Eski zaman hırkasını omuzlarına alıp geleceğin ilk dakikaları ile dertleşiyordu ay ışığının denizin üzerinde oluşturduğu yakamoz ile… Siyah beyaz anılar… Sisli bir bulut gibi yarınlar… Geçmiş hüzzam bir şarkı misali; savuruyor anıları ve dallarındaki melodileri…

Hayaller yorgun bir çınar şimdi. Bir kelebeğin ürkek yüreğini taşıyor. Umudun yavaş yavaş belirdiği bir zaman geldi dayandı kapıya… Gün batarken, kahve kokusuna eşlik eden bir sen geldi oturdu karşıma… Sen hep hoş geldin zaten bana… Huzur oluyorsun insana…

Bir vapurun gidişini izliyoruz dalıp uzaklara senli bir benle… İşte o an çalıyor bir şarkı, anlatıyor değişen zamanı… Eski zaman hırkası yarınları ısıtıyor. Umut karşıdan gülümsüyor güzelliklerin müjdesini verir gibi…

Yüreğimizin kenarına gelip duruyor bir kemancı… Sarhoş edici bir melodi ile kavuşuyor gözlerimiz aşk rıhtımında… Ellerimiz istemsizce buluşuyor. Ayaklarımız sevdayı adımlayarak dansa kaldırıyor bedenimizi... Tüm yıldızlar pırıltılarını bizim üzerimizde birleştiriyor. Bir müddet dünya kararıyor ve bizim masalımız vuku buluyor.

Yarınlara tebessüm ile başlıyoruz. Gözlerimizin ışıltısı, sisli bulutları yarıp önümüzü aydınlatıyor. Bir elim avucunda diğeri ise omuzunda… Senin belimi kavrayışınla başlıyoruz yeni bir hayatın ilk dansına… Yüzük parmaklarımıza takılıyor iki sadakat halkası… Onları birleştiren kırmızı bir kurdele aşkın yüreğimize ilk düştüğü günün anısıyla kesiliyor. Şahit oluyor tüm evren… Tebessümle izliyor bizi gökkubenin sakinleri…

Kalp ritmimize eşlik ediyor denizin dalga sesleri… Ateş böcekleri tüm ışıltıları ile çevremizde geziniyor. İki sevdalının yeni hayatını kutluyor herkes… Gözlerimiz biran olsun ayrılmıyor birbirinden… Yıllanmış bir hasreti, özlemle yâd etmek istercesine… Geçmişin engellerle dolu tüm sayfaları bir bir siliniyor. Tozlu raflar tertemiz bir geleceğe yer açıyor.

Senli benin tılsımı umutsuz yarınlarla savaşmakta... Avucumda bir buket papatya açmaya başlıyor. Tüm yaprakları; seviyor, sevmiyor falının seviyor kısmında kalıyor. Papatyalardan bir taç konduruyorsun duvağımın üzerine… Gönüllerimiz aşk dansına halen devam etmekte…

Sen hep hoş geldin bana… Soğuk bir aralık sabahı yüreğimi ısıtışından, ses tonunun gönlümü sarıp sarmalamasından, gözlerinin şefkatle gözlerime dokunuşundan anlamıştım bunu… Şimdi yeni bir hayatın başlangıcı… Senli benlerle dolacak bizim hikâyemiz… Kimi zaman birimizin ayağı bir taşa takılacak ama diğerimiz onu ardından tutup düşmesini engelleyecek. Kimi zaman da mutluluğumuz iki katına çıkacak. Yalnız değiliz bundan sonra… “Biz” olduğumuzda çok daha güçlüyüz.

Yeni bir hayatın, yabancı olduğumuz sokaklarını birlikte keşfedeceğiz. Bizi nelerin beklediğinden habersiz, tüm lafları kulak ardı edip, karşımıza ne çıkarsa çıksın güçlü ve bir olacağımıza söz vererek tüm hüzünleri mutluluğa çevireceğiz.

Bir gün her şeyden değerli olan şeyin sevgimiz olduğunu daha çok anlayacağız. O zaman etrafın söylediklerini tamamen duymazdan gelmeyi, bu yaşamın ufak hesaplar yaparak yaşanmaması gerektiğini, bize kalacak olanın yalnızca güzel anlar olduğunu da öğreneceğiz.

Kemancı son tellerini titreştirdiği kemanını sessizlik ile kavuşturmaya hazırlanırken yaşamımız için onlarca söz vermiş olan biz yeni hayatımızın ilk dansını tamamlayarak geleceğe olan umudumuzu ay ve yakamozun birleştiği yere sakladık. Siyah beyaz olan anılar renklere büründü. Yeni bir başlangıç için herkes hazırlığını tamamlamıştı. Yorgun bir çınar olan hayaller, dallarında yeni filizlerini misafir etmeye başlamıştı bile… Bundan sonra her şey çok daha güzel olacaktı. Aşk ile…