Pazar akşamı 79 milyonun yürekten katılımı ile 81 ilde aynı anda organize edilen, merkezinde İstanbul olsa da yüreklerin toplu olarak attığı Milli İrade mitinginin yansımalarını dün aldık. 

Dünya gözlerini ayırmış, ayrık ayrık Türkiye'ye bakmış.

Dünya basınından yansımalara, televizyon haberlerine ve yorumcuların yorumlarına bakıldığında, “Ama biz böyle olsun istememiştik ki. Biz, olanın tam aksine parçalanmış bir Türkiye bekliyor, Türkleri avcumuzun içine tamamen alalım istiyorduk” duruşunu görebiliyoruz. 

Vatan mevzu bahis olunca milletin aciz bedeninin içine ilahi bir güç kaçtığını, bu gücün de topla tüfekle sindirilemeyeceğini bu kez anlamışlardır sanırım...

Pazar akşamı Türkiye'de yapılan bu büyük ve coşkulu etkinlik, birlik ve beraberliğin simgesi oldu. Herkes oradaydı. Sen, ben yoktu, biz oradaydık. Omuz omuzaydık. O nedenle de bırakın dünyayı, fezadan bakıldığında bile görülebilecek ve gıpta edilecek bir dayanışma yaşandı. 

Umuyoruz ki, bu birliktelik ruhu bundan sonra da devam eder. 

Ha çatlak sesler yok mu? 

Var!

Halen sen şucusun, ben bucuyum. Senin genel başkanın şunu demişti. Benim il başkanım bunu demişti. Önce şöyle dediniz, sonra böyle dediniz. Darbe girişiminin yaşandığı dakikalarda beklediniz. Sonra bizimle hareket ettiniz. Abidik, gubidik... 

Bir sürü terane...

İşte asıl bizden olmayanlar, küçük şeylerin arkasında sığınarak bu birlikteliğe gölge düşürmeye çalışanlardır. 

Bunlar, yüzlerce elmanın içerisinde herhangi birinin içinden beliren ve o elmayı kemiren asalak solucanlardandır, kurtçuklardır.

Bir musibet bin nasihatten iyidir derler. Allah'a hamdolsun...

Öyle büyük bir musibet atlattık ki, atlatamasaydık kısmını düşünmek bile insanın tüylerini ürpertiyor. 

Bir Irak, bir Lübnan, bir Mısır, bir Suriye olma şansımız yok bizim. Olamayız. Bu ülkelerin abisi ve hamisi olarak görülen Türkiye düşerse, Allah muhafaza ümmetin ayakları kırılmış olur. 

Sosyal medyada esip gürleyenlerin de bu gerçeği artık görme zamanları gelmiştir. 

İyi ve güzel tarafından bakabilmek her zaman kazandırır. Hayra yor, hayrolsun demişler. Paratoner gibi belayı isteyip durmak kime fayda vermiş ki sen böylesi bir durumdan bile kendine hisse çıkarmaya çalışıyorsun be ahmak!

İyilik ve güzellikten bahsetmişken, bugünlerde sabah gazeteye geldiğimde yaptığım ilk iş ekonomi piyasalarını yalandan da olsa bir kolaçan etmek oluyor. 

Cebime giren çıkan pek değil hiçbir şey olmuyor ama yine de bakmadan edemiyorum. Ekonomi ne söylüyor, ekonomistler ne diyor öğrenmek istiyorum. Ki, böylesi bir durumda Türkiye'nin ekonomik olarak kendisini daha özgür hissetmesi gerektiğini kıt aklım bana söylüyor. 

Dün sabah geldiğimde borsayı işaret eden ok yeşil renkte ve yukarıya bakıyorken, döviz kurlarını ve altını işaret eden oklar kırmızı ve alt tarafı işaret ediyordu. 

Heh dedim, tamam şimdi oldu. Birkaç gün öncesine göre bile ani değişimler olmuş piyasada. Meydanların sesine kulak veren piyasalar sessiz kalamamış, tepkime girmiş olumlu yönde. Devamının da gelmesini umut ediyoruz. 

Diğer taraftan öğlen saatlerinde ISO'nın 2015 yılı verilerine dayanarak hazırladığı Türkiye'nin en büyük ikinci 500 şirketinin açıklandığı listeyi gördüm. 

Daha önce hatırlarsanız ilk 500 açıklanmıştı. İkinci 500'de Konya'mızdan 13 firma; toplamda yani binde ise 21 firma yer alıyor. 

81 vilayet içerisinde Konya'nın durumuna ve konumuna baktığımda açıkçası ben bu rakamı yakıştıramıyorum. 

Tamam kabul ediyoruz. KOBİ cenneti olarak biliniyoruz. Küçük ve orta işletmeli şirketlerin kök saldığı bir şehiriz. 

Ama bu küçük ve orta ölçekli işletmeler hiç büyümez mi? 

Bu listede daha fazla bulunalım keşke. Şanımız yürüsün...