Gondol, kürekli bir Venedik  Kayığı.  Tarihi muhteşem Venedik kanallarını  turistlere  gezdirmek için kullanılıyor.  Birçok insan içindeki aşkı sevgiyi yeniden keşfetmek, var olanı canlandırmak , orada güzel  bir  deneyim yaşamak için gondollar diyarı  Venedik'i ziyaret eder. Bunda elbet bir çok kez filimlere konu olmasının etkisi büyük.

 

Bir de lunaparkların vazgeçilmezi Gondollar var.  Bir Gondol;  yüksekçe bir mekanizmaya bağlı ve bağlı olduğu yere verilen mekanik güçle, saat sarkacı gibi sağa sola hareket eder. İçerisinde koltuklar var. insanlar biletlerini alır, severek ve isteyerek biner.  Asılı olduğu merkeze  güç iletilince Gondol bir sağa bir sola salınmaya başlar. Salınma hızlandıkça, önce harekete geçen zevk, hız arttıkça korkuya, kızgınlığa evrilir. Bağırmalarla korkuyu  örtmek için atılına çığlıklar, heyecan yoğunluğu ile devam eder. İnsanlar severek bindiği bir araçta, aynı anda sevgi, korku, nefret ve heyecanı deneyimleyerek bir müddet sonra kahramanlık içeren bir anıya düşünür.  Sadece duygularımızın salındığı bir an.

 

Şimdi anayasa tartışmaları devam ederken ülkemi bir Gondola benzettim. Sevgi ve nefret arasında salınarak heyecan meydana getiren sistem.

 

Seçenleri,  Evet ile Hayır arasında salınan, gondola bindirmiş bir sistem.

 

Neden?

 

Evetçilere bakıyorum; Anayasa metnini bile okumamış sırf sevdiği parti, lider evet dedi diye , evet diyor. Lideri ya da partisinin söylemelerini istedikleri şeyi aynen tekrar ediyor.  Sevgi  ile biat etmiş bir seçmen. Kesinlikle sorgulama yok.

 

Hayırcılara bakıyorum, nefrete bürünmüş bir biat ile,  sorgulamadan nefret ettiği  liderden dolayı hayır diyor. Onlar da partilerinin ve liderlerinin söylemelerini istedikleri sloganlarla hareket  ediyor.

 

Hayır ve Evet'in  lokomotifi güç kesimi  durumu izliyor.. Eksik bir dutum varsa, yoğunluğu ve heyecanı arttırma taktikleri ile süreci yönetmeye çalışıyorlar.

 

Seçim meydanlarında bu salınım daha da bir yoğunluk kazanacak. Bu gerilimin de bir o kadar artması demek.

 

Sadece duyguların mücadele ettiği bir süreç.

 

Akıl yok, analiz yok, muhakeme, murakabe, istişare, uzlaşma meşveret insan olarak bize everilen,  cüz-i irademizi harekete geçirebileceğimiz bütün özelliklerimizi bir kenara bıraktık.

 

Duygusal yanımızı çok iyi bilen  bütün politikacılar her türlü duygumuzu  suistimal ederek bir seçime toplumu yönlendiriyorlar. Hiçbir sorumlulukları yokcasına..

 

Millete gidiyoruz. Demokrasiyi uyguluyoruz. Ama aklı tatile göndererek.

Milleti akıldan uzaklaştırarak.

İktidar; muhalefetin hiçbir eleştirisini dikkate almadan. Sanki değişmez ayet gibi davranarak.

 

Ortamı kucaklayarak değil, muhalefeti yok sayarak.

Her şeyi geçtim; Anayasa görüşmelerinin TRT'de yayınlanmasının ne sakıncası vardı, mesela.

Ne olurdu görüşmeler esnasında milletin birinci temsilci; 600 kişinin denetim yetkisini en son sözü söyleyecek sözün sahibi yapılsaydı.

 

Mesela seçimle gelmeyen Cumhurbaşkanlığı yardımcılığına gelen insan Cumhurbaşkanlığına vekalet ettiğinde; meclisi fesih ederse, ya da 15 Temmuz'un faillerini af ederse. Ne olacağı konusunda insanların kaygılarını rahatlatsa idi.

