Yüreklerimizin dağlandığı günler yaşıyoruz...

Acı, hüzün, öfke... Karmaşık duygular içerisindeyiz. Bir yandan dünyanın bütün canilerine karşı ülkemizde savaş yürütürken, şehadete yürüyen vatan evlatlarını toprağa verirken; diğer yandan İslam coğrafyasındaki kan ve gözyaşı ile harap oluyoruz. 

Türk – İslam aleminin son kalesi Türkiye, düşmemek için direnirken, bir yandan da kalenin dışında kalan Müslüman alemini kurtarmaya çalışıyor. 

Savaş büyük, oyun büyük...

Özellikle son 1 yıldır, saldırıların arttığını rahatlıkla görüyoruz. Orta Doğu'daki “sistem” savaşı, coğrafyayı yakıp kavuruyor. 

Sisteme karşı çıkan Türkiye ise; terör saldırılarına maruz kalıyor. Tüm bu saldırılar içerisinde Türk milleti, hüzünle, acıyla bir o kadar da kin ve öfkeyle ayakta durmaya çalışıyor. Sabırlar taşıyor, duygular tavan yapıyor.

Acı fotoğraflar, duyguları tarumar eden videolar geliyor her bir yerden.

Şehit veriyoruz toprağa; şehit babası feryat ediyor. Cenazede ağlayan bir polisin gözyaşlarını siliyor: ---- Ağlama! Diyor. 

-Ağlama ki düşman sevinmesin, vatan sağ olsun!

Bu nasıl bir teslimiyettir? Nasıl bir imandır? Nasıl bir vatan sevgisidir ki, evlat acısıyla yanan bir babanın dudaklarından bu cümleler dökülür. Kolay mıdır bu cümleleri kurmak? Hiç kolay değil elbet. Ama Türk milletiyiz. Örfümüz, töremiz, geleneğimiz, imanımız, vatanımız, milletimiz, bayrağımız... Velhasıl, bizi biz yapan tarihimiz, geçmişimiz var.Kolay mı bu millete diz çöktürmek? Kolay değil ki, bu millet hala ayakta. Yıkılma Türk milleti. Verdiğin şehitlerin için, İslam için, vatanın için, bayrağın için, namusun için yıkılma! Oyun büyük Türk milleti, gör oyunu.

Türk – İslam alemi bizi bekler. 

Duymuyorsunuz feryatları? 

Halep'ten her gün acı fotoğraflar, videolar geliyor. Çığlık atıyor ümmetin evlatları. Anasını – babasını kaybetmiş bir çocuk, elinde bir parça ekmekle, Allah'a dua ediyor. Anestezi  olmadan tıbbi tedavi gören bir çocuk, acılarını dindirmek için Allah'ın kelamını okuyor. Yürek yakan çığlıklar, hepimizi perişan ediyor. Rabbim, bu masum yüreklerin hürmetine bizlere mağfiret versin, bizlerin yardımcısı olsun...

İslam coğrafyası, mezhep kavgaları ile karıştırılıyor. Ümmet birbirinin ayaklarına sıkıyor. Ümmet içeriden vuruluyor. Emperyalist güçlerin güç kavgaları, İslam coğrafyasını yakıp kavuruyor. Kimi kime şikayet edeceğiz? Kimden yardım bekleyeceğiz? Birleşmiş Milletler diyoruz, akan kanın baş rol oyuncuları bu oluşumun kurucuları... Avrupa Birliği diyoruz; vahşetin kahramanları bu birliğin kelek kesenleri. İslam coğrafyası diyoruz; kimi haçlı zihniyetine diz çökmüş sürüklenip gidiyor, kimisi kendi derdiyle gözünü açamıyor... Yıllardır oynanan oyunla oluşan bu tablonun tek parçası olarak kalan Türkiye, yine aynı oyunlarla yıllardır parçalanmaya çalışılıyor. Çok şükür ki başaramadılar, başaramayacaklar da...

**

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Milli Seferberlik ilan etti. Büyük bir ateş çemberinin içindeyiz. Bu çemberden birlikte çıkacağız. Çağrılara, çığlıklara kulak vermeliyiz. Oyunu hep birlikte görmeli, duymalı ve bozmalıyız. Devletimizin tüm organlarına yardımcı olmalı, birlik ve beraberliğimizi muhafaza ederek, hainleri birlikte durdurmalıyız. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 'Milli Seferberlik' ilanı bir bakıma birlik, beraberlik ilanıdır. Kimse banane demesin. Kimse beni ilgilendirmez diye bakmasın. Ülke bizim, bayrak bizim, gelecek bizim. Ümmetin son kalesi olarak, bir olalım, diri olalım, güçlü olalım ki; hainlere, emperyalistlere, Siyonistlere karşı durabilelim. Hem ülkemizin geleceği hem de ümmetin geleceği için, taşın altına vücudumuzu koyma vaktidir. Unutmayın; kanımız aksa da zafer İslam'ındır. Sevgi, saygı ve dua ile...