Konya yıllarca Selçuklu devletine başkentlik yapmış bir şehir. Bu şehri önemli kılan öncelikli olarak Hz. Mevlâna olsa da bir zamanlar bu şehirde yaşamış daha başka şahsiyetler de vardır. Bu kutsal şehrin havasını soluyan Şemsi Tebrizî, Sadreddin Konevî, Sıraceddin Urmevî, Evhadüddin Kirmanî, Abdullah Bosnevî ve Hacıveyiszade Mustafa Kurucu gibi nice ismini sayamadığımız büyüklerimiz vardır. Konya bunun için hem maddi hem de manevi yönden önemli bir merkezdir. Geçmişten devraldığı ilmî ve edebî geleneği günümüzde de devam ettiren nadir şehirlerden birisidir.

  

İslami ilimlerin olduğu gibi, sanatın ve edebiyatın da baş şehridir aynı zamanda Konya… Nice yazarlar, şairler, sanatkârlar, zanaatkârlar yetirmiştir bu verimli topraklar. Bir zamanlar Konya’da yaşamış ve bu şehirde iz bırakmış unutulan değerlerimizden birisi de Ayaşlı Şakir Efendi’dir. Ayaşlı Şakir, H.1288/ M.1871 yılında Ankara’nın Ayaş kazasının Dervişimam Mahallesi’nde doğdu. Nazif Efendi’nin oğlu olan Şakir Efendi, İlk ve Rüştiye tahsilini memleketinde tamamladı, daha sonra İstanbul’a gitti ve orada muhtelif medreselerde okudu. İstanbul Darü’l-Muallimîn’i bitirdikten sonra 1895 yılında Konya İdadisi Müdür Muavin-i Saniliği’ne atandı. Ayrıca burada tarih ve coğrafya dersleri okuttu, daha sonra 1901 yılında Tokat İdadisi Müdürlüğü’ne tayin edildi. Konya’da görevli olduğu sırada, Konya Redif Taburu Miralayı Hayri Bey’in kızı Zehra Hanım’la evlendi. Çok iyi derecede Arapça bilen Ayaşlı Şakir Efendi, Şems-i Tebrizî’nin Farsça yazılan eserini tashih edecek kadar Farsça, “La-dam O Kamelya”yı Türkçeye çevirecek kadar da Fransızca biliyordu. Aynı zamanda meşhur “Ahter-i Kebîr” adındaki Arapça-Türkçe lügati yanında taşımamak için bir haftada tamamını ezberleyecek kadar da zeki idi. Herkesin kaldıramayacağı tasavvufî şiirleri vardır.

Tokat’ta bulunduğu sıralarda kendisinde farklı durum ve hâller hisseden Ayaşlı Şakir Efendi, Konya’ya dönüşünden sonra kimileri tarafından aklını kaybetmiş kimilerine göre de ilahi bir cezbeye tutulmuştur. Şakir Efendi, kendisinde meydana gelen bu büyük değişikliği şu kıta ile dile getirir:

Bozulmuş bezm-i yârân, çeşni-i mey değişmiştir. 
Tarabgâh-ı cihânda nağme-i hey hey değişmiştir. 
Bugün bence hülâsa kıble-i kalbim Muhammed’le 
Hüdâ-yı Lem-yezel’den ma’ada her şey değişmiştir.

Güzel sanatlara yoğun alaka duyan Ayaşlı Şakir, daha ilk gençlik dönemlerinde şiir, resim ve musiki ile ilgilenmiş, rüşdiye öğrencisi iken divan edebiyatı geleneğine uygun şiirler yazmıştır.

Sağlığındayken gömüleceği yeri belirlemiş olan Ayaşlı Şakir’in “Budala dünya, bakalım sen mi beni aldatmış oldun, yoksa ben mi seni?” diyerek, 29 gün boyunca yemek yemeden yalnızca su içerek sürdürdüğü hayatı 18 Haziran 1917 Pazartesi günü son bulur. Günümüze kadar Ayaşlı Şakir’in mezar taşı Sırçalı Medrese Müzesi’nde bulunmaktaydı. Sanat ve Kültür Adamı Ahmet Kuş abinin sosyal medya hesabından, “Şair Ayaşlı Şakir'in aslı müzede bulunan mezar taşının replikası bir zamanlar mezarının yer aldığı Şemsi Tebrizî Türbesi'nin kuzey tarafına yeniden dikildi” paylaşımını gördükten sonra bu yazıyı yazmaya karar verdim. Ne yazık ki mezar taşını kimin yaptırdığı ve oraya kimin diktiği hakkında herhangi bir bilgi bulamadım. Replikası bile olsa Ayaşlı Şakir’in mezar taşının yeniden yerine dikilmesi son derece güzel bir karar. Yeniden dikilmesini akıl eden, vesile olan, mezar taşını aslına uygun olarak yapan ustaya kadar emeği geçen herkese teşekkür ederiz. Allah onlardan ebeden razı olsun. Unutulan değerlerimizi hatırlamak ve onları yâd etmek büyük hizmettir. Allah bu tür iyiliklere, vefalı davranışlara vesile olanlardan razı olsun. Darısı inşallah başında bir mezar taşı bile olmayanlara diyerek mezarlarında rahat bırakılmayıp mezarları bir dünyalık bina uğruna kazılanların mezarlarının da ihya edilmesi için yüce Rabbimize dua ediyorum. Bu konuda yöneticilerimizden de tarih, kültür ve ecdat yadigârları hakkında daha büyük bir hassasiyet bekliyoruz. Mezar yeri belli olup da mezar taşının müzeye kaldırılması ise ayrı bir garabet. İnşallah bir dönem kaldırılan tüm mezarlık ve hazireler yeniden ihya edilir.