İtalya’nın Toskana bölgesindeki Viareggio şehri belediye başkanı bermuda şort ile gittiği restorandan kovulmuş. Sebep, uzun pantolon kaidesine uyulmaması. 

Bermuda şort nasıl bir libastır bilir misiniz?

 Ben de bilmiyordum. İnternete baktım, Google amcadan öğrendiğime göre diz kapaklarına kadar erkeklerin giydikleri kısa pantolon. 

Bermuda şort lafını ilk duyduğumda zannetmiştim ki, bikini denilen varlığı ile yokluğu belirsiz giysi bozmasından biraz enlice bir şey sanmıştım. Hani bizim nikahsız sosyete  “evli” çiftelerimizin bol resim çektirdikleri tatillerde giydikleri acube şey.  Artık bu ne nemenem şeye “giydikleri mi” diyeceğiz yoksa “taktıkları mı” diyeceğiz bilemiyorum. Kararı siz verin. 

Acaba diyorum, İtalya’da şort giydiği için kovulan restorana bir erkek değil de bir kadın gelseydi, ne yapılırdı? 

Belediye başkanı olduğu halde şortla geldiğinden dolayı kovulduğuna göre, bizim laikler bu meseleyi tahlil etmelidirler. 

Ülkemizde “kıyafetime  karışma” diyen madamlar ne buyururlar acaba bu şort meselesine? 

Sanki şimdiye kadar bunlardan mantıklı ve tutarlı bir davranış görmüş gibi ben de koru soruyorum bunlara.  

Önceki gün idi galiba bu “kıyafetime karışma” diyenler Konya’da da yürüyüş yapmışlar. 

Bugünlerde “yürüyüş” yapanlar çoğaldı. Bir parti başkanı Ankara’dan İstanbul’a yürüdü. Bu zatın ayakkabılarına Koç müzesi talip oldu. 

Veya şöyle bir soru soralım; 

İtalya’da restorana şortla gelen bir erkek değil de kadın olsaydı nasıl bir muamele yapılırdı, çok merak ediyorum.

Şimdi bizim laikçiler şöyle fışkırabilirler; 

“Ama,  İtalya’daki restoranın giriş kapısında giyim kaideleri vardı. Uzun pantolon şartı vardı. Oraya gelen Belediye başkanı da olsa kaideyi çiğnemesine müsaade etmemişlerdir. Doğru yapmışlardır”. 

Bu savunmaya veya “savurmaya”  karşı ben de derim ki; 

 “Haklı gibi görünüyorsunuz. Tamam da her kaide yazılmaz ki, Mesela İtalya’da Papa’ya veya Papa’nın mukaddes addettiği bir hususa dil uzatabilir misiniz? “. 

Söyleyin bakayım dil uzatabilir misiniz? 

Benim memleketimde daha 3-5 sene önce, milletin seçtiği bir milletvekili inancı gereği başını örttüğünden dolayı bir başbakan tarafından “haddini bildirin” diye avaz avaz bağırdığını unuttuk mu? 

Üstelik bu bağıran ve şimdilerde ölmüş olan bu başbakana “şefaat edeceğini” söyleyen ve din adamı olduğu zannedilen birisi vardı. 

Al birini vur ötekine. 

Elin memleketinde kaideler var ve tatbik edilir. Zira oralarda zemin var.  

Bizim memleketimizde zemin bırakılmamış ki, kaide tesis edelim. 

Toplumun direnç noktaları yer bir edilmiş 1930’lu ve 1940’lı yıllarda. Dine, dile ve tarihe cepheden saldırılmış. 

Ama milletimiz bağrından çıkardığı sivil toplum teşekkülleriyle Müslüman-Türk’ün bin yıldan beri mevcut olan kadim anlayışını güncelleyerek tesis etmeye devam etmektedir. 

Devlet-millet bütünlüğü tesis edilmekte ve edilecektir. 

Türk milleti aslî hüviyetine kavuşma yolunda mesafe almaktadır.