Fıkra bu ya!

Napolyon, dirilip yeniden dünyaya gönderilmiş. Önce Beyaz Saray'da akşam yemeğinde ağırlanmış...

Yemekte bir ara Obama'ya şöyle dert yanmış:

-“Sizin elinizdeki silahlar bende olsaydı Waterloo'da savaşı kaybetmezdim...”

Ardından Rusya ağırlamış kendisini...

Yemekteki sohbette Napolyon, Putin'e dönmüş:

-“Sizdeki bu KGB polis teşkilatı bende olsaydı Waterloo'da savaşı kaybetmezdim” demiş...

Nihayet Ankara'ya da buyur edilmiş.

Başbakanlık'taki yemekte Erdoğan'ın kulağına eğilmiş:

-“Mösyö Tayyip sizi kıskanıyorum... Sizdeki bu mükemmel basın bizde olsaydı, benim Waterloo'da kaybettiğimi kimse bilemeyecekti...” demiş.

***

İki gündür Şah Fırat Operasyonunu anlatan NECİP TÜRK BASINI birden bu fıkrayı hatırlamama vesile oldu.

Ortada iki çapulcu karşısında endişeye (Türk'e yakıştıramadığım için “korkuya” kelimesini kullanmadım.) kapılıp 8 yüz yıllık TÜRK MEZARI Caber Kalesinde medfun bulunan atamız Süleyman Şah'ın kemiklerini bir gece içerisinde düzenlediğimiz muhteşem bir operasyonla başka bir yere taşıdık. Hatta naaş yeni istiratgâhına defnedilinceye kadar Suriye topraklarının iki ayrı yerinde şanlı bayrağımız nazlı nazlı dalgalandı. Bu başarı ancak şu anda iş başında bulunan hükümetimiz tarafından gerçekleştirilebilirdi. Muhalefet parti liderleri böylesine bir operasyonu bırakın başarabilmeyi hayal dahi edemezlerdi.

Bu müthiş operasyonu başaran hükümetimiz her türlü takdire layıktı ve Türk Basını da bunu hakkıyla yerine getirdi.

***

İlerleyen günlerde Güney Doğu Anadolu Bölgemizden çekilirken de inanıyorum ki Türk Basınında yer alan mümtaz şahsiyetler, geride terör örgütüne bırakılan mazlum halk ve topraklar için ağıt yakmak yerine çekilmedeki başarıyı anlatmak için sıraya girecekler.

Ege Üniversitesi öğrencisi Fırat Yılmaz Çakıroğlu'nu PKK teröründen koruyamayan devlet, büyük bir başarı ileŞah Fırat Operasyonunu gerçekleştirmiştir. Operasyona FIRAT ismini vermesi de büyük bir kadirşinaslık olmuştur! Bu inceliği düşünen büyüklerimize minnettarız!  

Bu milletin bekası için çırpınan ve bu yolda şehit olan Fırat Yılmaz Çakıroğlu'na rahmet kederli ailesine ve ülkücü camiaya baş sağlığı diliyorum.

***

Orta Doğu'da kendilerinden izinsiz bir kuş dahi uçamayacağını ve Şam Emevî Camiinde Cuma Namazı kılacaklarını söyleyen sevgili idarecilerimize söyleyecek bir sözümüz olamaz. Çünkü benim yanlışı doğru takdim etmek gibi bir yeteneğim yok. İzinden gittiğim büyük insan Hazreti Muhammed'de (s.a.v) bu tür davranışı yasaklıyor.

Yazımızı başladığımız gibi bir fıkra ile sonlandıralım;

Kabadayıları ile ünlü Tophane kahvelerine birisi dadanıyor. Her gün kabadayı kahvelerinin kapısına gelip bir nara atıyor ve

-Var mı bana yan bakan, diyor.

Kabadayılar tanımadıkları bu adamda belki bir marifet vardır diye çekiniyorlar ve karşı gelmiyorlar.

Adam hareketini sürekli hale getiriyor ve her gün kahvelere gelip racon kesiyor. Buna dayanamayan bir kabadayı, adamı takip ediyor. Adam bir hamama giriyor, yıkanmaya başlıyor. Takip eden kabadayıda hamama giriyor ve bizimkinin yanına gidip,

-Kalk bu kurna benim, diyor. Bizim ki

-Peki, abi, deyip başka bir kurnaya geçiyor. Kabadayı oraya da gidip adamın elindeki sabuna sahip çıkıyor. Gürültücü kabadayı sabunu da veriyor. Kabadayı, peştemalin de kendisine ait olduğunu söylüyor. Sahte kabadayı peştemali de kabadayıya veriyor. Bunun üzerine Tophane kabadayısı,

-Ulan bu kadar korkaktın da niye gelip haftalardır hava atıp bize işkence çektirdin, diyor.

Fıkramız bu!

Uyanmak yok, uyumaya devam.