Bir gaz lambası yaktım aydınlatmak için geleceği! Sessizlikte bir müzik açtım. İçli bir keman ve biraz hüzün; sarhoş etmek için bedeni! Sonra sustum. Başımı yasladım penceremin pervazına! Neler, kimler gelip geçti o pencerenin önünden bir bilsen?..

Gönlüm sıcaktan kaçan, soğuk memleketlerin yolcusu! Bu aralar bir göç zamanı söz konusu! Topladım tüm cümlelerimi sayfamdan, sığdığı kadarını yükledim gönül heybeme, kendi merkezime yolculuğum! Duygu düşünce düz gidip varır mıyım hedefime bilinmez. Lâkin bir yola baş koymak o yolu yarılamak demektir ya, benden de bu kadar işte! 

Biliyorum bu kadar kırılgan olmayı kaldırmıyor hayat. Her tökezleyişte kendi içine sığındığında, ana gibi sırtını sıvazlamıyor. 

Bildiğim her şeyi unutasım var. Göğsümü bir inşirah ile doldurup, gönlümdeki tüm sıkıntıları bir umuda sarıp, hayal izmaritinden tüttüresim, sonra duman duman hüzünleri semaya savurup tertemiz mutluluğu içime çekesim var.

Aşk ile kucaklaşıp, tüm dünyaya tozpembe gözlüklerle bakasım! 

Şöyle bir masayı donatmak, gelmişine geçmişine kısa bir ziyaret yapmak lazım. 

Ben şu hayat sahnesinde barındığım her fotoğraf karesinde defolu bir yürek ile çıkarım. Bu aralar gözlerden ırak, bir nasibe sığınarak uzaklara göç edesim var. Kafam dingin, hayatımı bir süzgeçten geçirip iri çakılları tek tek temizleyerek, kendime yepyeni bir sayfa açma zamanı geldi de geçiyor.  

İçinde bulunduğum hayat ve içimde bulunan hayat birbirinden farklı hikâyelerlevukû bulmakta! İlerledikçe birinden biri ayağıma takılmış bir pranga gibi beni yolumdan alıkoymaya başlayacak. Bu beden, ortasında kaldığı amansız bir savaş ile mücadele etmeye zorlayacak kendini! 

Sonuç mu?..Her zamanki gibi kırk derece sıcakta buz tutmuş bir bedenin, uyumamak için gözlerini açık tutmakta kendini zorlayacağı bir çaresizlik!  

Gönlüm sıcaktan kaçan, soğuk memleketlerin yolcusu!Bembeyaz kâğıdım, üzerine dökmeye korktuğum kelimelerimi kar gibi örtmekte! Kelimeler birbiri ardına sıralanırken, parmaklarımın yerinden kımıldamaya hayrı yok. Görünmeyen sesiz seslerin eşliğinde bir göçe hazırlanıyor yüreğim!

Gülüşü yaralım! Ne güzeldir ümide yelken açmak. Gecenin matemini yarsın yüzündeki ay güzelliğin. Tebessümün duygu denizinin yakamozu, yolunu hizaya sokan... Kayıp bir huzur yanığı kokusundayım. 

Çok şey öğrendim geçmişten bana kalanlardan ve geleceğe olan bakışımdan! 

Gönül balkonuma yorgun ben çamaşırları asardım.  Uçlarından hüzün damlardı. Tebessümün sıcaklığıyla kuruturdu yüreğim onları. Zaman zaman kaskatı kesilirlerdi poyrazın soğuğunda. Kimi zaman da acı acı üzerine yağan yağmur tekrar sırılsıklam ederdi onları. Giymeyi beklerken sil baştan sıkılıp, buruşuklarının açılması için silkelendikten sonra asılması gerekirdi. 

Gönlüm sıcaktan kaçan, soğuk memleketlerin yolcusu! Çünkü ne zaman bir sıcak semaya hâkim olsa ardından hemen şakır şakır yağacak bir yağmura davetiye çıkarır. Güzellik çok çabuk buharlaşır ama semayı ele geçiren kara bulutlar oradan ayrılmamak için inatlaştıkça inatlaşır. 

Bazen bu düşüncemi bertaraf eden bir olayda oluverir. Beklenmedik anda güneş gözleri kamaştırır ve damlacıklar ışınları kırarak gökyüzünü rengârenk bir kuşak ile uçtan uça bağlar. Mevlana ne güzel tanımlamıştır bu hali, “Bazen bitmek bilmeyen dertler yağmur olup üstüne yağar. Ama unutma ki, rengârenk gökkuşağı yağmurdan sonra çıkar.”

Binaenaleyh gönlüm sıcaktan kaçan, soğuk memleketlerin yolcusu! Her sıcağın ardında bir soğuk, soğuğun ardında ise bir güzellik saklıdır. Benim gönlümde mutluluğa daha yakın olmak için sıcağı elinin tersi ile itip, hamd ederek soğuğu kucaklar. Müşfik duygular yüreğinizi gökkuşağı gibi baştanbaşa sarsın yazı dostlarım. HamdâlemlerinRabb'inedir. Şükür ve dua ile!