Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları ve Gastroenteroloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Gökhan Güngör, günümüzde insanlara dayatılan popüler diyet önerilerinin akılcı ve gerçekçi olmadığını savundu.

Dengeli beslenmenin her tip gıda maddesinin ölçülü alınması anlamına geldiğini belirten Doç. Dr. Güngör, belirli bir besin tipinden uzaklaştırılıp diğerlerinin fazla alımına teşvik eden diyetlerin yeterince kanıta dayalı olmadığını, vitamin, mineral ve besinsel element eksikliklerine yol açabileceğini, her sağlıklı diyetin belirli ölçüde protein, yağ ve karbonhidrat içermesi gerektiğini söyledi.

“Günlük total kalorinin yüzde 20-25’ini yağlar (özellikle de doymamış bitkisel kaynaklı sıvı yağlar), yüzde 50-60’ını karbonhidratlar, yüzde 15’ini proteinler oluşturmalıdır” diyen Doç. Dr. Gökhan Güngör, “Diyet 20-30 gram kadar lif içermelidir. Diyette şeker ve tuza ayrı bir başlık açmak gerekir. Serbest şeker alımı total kalorinin yüzde 10’unu geçmemelidir. Tuz alımını da günde 5 gramdan az tutmak (günde 2 g'dan az sodyum alımına eşdeğer) hipertansiyonun önlenmesine yardımcı olur. Yetişkin popülasyonunda kalp hastalığı ve inme riskini azaltır” dedi. Doç. Dr. Güngör diyet önerisinde de bulunarak, işlenmiş ve paketlenmiş ambalaj gıdalardan ve margarinlerden uzak durulması, doğal ürünler tercih edilmesi gerektiğini söyledi.

‘TAHILLARDAN UZAKLAŞMAK DOĞRU DEĞİL’

Dünya Sağlık Örgütü tarafından tahılların en temel gıda maddeleri olarak kabul edildiğini kaydeden Güngör, medeniyetimiz ve kültürümüzde de tahılların önemli bir yeri olduğunu, bu nedenle Anadolu’ da insanların mesleklerini bile ‘ekmek parası’ olarak nitelendirdiklerini ifade etti.

Doç. Dr. Gökhan Güngör, tahıl ve tahıl ürünlerinin, vitaminler, mineraller, karbonhidratlar, nişasta, posa ve diğer besin ögelerini içermesi bakımından besinsel değerinin yüksek olduğunu dile getirerek, “Baklagiller (örneğin mercimek ve fasulye), kuruyemiş, kepekli tahıllar, buğday, pirinç tüketilmesi gereken besin maddeleridir, kepekli tahıllarda bulunan lif sindirimi düzenler, kolo-rektal kanser oranlarını azaltabilir, araştırmalar popüler düşük karbonhidratlı diyetlerin en iyi seçenek olmadığını ortaya koyuyor” dedi.

Dr. Güngör, son zamanlarda buğday alerjisi ya da çölyak hastası olmayan bireylerin glutensiz diyetlere özendirildiğine ve glutensiz diyetin daha sağlıklı bir diyetmiş gibi gösterildiğine, kilo kontrolü amacıyla beslenmeden karbonhidrat ve yağların çıkarılarak protein ağırlıklı diyetlerin verildiğine, bunların da pazar algısı oluşturarak gıda endüstrisi tarafından kullanılmaya başlandığına dikkat çekti. 

‘KİLO VERMEK YA DA KİLO ALMAMAK SAĞLIKLI BESLENİLDİĞİ ANLAMINA GELMEZ’

Günümüzde aşırı kiloların en önemli sorumlusunun fiziksel aktivite azlığı ve hareketsiz hayat olduğunu belirten Güngör, sedanter hayat sonucu olarak ortaya çıkan aşırı kalorinin çözümünün, diyetin temel öğelerini beslenmeden çıkarmak olmadığını söyledi. Güngör, “Beslenme sadece bir enerji ve kalori kaynağı değildir, aynı zamanda demir, çinko, sodyum, potasyum, fosfor, magnezyum gibi mineraller, A, B, C, D, E ve K vitaminleri ile mikronutrient denilen, vücudun metabolizma ve fonksiyonlarının idamesinde çok önemli olan maddeleri de içerir. Kilo kontrolü amacıyla aşırı kısıtlanmış diyetlerde bu eksiklikler göz ardı edilmektedir, elbette kilo kontrolü amacıyla günlük kalori kısıtlanabilir, ancak bunun dengeli besin ögeleri içermesi gerekir. Bu nedenle aşırı kısıtlanmış diyetler ve temel besin ögelerini diyetten çıkarmak yerine, egzersiz ve düzenli fiziksel aktivitenin özendirilmesi gerekir. Kişiye ve sahip olduğu hastalıklarına özel diyetler hekimler ve konusunda uzman diyetisyenler tarafından düzenlemelidir” ifadelerini kullandı.

HABER MERKEZİ

Editör: TE Bilişim