15 gün Temmuz'dan, 3 gün de Ağustos'tan saydım, parmak hesabıyla darbe girişiminin üzerinden 18 günün geçtiği sonucuna ulaştım. Yanlışım varsa düzeltin diyeceğim de onca yanlışın arasında benim bir iki günlük yanlışım olsa da esamesi bile okunmaz... Hani derler ya 'ayıkla pirincin taşını' diye... Önümüzde öyle bir pirinç yığını var ki, ayıklamak 18-20 gün değil, belki yıllarımızı alacak. Gün geçtikçe yeni yeni ayrıntılar çıkacak ortaya. Bu pirinç yığının içinde de öyleleri var ki, pirinçten daha pirinç görünüyorlar. Onlar nasıl ayıklanacak, bilemiyorum...

Ancak idarecilerimiz hakikaten basiret sahibiymiş. Ve bu ülkenin insanları da hakikaten liyakat sahibiymiş ki, böylesi planlı, projeli, uzun yıllar üzerinde çalışılmış, adım adım her şey düşünülmüş olan darbe girişimi önlenebilmiş. Şehri idare edenlerle, şehrin emniyetinden sorumlu olan insanlarla biraraya gelip, onların söylediklerini dinlediğimiz zaman ne kadar büyük bir badire atlattığımızın tekrar farkına varıyoruz. Bu organizasyonun içerisinde başat şehirler arasına Konya'yı da koymuşlar. Bu mübarek beldenin böylesi kalleşçe bir organizasyona karşı sağlam bir direniş göstereceğini de önceden kestirmiş olacaklar ki, başka şehirlerden, bölgelerden takviye ekipler istemişler. Konya'yı yakıp yıkmak, kan dökmek, direnişi bastırmak için Akseki'den yola çıkan, kendini jandarma kamuflajı ile kamufle eden hainler Konya'nın girişinde kıskıvrak yakalanıp durdurulmasaydı, bugün belki Konya ile ilgili başka şeyler konuşuyor olacaktık. 3. Ana Jet Üssü'ne darbenin hemen sabahında operasyon yapılmamış olsaydı, bugün belki başka şeyler konuşacaktık.

O gece, o an yaşananlara hızlı bir şekilde refleks gösterilmiş olmasaydı, bugün belki başka şeyler konuşacaktık. Ankara'dan Konya İl Emniyet Müdürü Mevlüt Demir'i arayan vatan haininin “Ordu yönetime el koydu. Polis silahını bıraksın. Sen de teslim ol” vari sözlerine Mevlüt Demir “3-5 çapulcuya devleti vermeyiz. Kanun dışına çıkanı alnının çatından vururuz. Bu ülkeyi ve bu milleti teslim alabilmek o kadar kolay mı sandınız” demeseydi, belki başka şeyler konuşacaktık. Ve yine devletine ve milletine olan sevdası ile vazifesinin gereğini yerine getirerek, tüm polis teşkilatını görevlendirip “Gelirlerse eliniz bir an bile titremesin, vurun” demeseydi, belki bugün başka şeyler konuşacaktık... Sadece Konya boyutuyla ilgili yüzeysel birkaç örnek verdik.

Bunun İstanbul'u, Ankara'sı, Türkiye'si var... İl Emniyet Müdürü Mevlüt Demir'i kendisinin nezdinde tüm emniyet teşkilatına geçmiş olsun dileklerimizi iletmek üzere ziyaret ettik dün. Akılla durgunluk veren bu olayın engellenmesinde emniyet teşkilatının büyük bir özveri ile çalıştığından, özellikle darbe girişiminin yapıldığı an hemen organize olup müdahil olunduğundan ve bunun bu girişimin önlenmesinde etkili olduğundan söz edecekken, lafı ağzımıza tıkadı müdür bey... Emniyetin görevinin adı üstünde emniyeti sağlamak olduğundan, milletin ve devletin emin olabilmesi için iş başında olduklarından, bunu yapmazlarsa sıkıntı olduğundan söz etti. Olayın asıl kahramanlarının ise 'sarı çizmeli Mehmet ağalar' olduğuna dikkat çekti. Sarı çizmeli Mehmet ağalar? Tüm askeri üslerin önünü bedenleriyle siper eden isimsiz kahramanlar...

Meydanları ilk günden bu yana boş bırakmayan, o meydanlarda var olmanın neyi ifade ettiğinin bilincinde olanlar... Vatan hainlerine karşı yürütülen operasyonlarda polise kalkan olanlar... Tankların önünde dimdik durmasını bilenler... Kendilerine doğrultulan namlulara aldırış etmeyip, okçular tepesini, nöbet yerlerini terk etmeyenler... Vatan sağolsun diye şehadet şerbetini içenler... Sürek avına çıkmış gibi ellerindeki çakar almazlarla hain kovalayanlar... Yani bu milletin ta kendisi o bahsedilen sarı çizmeliler.

Ve şunu anladık ki, aynı bütünün bir parçası olduğumuz sarı çizmeli Mehmet ağalar, vatanın bölünmez bütünlüğü, milletin bağımsızlığı, devletin bekası, al sancağın dalgalanması için hesabı da ziyadesiyle ödediler. Sağolsun sarı çizmeli Mehmet ağalar... Böylesi bir millete mensup olduğumuz için de Allah'a hamdolsun...