 

18 yaşında normal bir insanın kendi çabası ile,vekil olma imkanı neredeyse yok. Ama mevcut ve gelen cumhurbaşkanları dolayısıyla parti genel başkanları  18 yaşında istenilen bir yerden vekil seçtirebilir.

 

Mevcut seçim sistemi değişmeden siyasetin çok alışkanlıklarının devam edeceği aşikar.

İşte bu şartlarda İnsanlara ne pahasına olursa olsun değişim için EVET kampanyası yapıyor.

 

Ya muhalefet;  öyle bir duruş sergiledi ki; daha baştan görüşmeleri kilitledi.  Başkanlık sistemine görüşmeyeceğim, başkanlık rejim değişikliği diye.

 

Çok partili sisteme geçildiğinden beri, darbeler üretmiş,

 

Askeri  ve bürokratik vesayeti milletin başında balyoz gibi tutmuş,

 

Değişik kurumlara, şirketlere, politikacılara şaibeli faydalar ürettiğini,

 

Devletteki paralel yapılanmanın; cemaat,askeri, aşiret, ailecilik, bölgecilikle farklı şekillerde devletin kaynaklarının hortumlandığını, binlerce liyakat sahibinin devletin hizmetinden uzak kaldığını,

 

Bu sistemin iyi dürüst kabiliyetli insanları dışladığını ya da kendine benzettiğini;

 

Unutup öyle bir HAYIR kampanyası yapıyor ki; sanki mevcut sistem çok iyi işliyor ve  bu düzeni bozmamak için Hayır demeliyiz.

 

Üstelik kendi projelerini paylaşmadan.

 

Daha kötüsü; hayırcı kesim hayır çıkması halinde, hükümet düşse,  hayır cephesini iktidara taşıyacak bir liderin olmadığını çok iyi biliyorlar, ifade ediyorlar.

 

Sevgi  ve nefrete bürünmüş aklın olmadığı, analitik düşünmenin rafa kalktığı bir ortamda biz Anayasa değişikliği yapmaya çalışıyoruz.

 

Evet ve hayır arasında bir saat sarkacı gibi salınan , sevgi ve nefret arasında Heyecan üreterek salınan bir gondol gibi.

 

Aklı , meşvereti uzlaşmayı analiz yeteneğimizi harekete geçirecek bir ortamda bu ülke neler kazanırdı.

 

Bilmiyorum bu olamaz mıydı? Siz ne düşünüyorsunuz?

 

Bu iş Gondolda, sadece sevgi ve nefretlerimizin arasında, heyecanlı dakikalar geçireceğimiz bir salınım değil.

 

Akla bürünmeyen sevgilerimiz ve nefretlerimiz , bizim sağlıklı düşünebilme alanımızı da daraltıyor.

 

Keşke liderler bu seçim sürecinde ;

 

İstişare ortamı sağlayabilseler. 

 

Rusya ile  bir birimizin gölgesine kurşun sıkacak durumdan, neredeyse stratejik ortak haline geldik. Hatta dünyanın stratejik yapısını değiştirecek politikaları konuşuyoruz. Şangay beşlisine girmek, milli paralarla ticaret hatta Esed ile Astana görüşmesi ile,  ortak bir payda yakaladık.

Ülke menfaatimiz için bu değişimi, kendi içimizde neden yapmayalım.

Masaya aklı,  iradeyi koyarsak olur. Yeter ki niyetimiz salih olsun.

 

Bu milleti Gondolda salıncağa bindirenler , bir zaman geldiğinde heyecanlanacak salıncak bile bulamadılar.

İktidar ve Muhalefete sesleniyorum; bütün liderlerimiz Esed ve Putin'den daha yakınsınız. Aynı çatı altında.. Görüşme arasında koridorda bir çay içecek kadar. Yeter ki  sevgi ve nefretini aklın kontrolüne verin.

 

Hiçbir Anayasa  Kuran ayetlerine eş değerde değildir. Değişebilir.

Elbet burada sorumluluk iktidarda, gücü temsil edenin tevazuya bürünmüş hallerinde.

Demli bir çay ile ne muhabbetler demlenmez ki