“...Asım'ın nesli diyordum ya, nesilmiş gerçek:

İşte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmeyecek.

Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar.

O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar,

Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,

Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!

Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!

Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.

Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi...

Bedr'inarslanları ancak, bu kadar şanlı idi.

Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?

'Gömelim gel seni tarihe' desem, sığmazsın.

Herc-ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb,

Seni ancak ebediyyetler eder istiâb...” (Mehmet Akif Ersoy – Çanakkale Şehitleri anısına)

 

Milli şairimiz merhum Mehmet Akif Ersoy'un dizeleriyle başlamak istedim yazıma. İstedim çünkü bana göre; Türk milletinin İslam'la yoğrulmuş, iman, vatan dolu ruhunu hala en iyi yansıtan dizeler bu dizelerdir. Bu dizeleri vermek istedim; istedim ki aslımızı hatırlayalım... İstedim ki geçmişimizi unutmayalım. İstedim ki Türk milletinin şanlı tarihi yeniden hatırlansın. İstedim ki, bu vatanın her karışı nasıl alındı, dalgalanan ay yıldızlı al bayrak nasıl şerefle göklere yükseldi, hatırlansın, hiç unutulmasın. 

 

Maalesef Türk milleti olarak yine derin bir üzüntünün içerisindeyiz. Hain teröre 44 vatan evlanı şehit verdik yine. Üzülüyoruz, ağlıyoruz, kahroluyoruz... Gözümüzden yaş değil, kan damlıyor adeta. Bir o kadar da nefret, kin doldu yüreklerimiz. Acının tarifini yapın deseniz; şehit cenazelerine bakın derim. Şehit anaları, babaları, çocukları, eşleri, ağabeyleri, ablaları... Size en iyi onlar anlatır bu acıyı. Derler ya; “yaşayan bilir”. İşte tam da bundan bahsediyorum, “Yaşayan bilir.” 

 

Bu acıyı yaşamayanlar, hissedemeyenler, ne şehitlerimizi anlayabilir ne de geride kalanları. Siyaset diyoruz ya hep, ne bilir ki “siyaset” konuşmaktan başka!Bu acı dillerdeki üç beş süslü kelimeyle, iki üç intikam sloganıyla tarif edilemeyecek kadar büyük bir yüktür. Yukarıdakiler siyasi ikbal ve güç borazanlığı yaparken, aşağıda gencecik fidanlar toprağa veriliyor, anaların, babaların feryatları gökleri inletiyor... 

 

Her şehit haberi sonrası çıkıyoruz diyoruz ya hani; Terör başaramayacak, bölemeyeceksiniz, terörü lanetliyoruz gibi sihirli kelimeler. Yetmiyor işte bu kelimeler, yetmeyecek de! Türkiye zor bir süreçten geçerken, terörün geldiği nokta ortadayken, yıllardır değişmeyen bu sloganlar daha ne kadar devam edecek? Şehit anası, şehit babası, şehit eşleri, şehit çocukları, vakur, asil duruşlarıyla; Vatan sağ olsun” derken, devleti yönetenler hainleri kınamaya devam mı edecek? Başımıza ne geldiyse, kınamaktan, haini adam yerine koymaktan, açılıp saçılmadan gelmedi mi sayın büyüklerim? Biz zaten biliyoruz; hainler başaramayacak, bizi bölemeyecek, bu millet yıkılmayacak. Ancak; bir gün olsun bir büyüklük yapın da, hainlere zindan edin vatanın her karış toprağını. Akıttıkları kanda boğun, aldıkları her haram nefes, zindanları olsun... Ama yok... Her acı haberden sonra, başlıyor bir operasyon, alınıyor 3-5 çapulcu, sonra? Sonrası çevir gazı yanmasın... Bu millet, intikam istiyor sayın büyükler. Bu millet terörü alın besleyin sonra bırakın demiyor. Bu millet akan her damla kan için, kansızların kanını kurutun istiyor!Yapamaz mıyız bunları? Elbette yaparız. Biz binlerce yıllık geleneği olan bir milletiz, bir devletiz. İşte tek yapmak gereken, bunu bilmek.

 

Dedik ya hani, başladık ya yazımıza Mehmet Akif Ersoy'un ruhumuza işleyen dizeleri ile... Sebebi var bunun. Diyoruz ki; biz öyle basit bir millet değiliz. Biz 1071'de girdiğimiz Anadolu topraklarında, o tarihten bu yana neler görmüşüz, neler geçirmişiz. Ne destanlar yazmış, ne savaşlar kazanmış, ne hainlere boyun eğdirmişiz. Çanakkale'de tüm imkansızlıklara rağmen, geçit vermemişiz haçlı zihniyetinin kinine, nefretine... Kurtuluş mücadelesi vermişiz, yurt edindiğimiz Anadolu'yu korumak için. Kadınıyla, erkeğiyle, yaşlısıyla, genciyle hatta çocuğuyla yürümüşüz keferelerin üstüne. Belki imkan yoktu ama iman vardı. Türk olmanın verdiği o asil kan vardı damarlarımızda. 

Peki o günden bugüne ne değişti? İman ve o asil kandan eksilen bir şey yok. Tek eksiğimiz aslımızı görememek. Bakın hala Mehmet Akif Ersoy'un ince ince yüreklerimize işlediği o şehitlerimizi yolcu ediyoruz. Bizim şehitlerimiz hala bu vatan için, bu bayrak için, bu millet için, seve seve şehadete yürüyor. Değişen bir şey yok. Göremediklerimizi de görme zamanı çoktan geldi de geçiyor. Aslımızı görme, aslımıza dönme zamanıdır

1071'ten bu yana, tarih sayfalarındaki-övünerek, gururlanarak -ecdadın yaptıklarını uygulamanın, bizim o ecdadın torunları olduğumuzu göstermenin vaktidir vakit.

Hain dört koldan saldırırken, “Biz İslam'ın kılıcıyız, biz Türk milletiyiz” diyebilmenin zamanıdır. İki yüzlü Haçlı zihniyetine, faşist Siyonistlere, dünyayı sömüren emperyalistlere karşı “Biz buradayız, biz varız, biz ayaktayız” diyebilmenin zamandır. İçerideki hainlerle birlikte, tüm bu Türk-İslam düşmanlarına, kendimizi göstermenin tam zamanıdır. Önceki gün dedi ki Sayın İçişleri Bakanımız; “İntikam alınacak.” Lafta kalmasın Sayın bakanım, ellerinden öpeyim senin! Dindirin şehit analarımızın, babalarımızın acılarını; şehit evlatlarını gururlandırın, şehit eşlerini onurlandırın sayın bakanım. Biz biliriz ki, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin yumruğu pek olur. İndi mi o yumruk hainlerin üstüne, yerin dibine girerler. Bu millet, bu devlet, geçmişini unutmadıkça, her türlü saldırı aşılacak, namusumuz olan bu vatan ve al bayrak, sonuna kadar savunulacaktır. İstanbul'da şehit düşen 44 vatandaşımıza Yüce Allah'tan rahmet, geride kalanlara ve Türk milletine baş sağlığı diliyorum. Şehitlerimizin ruhları şad, mekanları cennet olsun inşallah. Sevgi, saygı ve dua ile...