Söz kritik.

Çay gibi.

Çaydanlığı tanımalı.

Ateşe hâkim olmalı.

Bardak kırılır çünkü.

Yerini yurdunu tanımalı.

Duyguya hâkim olmalı.

Kâlp kırılır çünkü.

Söz de, çay da

Kaynar ve taşar.

Dem neyin demidir?

Şu buhar neyin haberidir?

Düşünmeli, efendim.

Yerin kulağı varsa,

Bizim de kulağımız var.

Yunus Emre ne diyor, dinlemeli:

"Kişi bile söz demini, demeye sözün kemini

Bu cihan cehennemini, sekiz cennet ede bir söz."

Çay bardakta,

Söz kâlpte titremeli.

Üşüdük mü?

Çay orada.

Söz orada.

Bardak avuçta,

Kâlp kafeste güzel.

Daraldık mı?

Avuç orada.

Kafes orada.

Söz; kafesten avuca uzanıyor, efendim.

Şah damarı gibi.

Râbb, şah damarımızdan daha yakın.

Şu teselliye bir bakın:

İçimizdekileri de, dışa vurduklarımızı da;

İlelebet dinleyen var, efendim.

Mâdem öyle; söz, çay olmalı.

Sakız olmamalı.

Ben daha ne söyleyeyim?

Söz bâki, efendim.

Değerli okuyucularım, her yeni gün yeni imtihanlar çıkarıyor karşımıza. Ben de, bu vatan ve ümmete hizmet için bana heyecan veren bir imtihana - üniversite sınavına - hazırlık yapmaktayım. Bu sebeple sizlerle bu köşede buluşmaktan bir süre mahrum kalacağım. Sözün bâkiliğine sığınarak, izninizle sözümüzü biraz daha demleyelim. Duacınızım, dualarınızı beklemekteyim. İmanla, sağlıkla, hoşça kalın efendim...