını açıkladı. Tekrar hatırlatmakta fayda var. Kulübün borcu sıfır (Rakamla 0) ve kulüp o dakikadan itibaren Türkiye Kupası’nı kazandı, Avrupa Ligi’ne direk katılım elde etti, Bajic ve Vukovic gibi oyuncuları sattı.
Avrupa Ligi katılım payı, performans pirimi, oyuncu satışları, kaba taslak kulübün kasasına giren rakam 25 milyon Euro. Sponsorluklar, ekstra gelirler derken bugünkü kur üzerinden 200 milyon liralık bir para ile sezona girildi.
Anlamsız transferler, yönetim zafiyeti benzeri sebeplerle son hafta ligde kalınan sezon 40-50 milyon lira borç ile kapatıldı. Sezonun maliyeti 250 milyon lira.
***
Konyaspor’a yapılan bu ihanetin sonuçları bu kadarla sınırlı değildi elbette. Yeni gelen yönetim hatırı sayılır bir borç, işe yaramayan kallavi sözleşmeli bir sürü oyuncu ve kadroya yapılması gereken önemli takviyeler gerçeği ile baş başa kaldı.
Bu ekonomik hal içerisinde girilen sezondan ekstra gelir elde edilemeyip bir de ülkenin ekonomik bir dar boğaza sürüklenmesi bugünkü mevcut yapıyı ortaya çıkardı.
Peki sizce Konyaspor kamuoyu, bir sezonda 250 milyon liralık kazanımın heba edildiği sezonda mı yönetime aşırı tepkiler gösterdi, yoksa ekonomik zorlukları aşmaya çalışan yeni yönetim döneminde mi?
Bu sorunun cevabını okuyucunun vicdanına bırakıyorum.
***
Benim vicdanım rahat. Çünkü yukarıda bahsettiğim dönemde kulübün bu saçma sapan savrulmasını engellemek için gücüm yettiğince çabaladım. Gidişatı görebilen az sayıda insan ile beraber bir mücadele verdik ve kaybettik. Konyaspor’un son yıllarda elde ettiği kurumsal ve ekonomik kazanımlar heba edildi. Tarihi bir fırsat kaçtı.
Ve tarih başa sardı. Bu kulübün mevcut durumu Aykut Kocaman’ın 2014 yılındaki gelişinden daha dezavantajlı şuanda. Birileri kazandırdı, birileri harcadı. Şimdi yeniden aynı mücadele verilmek zorunda.
***
Kamuoyunda tartışılan Konyaspor’un borcu, Ali Çamdalı-Ali Turan olayı, Anadolu Selçukspor’un devri ve transferde bilinen, tecrübeli, risksiz oyuncuların tercih edilmesi konuları bu bakış açısı ile değerlendirdiğimizde daha net anlaşılacaktır diye düşünüyorum.
Bu kulüp ekonomik olarak 2014 çizgisine geri döndü ve yeniden bir yapılanma peşinde. Yeni bir planlama, yeni bir yükseliş çizgisi. Birilerinin kolayca yerle bir ettiği yapının yeniden ayağa kaldırılması…
Bu sefer tek fark şu; Daha önceki dönemde bu yapılanmayı Aykut Kocaman, yönetimin bütün engellemelerine rağmen, tek başına meydan okuyarak gerçekleştirmişti. Şimdi ise ortak akıl ile sürecin daha da kısaltılması gerekiyor.
***
Peki nasıl gerçekleşecek bu?
En basit 2 yöntem;
- Maliyetsiz genç oyunculara yatırım yapar, bütçeyi küçültür, başarıyı biraz erteleyerek 3-5 yıllık planlama yapılır.
- Risksiz (Tecrübeli) ve başarıya endeksli bir yapı ile yola çıkar, gelecek ekstra başarılarla borcu eritmeye çalışırsınız.
Üçüncü yöntem ise Konyaspor’un bir önceki dönemde yaptığı gibi karma bir yapı oluşturmak.
***
Konyaspor küçük farklarla daha önce başarı sağlamış karma sistemi deniyor. Küçük farklardan biri de yönetim-teknik heyet uyumu ile başarıya ulaşma süresini kısaltmak.
Bir yandan Erdon, Mücahit, Ali Karakaya ve geçen sezon kiralık gönderilmiş, kampa davet edilecek genç oyuncular üzerine plan kurarak, diğer yandan Anadolu Selçukspor’un devri, maliyeti yüksek-verimsiz oyuncuları gönderme gibi hamlelerle 1. şık gerçekleştiriliyor.
Tecrübeli, gelir gelmez katkı verecek oyuncuların transferi, takıma katkı sağlayabilecek maliyetsiz oyuncuların kadroda tutulması gibi hedeflerle de 2. şık devreye sokuluyor.
Her şey aslında karma planlamanın sonucu ve bu bakış açısı ile gayet tutarlı.
Bu tartışmalı konuları bağlamından koparıp tek tek incelediğimizde herkesin farklı düşünmesi normal. Kafa karışıklığının sebebi de bu zaten.
Bir tarafıyla “Erdon, Mücahit ligi kaldıramaz. Tecrübeli santrfor şart” söylemi ile “Yaşlı oyuncular alınıyor. Hani gençlere yatırım yapacaktık” sorusunun aynı anda karşılık bulabilmesini bu kafa karışıklığı olarak değerlendirmek gerek.
***
Konuları planlamadan koparıp incelediğimde ben de benzer itirazlar yapabilirim. İflah olmaz bir genç oyuncu taraftarı olarak Anadolu Selçukspor’un devrini eleştirebilir, Kaptan Ali’lerin kalmasına karşı çıkabilirim.
Aykut Kacaman’a “Bize Yeni Bajic’ler, Skubic’ler bulmalıydın” diye itiraz edebilirim. Ancak bunu yapmıyorum çünkü bu kulübün içinde bulunduğu gerçekliğe vakıfım ve bu durumu ortaya çıkaran sebepleri de biliyorum.
Ayrıca günün şartlarının bunu gerektirdiğini, kulübün ekonomik rahatlamayı sağlayabilmesi için harcamayı minimize, verimi maksimize etmesi gerektiği gerçeği ile de yüzleştim.
***
Tarihsel bir bakış açısı sunmaya çalıştım. Örnekler de Roma’dan, Babil’den, Çin tarihinden değil. Birkaç yıl önceki Konyaspor gerçeklerinden.
Konyaspor taraftarının taş üstüne taş koymaya çalışanlar ile tarihi eserleri yerle bir edenler arasındaki zihniyet farkının ayrımına varacağına inanıyorum.
Hep arzu edildiği söylenen bir durum ile karşı karşıyayız çünkü.
-İlkeli, kulüp çıkarlarını şahsi çıkarlarının önüne koyan, başarısı kanıtlanmış, Konyaspor’a aidiyet bağı ile bağlı bir teknik direktör,
-Taraftar ve şakşakcı menajer gazlaması ile uçmayan, yıldız oyuncu-taklacı golcü sevdası gütmeyen, transferi kişisel şova dökmeyen vizyonlu bir 2. başkan,
-Fazla ön plana çıkmayı sevmeyen, ekonomi yönetimine odaklanmış, kılı kırk yaran, hesap uzmanı bir başkan…
2017-2018 ekonomik yıkımı sonrası bu 3 isim Konyaspor için büyük bir şanstır. Ve bu şans önümüzdeki yıllar içinde daha net anlaşılacaktır.