Çok değerli okuyucularım. 

Bu günlerde çok meşhur bir laf duyuyoruz. “Hiçbir dönemde bu kadar önemli bir seçim süreci yaşamadık” deniliyor sürekli olarak.

Hâlbuki ben bu filmi en az genel seçimlerde 12 kez, yerel seçimlerde yine o sayıya yakın bir şekilde izledim ve her defasında da hayretler içinde kaldım.

Zira büyüklerimizin bizlere sürekli olarak öğrettikleri; sevgiden saygıdan, hürmetten hiçbir eser bulamadım bu seçim süreçlerinde.

Koskoca adamlar, bizleri yönetmeye talip olan hemen hemen bütün siyasetçiler, birbirlerine karşı ağza alınmayacak sözler sarf ettiler her defasında.

1980 öncesinin “naif siyasetinden” bahsedenler ve bugün her fırsatta eskilerin siyaset yapma tarzını övenler, o siyasetçilerin bir araya gelip bir anlaşma zemini aramamaları sebebiyle her Allah’ın günü onlarca genç fidanın kurşunlara hedef olup öldürülmelerini unutmuşa benziyorlar. 6000 bin insanın sağ ve sol tanımlamaları içinde katledildiklerini hatırlamak istemiyorlar.

O tarihlerde tabiri caiz ise Teksas’a döndürülen ülkemizin huzur ve refahını sağlamak üzere oturup karşılıklı konuşmaktan aciz siyasetçiler, 12 Eylül’de başlarına dayanan dipçiklerin soğuk yüzüyle karşılaşınca anladılar hatalarını.

Onlar mıydı naif siyaset yapanlar?

Şimdilerde çok rahat bir şekilde, “Hiçbir ihtilal en kötü demokrasi uygulamasının yerini tutamaz” diye tanım ve tarif yapanlar, o zamanlar da “süt dökmüş kedi” rolü oynuyorlardı. O zamanlardaki ihtilal paşalarının konuşmalarında meydanların nasıl da dolup taştığını, bizzat o paşalara övgüler düzüldüğünü benim yaşımda olanlar çok rahatlıkla hatırlayabilirler.

Çok değerli okuyucularım.

Siyasetçilerimizin maalesef çok yanlış bir siyaset etme tarzları var.  İstisnasız bütün seçimlerde ve yine istisnasız bütün siyasetçilerimiz insanları gerim gerim germek için ellerine ne geçiriyorlarsa kullanıyorlar, dillerine ne geliyorsa söylüyorlar.

Bizler de yine maalesef onların ağzından çıkan her sözün peşine düşüp onların sloganlarıyla yönümüzü belirlemeye gayret ediyoruz. 

Bizim tuttuğumuz siyasetçi söylüyor ya “ne söylerse doğrudur” diyerek kendi aklımıza saygısızlık ediyoruz. Meydanlarda tarafımızda olanların konuşmalarını kayıtsız ve şartsız alkış yağmuruna tutuyoruz. 

Görüyoruz aday yapılamayanların bunca yaşlarına kadar üzerlerinde taşıdıkları kimlikleri nasıl da yırtıp attıklarını… Şimdi aday yapılanların ve sesleri çıkmayanların, yarın diğer seçimlerde aday yapılmadıklarında nasıl tavır takınacaklarını kestirmek güç olmasa gerek.  O halde nedir bu kinli bakışlar, nefret dolu söylemler ve düşmanca tavırlar?

Adayların söylemlerine bakınca; sanıyoruz ki; “seçim günün ertesinde dünya batacak ya da çıkacak…” 

“Ülkemiz mahşere dönecek ya da mis kokular saçan gül bahçelerine dönecek.”

Hâlbuki çok partili sisteme geçtiğimizden bu yana yapılan her seçimde insanları gerenler, huzursuz edenlerin birçoğunun yerinde yeller esiyor ama Vatanımız, Milletimiz daha da güçlenerek yaşamaya devam ediyor.

Bazı kaynaklara göre 15 bin yıllık Türklük tarihimiz boyunca köklü bir medeniyetin sahibiyiz. Öyle “üf!” deyince yok olacak bir millet değiliz yani. Bu millet neler yaşadı da nelerin üstesinden geldi yakın tarihimiz buna şahittir.

Çanakkale buna şahittir. 15 Temmuz buna şahittir.

Eminim ki son kırk yıldır süregelen terör de birlik ve beraberlik ruhumuzun daha da güçlenerek artması sonucunda tamamen bitecektir.

Milleti germek üzerine siyaset geliştirenlerden daha büyük bir ferasete sahip olan milletimiz, bu seçimlerde de gereğini yapacak ve geleceğini emin ellere mutlaka teslim edecektir.

Önümüzdeki pazar günü yapılacak olan yerel seçimlerin, Milletimize, Devletimize hayırlar getirmesini Yüce Allah’tan temenni ediyorum.