Konferansta konuşan TÜBA Başkan Yardımcısı ve ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof Dr. Ahmet Nuri Yurdusev, “Türkiye Bilimler Akademisi 1993 yılında kararnameyle kurulmuştur. Bilim akademileri; adı üzerinde ilimle, bilimle uğraşan kuruluşlardır. Tek kuruluş da değillerdir. Geçmişte kurulan Nizamülmük ve akademiler arasında bir bağ vardır. Çünkü akademiler seçkin bilim insanlarının oluşturduğu teşekküllerdir. Üniversitelere göre daha küçük kuruluşlardır. Hatta bazı ülkelerde sınırda koyulmuş örneğin; Japonya Bilim Akademisi’nde üye sayısı maksimum 150 ile sınırlandırılmış. Japonya’nın çok nüfuslu ve eğitimli insan sayısının yüksek olduğunu düşünürsek bu sayı çok az kalır. Türkiye Bilimler Akademisi’nde üye sayımız 200’dür” dedi.
Bilimsel akademilerin doğu ve batı tipi olarak ikiye ayrıldığını söyleyen TÜBA Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Nuri Yurdusev, “Bizim akademimiz ‘Batı’ tipi akademiler model alınarak kuruluştur. Bir de ‘Doğu’ tipi akademi vardır. Özellikle Sovyetler döneminde kurulan akademiler ve Çin’de doğu tipidir. Bulgaristan, Rus ve Azerbaycan Bilim Akademileri Türkiye’deki TÜBA, YÖK (Yüksek Öğretim Kurumu) ve TÜBİTAK’ın (Türkiye Bilimsel Ve Teknolojik Araştırma Kurumu) görevlerini üstlenmişlerdi. İyi ki biz de böyle değil. Çünkü bütün işlevlerin tek bir kurumda toplanması sürdürülebilir bir durum değil. Daha da önemlisi o kurumun işlevsizleşmesine yol açabilir. Türkiye’de Bilimsel Akademilerde üye seçiminde ilk 10 üyeyi doğrudan hükümet seçiyor. Sonra bu 10 üye, bir 10 üye daha seçiyor. Daha sonraki 20 üye, diğer üyelerini kendileri seçiyorlar. TÜBA’nın mevcut üye seçiminde asli üyeleri 150, şeref üyeleri için sınır yok. Şeref üyelerinin tamamı TÜBA tarafından seçiliyor. Diğer üyelerin ise yarıya yakını TÜBA, yarıya yakını YÖK ve TÜBİTAK tarafından seçilmiştir. Zaten ‘Batı’ tipi dediğimiz akademilerin özelliği üyelerini kendileri seçmeleridir. 2011 yılında yapılan düzenleme ideal değildi ama gerekliydi. Bu haliyle de sürdürülebilir değildir” ifadelerini kullandı.
İHA
