Bitkisel üretim ve hayvancılık tarımın iki önemli koludur. Hayvansal üretimde yetiştirilen evcil ve evcil olmayan hayvanlar bazen kendileri hasta olurlar bazen de hastalığa taşıyıcılık yaparlar. Hayvan ve insanlarda oluşan zoonotik hastalıklar salgın hale gelince ekonomiye çok yönlü yük ve masraflar getirmektedir. Hayvanlarda hastalık görüldüğünde hastalığın hayvan kaynağında kontrol edilmesi daha az maliyetle mümkün olur iken kaynağında kontrol edilemez ise yayılan hastalığın ekonomiye yükü daha fazla olmaktadır.
Hayvan hastalıkları, insan hareketlerinden de oldukça etkilenmektedir. İnsanlar hastalık nedeniyle kendi sağlığını ön plana alınca hayvanlar daha fazla etkilenirler. Ülke içi hayvan hareketleri ve ülke dışından getirilen hayvanlar hastalık yayılmasında önemli etmenlerdir. Her ne kadar belgelenmiş, yetiştiricilik, üretim ve pazarlama sistemleri kayıt altında olsa bile bazı durumlarda karşılaşılmaktadır. 

Dünya bankası kayıtlarına göre (Kaynak: Dünya Bankası, 2012.) Kasım 2002- Mayıs 2007  tarihleri arasında SARS dahil olmadan toplam maliyet 48.239 milyar, yıllık olarak 2.301.380.952  ABD Dolarına denk gelmektedir. SARS’ın maliyeti 41.500 milyar, yıllık 1.976.190.476 ABD Doları olarak tahmin edilmiştir. Ayrıca, bu hesaplamalara dahil edilmeyen bazı hastalıklarda mevcuttur. Örneğin HIV/AIDS için günümüzde kontrol programlarına yıllık 10 milyar dolar harcanmaktadır. Bir grip pandemisi durumunda, orta dereceli bir salgın 455 milyar, ciddi derecede bir salgın ise 3,1 trilyon ABD Dolarına mal olabilecektir. Gelişmekte olan ülkelerde sağlık sistemlerine yıllık olarak harcanacak yaklaşık 3 milyar dolardan küresel toplum her yıl için yaklaşık 20-40 milyar dolar kazanacaktır(Jonas, 2012).
Kaynaklara göre insanlarda görülen mevcut enfeksiyonların % 60’ının zoonotik olduğu, her yıl 5 yeni insan hastalığının ortaya çıktığı ve bunun 3’ünün hayvansal kökenli olduğu, potansiyel biyoterorizm ajanlarının % 80’inin zoonotik patojenler olduğu ve yeni oluşan patojenlerin de % 75’inin hayvanlardan insanlara geçtiği belirtilmektedir. Sağlık problemi dikkate alındığında hem insan hem de hayvan sağlığı açısından veteriner hekimlerin rolü açıkça görülmektedir. Hayvan yetiştiriciliğinde insan, hayvan ve çevre arasındaki ilişkinin en iyi şekilde kurulabilmesi hastalık oluşumu ve yayılmasını en aza indireceği düşünülmektedir.  Tarımsal üretim alanlarında ki bilinen birçok hayvan türü bulunmakta, gıda olarak tükettiğimiz ürünler hastalık ve zararlılardan arta kalan ürünler olduğundan birim alandan daha fazla verim almak için onların zararlarını en aza indirmemiz gerekmektedir. Gıda güvenliği ve sürdürülebilirliğinin sağlanması için yetiştiricilik konularında bilgi ve tecrübenin paylaşılması yanında etkili bir planlama yapılması gereklidir. 
Tarımsal alanlara ve ülke sağlık sistemlerine yapılacak olan yatırımlar hem tarım ürünlerinde verim garantisi ve toplum sağlığı açısından hem de ekonomik anlamda büyük faydalar sağlayacaktır. Bu tür yaklaşımın benimsenmesi ile her iki alanda kazanımlara yol açacak ve ülke ekonomisine uzun vadede pek çok fayda sağlayacaktır. 
Bütün Dünyada ve ülkemizde geçtiğimiz yıllarda görülmüş olan kuş gribi insan sağlığı, hayvan sağlığı, çevre ve gıda güvenilirliği ile birlikte bazı sosyal hadiselere yol açmıştır. “Korunma Tedaviden İyidir” prensibi ile oluşturmuş olduğu hayvan sağlığı stratejisi de AB içerisinde bu konuya verilen  önemi göstermektedir.
Tarım alanlarında verimliliği yüksek ve sağlıklı düzeyde tutabilmek için bu alanların ihtiyaçları ve yapılması gerekenler bölgesel düzeyde belirlenerek önceden yerine getirilmelidir. İnsan ve hayvanın hastalandığı gibi  toprak ve bitkide hastalanmaktadır. Bunlar içinde koruyucu önlemler alınmalı ve uygulanmalıdır. Salgın hastalıklar  için alınan önlemler ekonomik ve birçok sosyal problemlere neden olduğu gerçeğinden hareketle tarımda alınmayan tedbirler sonunda gıda yokluğu veya kıtlığı ile karşılaşma söz konusu olabilir. Bu durum salgın hastalıkların sonuçlarını kat kat artırmaktadır.
Günümüzde, yoksulluk, toplumdaki gelir seviyesi farklılığı, enfeksiyöz hastalıkların artışı, çevrenin tahribi, antimikrobiyal direnç, gıda güvenliği, küresel ısınma gibi dünyamız için olduğu kadar ülkeler içinde acil çözüm bekleyen sorunlardır. Her yönüyle tarımı doğrudan etkileyen bu etkenlere karşı resmi  önlemler yanında tarımla uğraşanların daha hassas davranmasını da gerektirmektedir. Tarımsal üretimde sürdürülebilirlik ve gıda güvenliği için ürün ve hayvan yetiştiriciliğinde, ürün taşıma ve pazarlanmasında çalışanların da bazı sağlık hizmetlerinden daha kolay ve ucuz yararlandırılması ve üretim zincirinde çalışanlar destek kapsamına alınmalıdır. Son yıllarda tarımda çalıştırılan yabancı uyruklu işçilerin sayısı giderek artmaktadır. Tarımsal üretimlerin geleceği bakımından yabancı uyruklu işçilerin ülkemizde kalma ve çalışma izinleri bir an önce açıklığa kavuşturulmalı ve sağlık güvenceleri çözümlenmelidir. Ayrıca günü birlik çalışan ve sosyal güvenceleri olmayan tarım işçileri içinde bir destek formülü bulunmalıdır. 

Sağlıklı ve sürekli tarımsal üretim dileklerimle hoşça kalınız. (Devam edecek)