Vücudumuz fonksiyonlarını düzgün yürütebilmek için belli bir ısı aralığında çalışmak zorundadır. Bu nedenle çevre ile etkileşip, ısı alarak veya ısı kaybederek dengesini sağlamaya çalışır. Vücut sıcaklığını düşürmek için kullanılan en etkin yol ‘Radyasyon Yolu ‘ diye adlandırılan, ısıyı havaya vererek vücut sıcaklığının azaltılmasıdır. Bu yol ısı kaybımızın yüzde 65’ini sağlar. Sıcaklık arttığında, vücuttan havaya ısı transferi zorlaşır ve vücut ısımız artar.

Terleme, soğuk ortamlar, soğuk cisimlerle temas yollarıyla ısımızı kaybedemez ve uzun süre güneşe veya yüksek sıcaklıktaki ortamlara maruz kalırsak, ‘Sıcak Çarpması veya Güneş Çarpması’ denilen tablo ortaya çıkar. Isını yükselmesi vücudumuzdaki protein ve yağ dokularını etkileyip çalışmalarını ve yapılarını bozar. Bu nedenle tüm sistemlerimiz etkilenir ve ciddi sıcak çarpmaları ölümle sonuçlanabilir.

Aşırı sıcak bizi hem ruhsal, hem de fiziksel açıdan etkiler. Ruhsal açıdan en sık görülen belirtiler; halsizlik, isteksizlik, sıkıntı hissi, dikkat dağınıklığı,, tahammülsüzlük ve çabuk sinirlenmedir. Bu durum günlük yaşam temposunu bozar ve iş verimini düşürür.

Fiziksel açıdan bir çok belirti görülür. Terli ve soğuk cilt, bitkinlik, susama hissi, kas krampları, baş ağrısı, baş dönmesi, bulantı, kusma, idrar koyulaşması ilk bulgulardır. Sıcaklık artmaya devam ederse cilt kuru sıcak ve kırmızı bir hal alır, vücut ısısı yükselir, solunum ve nabız hızlanır,davranış bozukluğu, bilinç bulanıklığı gelişir.

Sıcak çarpması en çok güneş ışınlarının dik geldiği, günün en sıcak saatlerinde olur. Terleme mekanizması iyi olmadığından çocuklar, vücut destek rezervleri azaldığından ve ek hastalık görülme sıklığı arttığından yaşlılar risk grubundadır. Bunun dışında hamileler, hipertansiyonlular, kalp ve damar hastaları, şeker hastaları, tiroid bezinin hızlı çalışması gibi metabolik hastalığı olanlar, depresyon ilaçları gibi nörolojik sistemi etkileyen ilaçları kullananlar, ateşli hastalığı olanlar ve şişmanlar diğer risk grubunu oluşturur.

Zorunlu olmadıkça, güneş ışınlarının en kuvvetli olduğu saatlerde (Sabah 10:00 ile öğleden sonra 15:00 arası) dışarıya çıkılmamalı. Çocuklar, yaşlılar, kalp ve şeker gibi kronik hastalığı olanlar buna özellikle dikkat etmeli. Kapalı alanların havalandırılmasına, yeterli bir hava akımı sağlanmasına özen gösterilmeli. Bol sıvı ve mineral içeren içecekler tüketilmelidir. Kalp hastalığı veya hipertansiyonu olup tuzsuz diyet alan kişiler dışında gıdalarla tuz alımı arttırılmalı. Tuz kısıtlaması olanlar ise sıvı ve tuz kaybı yönünden çok dikkatli olmalı. Serinlemek için alkollü içecekler içilmemeli. Bunlar önce serinletir, sonra vücudun su kaybını arttırırlar. Hafif yemekler, sulu yiyecekler (meyve, salata, çorba vb.) yenmeli. Yağlı ağır yemeklerden ve fazla yemekten kaçınılmalı.

İnce, açık renk, bol giysiler giyilmeli. Giysi kişiyi güneş ışığından korumalı ama terletip su kaybettirmemelidir. Geniş kenarlı şapka giyilmeli, yüz doğrudan güneş altında kalmamalı. Sık sık duş yapılmalı. Kapalı ve park edilmiş araç içinde hiçbir canlı bırakılmamalı. Dışarıda aktif olarak çalışanlar mümkün oldukça güneş altında korunmasız kalmamalı, ağır eforlardan kaçınmalı. Sıcak çarpması ve bitkinliği belirtilerini bilip bu belirtilere karşı tedbirli olunmalı, alınan önlemlerle hasta düzelmezse doktora haber verilmeli.

Sağlık, başarı, huzur ve mutluluk daima yanınızda olsun… Selam ve dua ile kalın