İlmi siyaset, insan ilişkilerinde muhatabını nazik, kırmadan, insani, vicdani ve ilahi üslupla idare etme sanatı...

İlmi siyasetin formüle edilmiş hali, “Her söylediğin doğru olmalı, fakat her doğru her yerde söylenmez” hakikatidir.

İlmi siyaset, gizlenme, farklı görünme, sinsilik, hile, birilerini tutma, ötekileştirme, etiketleme, sınıflandırma, gruplaşma, fişleme, tecessüs, kayırma, karalama, unutturma, parlatma, geçiştirme, oyalama, imaja odaklanma gibi stratejik davranışlar temelinde gerçekleştirilen bir ilim değildir.

İlmi siyaset, temelinde dürüstlük ve samimiyet olan bir ilimdir. Hızla değişen dünyada, hızla değişen algı ve yaşantıları bilerek bu değişime göre, geçmişe takılı kalmadan, sabit fikirli olmadan manevralar yaparak, fakat dürüstlük ve iyi niyet ve hakikatten ödün vermeden sonuca ulaşmak demektir

Bir hikâye anlatılır… Adamın biri sürekli kendi bahçesine giren ve çiçekleri mahveden, ortalığı kirleten komşusunun tavuklarıyla başı derttedir. Bir kaç kez komşusuna ricada bulunur, tavuklarına sahip olması konusunda. ne var ki, umursamaz komşusu pek oralı olmaz. Tavuklar da bahçeyi işgale devam ederler. Komşusuyla kavga-dövüş yapmadan bu beladan kurtulmak isteyen adam, sonunda ince bir çareye başvurur. Bakkaldan aldığı birkaç yumurtayı hafiften çamura bulaştırıp, akşam evine gelen komşusuna bitişik duvardan uzatarak: ''komşu, senin tavuklar benim bahçeme yumurtlamışlar al şu yumurtalarını'' diye seslenir. Umursamaz komşu, gözlerindeki sevinç pırıltılarıyla yumurtaları hemen alır ve içeriye dalar. Ertesi gün adam, komşusunun bitişik duvar üzerine boydan boya tel örgü çektiğini ve tavuklarının öte yana geçmesini engellediğini memnuniyetle seyreder. Adam bahçe ve kümes çapında bir siyaset yaparak sonunda tavuklardan kurtulmuştur.

İlmi siyaset, zahirde belki değişken, ama batında hakikatten, prensipten, kırmızıçizgilerden, ödün vermemek demektir. Söylenmesi veya yapılması gerekeni, lisanımünasiple, hal ile muhatabına anlatmaktır.

İlmi siyaseti müspet anlamda uygulayacak kimsenin önce hakikate sadâkatli olması şarttır. Bu yüzden, insanlara karşı sorumluluk mevkiinde olanların, kitleleri yönetenlerin belki de en çok kullanması ve bilmesi gereken bir ilimdir. 

İlmi siyaset, neyi, nerede, ne zaman, nasıl söyleyebileceğini bilme sanatı; ama dürüst olarak, içinde münafıklık beslemeden, kandırmadan.

İnsanı insan yapan kendi keyfiyetidir. Algılayışıdır. Kişi mana dünyasını hangi tuğla ile örmüş ise evi o… Huyu da o… Ruhu da o...

İlmi siyaset güzel anlayıştır. Başkalarının göremediği iyi ve temiz duygularla dünyayı okuyabilmektir. Etrafımızda olan biteni kalp ile görebilmektir.

İlmi siyaset, bugünlerde bilinçsizce, hoyratça ve menfîde kullanılan bir ilim haline gelmiştir.

Günümüzde ne yazık ki, ilmi siyaset karşısındakini ikna etme, olduğundan farklı görünme, gerçeği gizleme ve üstünlük kurma amacıyla kullanılmaktadır.

Adam, amirinin, yöneticisinin, bir üst düzey yetkilisinin yanında, bir olay anında  “taltif edici güzel sözler, süslü laflar, olması gerektiğinden fazla abartılı ifadeler kullanıyor, atıp tutuyor”.

Soruyorsun bu hal nedir?

-İlmi siyaset diyor.

Günümüzde ilmi siyasetin kalıcı ve uyarıcı kuralları yok denecek hale gelmiş. Kim nereye çekerse, nereye sündürürse ilmi siyaset o olmuş. Maskeli düşmanlık, gizli haset, özden yapılmayan davranış, ilmi siyaset (!) olmuş. O zaman, Siz Buna İlmi Siyaset mi diyorsunuz? Yoksa…

Şadi Sirazi’nin çok güzel bir tespiti var. ” iki şey kalbi karartır; susulması gereken yerde konuşmak, konuşulması gereken yerde susmak.”

Yapılması gereken “Ya tam susmak ya da taşı gediğine koymak”. İslami ve insani olması gereken tavırda bu olsa gerek…

Baki Selamlar.