Basın İlan Kurum (BİK) Genel Kurulu'nda Anadolu'daki gazeteleri temsil edecek ve haklarını savunacak 3 onurlu isim belirlendi.

Ankara'da yapılan seçimde toplumun gerçek sesi olan Anadolu basını, bir kez daha onurlu tavrını gösterdi.

Kendi çıkarları ve ideolojileri peşinde koşanlara prim vermedi, haklarını savunacak, kötü ve iyi günlerinde yanlarında olacak 3 ismi temsilci seçti.

Düne kadar İstanbul basınının altında ezilen, küçük görülen, dışlanan, ilan gelirleri dahi kesilmesi istenen Anadolu basının yanında dik duruşları ile takdir toplayan Mustafa Arslan'a, Nuri Kolaylı'ya ve Şevket Erzen'e tereddütsüz bir kez daha onay verdi.

Onay verirken de hiç tereddüt göstermediler, çünkü oy verdikleri isimler yaptıklarıyla yapacaklarının teminatını vermişti.

Milli Mücadele'de gazi unvanı alan, Cumhuriyetle birlikte İstanbul basınının altında ezilen Anadolu'nun sesi, bu seçimle birlikte seslerini kısmak isteyenlerin sesini kesti.

Salonu dolduran delegeler Anadolu'nun yükselişini ortaya koydu, salonda bulunanlar Anadolu'nun şaha kalkışına şahit oldu...

Fakat bu şahitliği görmek istemeyenler, salona dahi gelemedi.

Sözde Yılmaz Karaca, Mehmet Ali Dim ve Kemal Kapaklı adaydı ama salonda yoktular.

Salonda olmadıkları gibi, yaptıkları açıklamalarla kendilerini küçülttüler.

Oysa ortada olan şaibe değil, Anadolu'nun kendilerine pirim vermemesiydi.

Eğer azda olsa seçimi kazanma şansları olsaydı salona gelirlerdi, demek ki kendilerine güvenleri dahi yokmuş.

Kendine güveni olmayan da ancak çamur atmakla yetinir, attıkları çamurun içinde yine kendileri boğulur, çamurun izi yine kendi üstlerinde kalır...

Hadi onlar Konya'nın adayı değil de çamur atıyorlar.

Peki,  çamur içinde olan Konyalı zevatlara ne diyeceğiz?

Geçtiğimiz seçimde olduğu gibi bir takım Konya basınından zevat yine iş başındaydı.

Fitne, entrika, ihtiras peşinde koşan bu zevatlar sözde Konya milliyetçisi kesilir ancak iş çıkarlarına düştü mü, Damat Ferit gibi hemen Konya milliyetçiliğini de, ülkeyi de satarlar.

Nitekim öyle de yaptılar!

İdeolojik yapı itibariyle, duruşlarıyla Anadolu'nun özünden kopuk insanlarla kol kola, gönül gönüle çalıştılar.

Niçin?

Konya'dan Mustafa Arslan kazanmasın diye?

Şimdi bunun adına ne diyeceğiz?

Kahpelik mi?

Dalkavukluk mu?

Namertlik mi?

Kalleşlik mi?

Kaypaklık mı?

....

Diyecek oldukça fazla söz var ki.

Tüm bu acı sulara, yüzü karalara, çürük kişiliklere rağmen Anadolu basını, dalkavukluğa, ihanete, entrikalara, namertliğe, kalleşliğe, ihanete, merhametsizliğe taviz vermedi, doğru bildiği yoldan ayrılmadı.

Seçilecek insanlar kendi memleketinden olmasa bile iyiliğin yanında yer aldılar, kötülüğün yanında olanları kenara ittiler.

Ayrışmadan yana olan bir takım zevat, basın-yayın yoluyla ufak tefek gerginlikler çıkarmaya çalışsa da Anadolu Basının gerçek temsilcileri hiçbirine prim vermedi.

“Siz kıskançlık içerisinde çirkefçe ayrışmaya, ihtiras peşinde koşmaya devam edin, biz milletin gerçek sesi olacağız” diyerek, oyunlara ve tahriklere kanmadı.

Sonunda kazanan Anadolu oldu...

Zafer sevinci konuşmalara da yansımıştır. Seçimi kazanan Mustafa Arslan, Mehmet Nuri Kolaylı, Şevket Erzen, “Sonuçlar Anadolu'nun güç birliğinin bir göstergesidir” söylemiyle önemli bir tespit yapmıştır...

Yapılan tespit doğruydu.

Çünkü Anadolu her türlü fikir ayrılığına rağmen birleştiği takdirde yapamayacağı iş yoktur anlayışını yine gösterdi.

Birlikte hareket etti ve kazandı...

Fakat asıl iş bundan sonra.

Çünkü karşımızda sıkıştığı kabuğunu kıran, fakat 89 yıldır biriken sorunlarıyla büyüyen bir Anadolu basını mevcut. Anlayacağınız bir sorun yumağıyla karşı karşıyayız. Ancak, salonda görülen hava, sorun yumağını kısa sürede ortada kaldıracaktır. Tek şart ise birliktelik duygusunu kaybetmemektir...

Anadolu'nun ihtiraslarla vakit geçirme dönemi bitmiştir. İhtiras peşinde koşmak isteyenlerin sonu seçimde olduğu gibi hüzündür.

Son olarak ifade etmek gerekirse, kazanan Anadolu'nun gücüdür, kardeşliktir, dostluktur, azimdir, kararlılıktır...