Gönül bu… Sevdiğini öyle bir sever ki tüm ona benzeyenlerden kat be kat ayrı tutar. Mesela ben, çiçeklerden en çok papatyayı severim. En sevdiğim kelime, müşfik… Günlerden Cuma’yı, aylardan Kasım’ı… En sevdiğim yaşım on dokuzdur. Hayatta ise en çok bayramları… Yeni başlangıçları ve bana güzel günleri hatırlatan anları severim.

Sevmek ne önemlidir. Sevebilmek!.. Sevebildiğimiz için hayattan zevk alıyor, sevebildiğimiz için güzel günlere olan umudumuzu kaybetmiyoruz.

Sevgi sabırdır, sevgi şefkattir. Sevgi kıskanmaz, övünmez, böbürlenmez. Sevgi kaba davranmaz, kendi çıkarını aramaz, kolay kolay öfkelenmez, kötülüğün hesabını tutmaz. Sevgi haksızlığa sevinmez, gerçek olanla mutlu olur. Sevgi her şeye katlanır, her şeye inanır, her şeyi umut eder, her şeye dayanır.

Sevgi teslimiyettir. Gönülden bağlanmak, inanmak, ilgi duymaktır. Birbirimizi ya da çevremizi yeterince sevdiğimizi sanmıyorum. Çünkü seviyor olsa idik, bunca kötülük olmazdı.

İnsanlar bir zamanlar hayatlarını paylaştıkları eşlerini öldürmez, kimseye zararı olmayan sokak hayvanlarını katletmezlerdi. Para hırsından dostlar sırtlarından vurulmaz. En iyisine ulaşmak için başkasının malına haset edilmez, kıskanılmazdı.

Şehirlerde patlayan bombalar yerine, havaya uçurulan rengârenk balonlar olurdu. Aç kalan çocuklar değil de, hayvanları bile doyuracak kadar yiyeceği olan sevgi dolu çocuklar sokaklarda oyunlar oynardı. Devlet büyükleri kendi ceplerini doldurmak yerine, halkının ihtiyaçlarına kulak kabartırdı. Kadın ve çocuk cinayetleri yerine mis gibi anne yemeği kokan evlerin camlarından ışıldayan gözler aydınlatırdı etrafı. Çocuklar istismara maruz kalmaz, güvenle parklarda gülme sesleri ile kuşlara eşlik ederdi.

Birbirimizi sevseydik keşke… Koşulsuz, şartsız, insan olduğumuz için, farklılıklarımızla kabul etseydik birbirimizi… Kimse kimseye yan gözle bakmasaydı. Özgür olsaydık. Kadını da erkeği de, çoluğu da çocuğu da, hayvanı da…

Oysa üç ay boyunca doğa bizsiz ne de güzelleşmişti. Kötülük sessizleşmiş, her şey dört duvara hapsolmuştu. Yine birbiri ardına nüfuz etmeye başladsı dünyanın hengâmesi… Ve buna müteakip görünmeyen o malum virüs tekrar bizleri hapsetmek için yayılmaya başladı.

Evlerimizde olduğumuz vakit; hayatın, dünyanın, yaşamanın, özgürlüğün değerini anlamıştık. Farkına vardığımız, yeni düşüncelere büründüğümüz, değişen kararlarımızı onayladığımız günler uzak değil! Dönüp arkamıza baksak mazi kapısının aralığından uzaklaştığını görecek kadar yakın bize…

Ne kadar çabuk alışıyoruz ve unutuyoruz!

Sevdiklerimizi göremediğimiz, sohbet edemediğimiz için buhran geçiren bizler; yine kalp kırıyor olduk. Her yer kapalı olduğu için ihtiyaçlarımızı belli başlı zamanlarda aldığımız bizler, israf yapmaya hangi ara başladık?

Bu zamanda yaşamak çok ağır geliyor. Eğitim ve öğretim göremeyen, eksiklerle büyüyen bir nesil geliyor. Virüsün bir insan üzerindeki belirtileri on beş gün içinde belli oluyor fakat eğitimsizliğin doğuracağı sonuçlar çok uzun yıllar sonra ortaya çıkacak. 

Sevmeliyiz kendimizi, çocuklarımızı, birbirimizi, insanları… Sevdiğimiz için bu dönemde birbirimizden uzak durmalıyız. Yalnızca güzel yarınları böyle umut edebiliriz.

Sevgi; yan yana olmanın, sarılmanın, sohbet etmenin tersi olmalı… Evet, bildiğimiz anlamın dışında bir durum bu ama sevgi buna da katlanır ve sabreder.

Kendini ve çevrendeki her şeyi sevdiğin kadar onlardan uzak dur. Kucaklaşacağımız günlere umutla… Selametle.