Türkiye artık eski Türkiye değil diyoruz hep ya. Artık hızla büyüyen 

2023,2051,2071 hedefleri bir tarafa orta ve uzun vadeli planları olan, kişi başına düşen gelir 2300 dolardan 10 bin doları geçen, artık IMF kapılarında para bekleyen değil kendi ayakları üzerinde durabilen, bütün bunların yanısıra tüm dünya mazlumlarına kucak açan bir Türkiye'den bahsediyoruz.

Şöyle biraz hafızamızı zorladığımızda sadece gazete manşetleri ile hükümetleri değiştirebilen, pijamasıyla Başbakan uğurlarken poz veren medya patronlarını unuttuk mu sahi?

Bütün bu olumlu gelişmeler yaşanırken elbette bu gelişmelere paralel olarak düşmanlarımızın da çoğalması ve mevcut düşmanlarımızın da büyüyen gücümüze oranla bizimle savaşma teknikleri elbette aynı olmayacaktır.

En son vize krizi yaşadığımız Amerika bize karşı neler yapmadı ki?

Fetö elebaşı Fethullah Gülen ve yandaşlarını bize iade etmek bi tarafa bizzat kucak açması. 

Halk Bankası Genel Müdür Yardımcısının tutuklanması.

Eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan ve Cumhurbaşkanı koruma ekibindeki bazı kişilerin Amerika'daki kavga olayında olmamasına rağmen tutuklanmak üzere dava açılması.

Para ile istediğimiz halde bize silah satmaktan imtina ederken 1000 tır silahı PKK'nın Suriye uzantısı PYD'ye  vermesi.

Ve en son çıkardığı vize krizi.  Daha saymakla bitiremeyeceğimiz yaptırımlar ne anlama geliyor dersiniz?

17-25 Aralık olayları, Gezi parkı olayları ve en son yaşadığımız 15 Temmuz ihanet kalkışması ve arkasındaki ABD. Bu sinsi çatışmanın gitgide daha kızıştığını gösterdiği aşikardır. Elbette bizde Türkiye olarak yapılan haksız müdahalelere karşılığını vermemiz gerek.

Sözüm ona  hukuk devleti olan Amerika, İzmir'de Fetö üyesi olduğu için tutuklanan rahip Andrew Craig Brunson, eşi ve bazı Amerikan vatandaşları ile konsoloslukta çalışan Metin Topuz'un  tutuklanmasını hazmedemiyor . 

Amerikan Büyükelçisi John Bass'ın  giderayak yaptığı şu açıklama ile bize ayar vermeye çalışma girişimi yani aba altından sopa gösterme değil mi?

“9,5 aydır Türkiye'de terör saldırısı yapılmıyor. Bu IŞİD vazgeçtiği için değil, iki ülke arasındaki işbirliğinin neticesidir.”

Olayları değerlendirirken tıpkı bir kuyumcu hassasiyetiyle değerlendirmeliyiz. Bir taraftan milli menfaatler uğruna ikili ilişkileri devam ettirmeli diğer taraftan tehlike arz edebilecek saldırılara karşı gereken cevabı vermeliyiz. Aksi takdirde olumlu veya olumsuz her davranış karşısında uç tavırlarla yaklaşmak bizi hiçbir yere götürmez.

Kerkük Harekâtı

CHP Genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu “İdlip'ten gelecek her şehidin sorumlusu Tayyip Erdoğan'dır.” demişti.

Şimdilerde ise Irak ordusu ve Şii milisler peşmergenin kontrolündeki petrol sahalarının bulunduğu sivil alanlara doğru saldırıyor. Bağımsızlık Referandumu yapan Barzani'den en ufak ses seda yok. Oysa Barzani bu  bölgede kurulmak istenen Kürt Devleti için “çocukluk hayalim” diyordu.

Türkiye küçük hesaplarda boğulmayacak kadar büyük ve güçlü bir ülkedir. Unutmayalım düşman bize sinsi sinsi yaklaşıyor. Mısır'daki olaylar bir duvar yazısı yüzünden başlamıştı. Suriye'de bir gurup insan özgürlük ve adalet ve eşitlik talepleri ile ayaklanmıştı. Libya'nın 42 yıllık lideri Kaddafi neden devrildi?

Unutmayalım ki tarihten ders almayanlar için tarih tekerrür eder.  

Aslına döndüğü ve kıtalara hükmeden Büyük bir Türkiye'nin şahlanışa geçtiği bir tarihin tekerrür etmesi dileğiyle.