Diyabet, diğer adıyla şeker hastalığının, sık görülen ve ciddi sonuçlara yol açan bir hastalık olduğunu belirten Prof. Dr. Sait Gönen, “Diyabet dünyanın 21.yüzyılda karşı karşıya kaldığı önemli halk sağlığı sorunlarından birisidir”  dedi

Çağımızın en önemli sorunlarından olan diyabet sorun olmaya devam ediyor. Diyabet konusunda farkındalık oluşturmak amacıyla her yıl çeşitli etkinliklerle kutlanıyor. Diyabet diğer adıyla şeker hastalığı dünyanın ilgilendiği ve çare üretmeye çalıştığı ciddi bir tehlike. 14 Kasım Dünya Diyabet Günü kapsamında açıklama yapan Endokrinoloji Uzmanı Prof. Dr. M. Sait Gönen, “1921'de İnsulini keşfeden ekipteki bilim adamlarından biri olan Kanadalı Dr. Frederick Banting’in doğum günü olduğu için 1991 yılından bu yana diyabetle ilgili farkındalığı artırmak amacıyla 'Dünya Diyabet Günü' olarak kutlanıyor”diye konuştu.
 
DİYABET HALK SAĞLIĞI SORUNU

Diğer adıyla şeker hastalığının, sık görülen ve ciddi sonuçlara yol açan bir hastalık olduğunu belirten Prof. Dr. Sait Gönen, “Diyabet dünyanın 21.yüzyılda karşı karşıya kaldığı önemli halk sağlığı sorunlarından birisidir. Aslında  MÖ 1500 yıllarına kadar uzanan diabetes mellitusla ilişkili ilk tanımlamalara Mısırdaki Eber yazıtlarında rastlanmıştır. Bu papirüslerin birinde hastalık:“Öyle susuzduki  bütün nil nehrini yutabilirdi”diye tasvir ediliyor” dedi.Şeker hastalığının pankreasın ürettiği insülinin yetersizliği veya etkisizliğinden kaynaklandığını ifade eden Prof. Dr. Sait Gönen, “İnsülin olmayınca, besinlerle aldığımız şekeri ve diğer besin unsurları, ihtiyaç duyan hücrelere giremez. Böylelikle, hücreler şekersizlik çekerken, kanda şeker normal değerlerin üstüne çıkar. Kanda şekerin çok artması, zehir etkisi yaratır ve vücudun tüm hücrelerini tahrip eder” diye konuştu.
 
SUSAMA, SIK İDRARA ÇIKMA BELİRTİLER
Nasıl meydana geldiğine de değinen Prof. Dr. Sait Gönen, “Diyabet, insülin eksikliği yada insülin etkisindeki defektler nedeniyle organizmanın karbonhidrat, yağ ve proteinlerden yeterince yararlanamadığı, sürekli tıbbi bakım gerektiren, kronik bir metabolizma hastalığıdır. Kendisini kan şekerinin sürekli yüksek olması ile gösterir. Diyabet hastalarındaki temel metabolik bozukluk, kan yoluyla taşınan glükozun(şekerin) hücrelerin içine girememesidir. Normal de besinlerden elde edilen veya karaciğerdeki depolardan kana salınan glükoz pankraeas tarafından salgılanan insülin hormonunun yardımıyla hücre içine girer ve orada yakılarak enerjiye dönüşür. Hücrelerin üzerinde değişik maddelerin girmesine izin verilen kapılar vardır. Bu kapılar normalde kilitlidirler ve uygun anahtar varlığında açılırlar. Diyabet, hücrelerin üzerindeki glükoz kapısının açılamaması durumudur. Bu örnekten ilerlersek diyabet, anahtar işlevi gören insülin hormonu yetersizliğine ve/veya insülinin etkilediği reseptörlerin( hücre kapısındaki kilidin) bozukluğuna bağlı gelişmektedir” dedi.
Prof. Dr. Sait Gönen, “Şeker hastalığının en net belirtileri arasında çok sık susama, sık idrara çıkma hissi, iştah artışı, bir türlü doymama, cilt kuruması, sürekli yorgunluktan ve halsizlikten şikayetler başlar, yaralarda çok geç iyileşme, bulanık görme, açıklanamayan kilo kaybı, inatçı İnfeksiyonlar, tekrarlayan mantar infeksiyonları sayılabilir. Bazende bu yakınmaların hiçbiri olmayabilir yada hasta başka bir nedenle hekime başvurduğunda tesadüfen kan şekeri yüksekliği saptanabilir” dedi.
 
AKRABALARINDA DİYABET BULUNANLAR DAHA RİSKLİ
1.derece yakınlarında diyabet bulunanların daha çok risk taşıdığını ifade eden Gönen, “Diyabet prevelansı yüksek etnik gruplara mensup kişiler, fkilolular, iri bebek doğuran veya daha önce gestasyonel diyabet tanısı almış kadınlar, hipertansif bireyler, insülin direnci ile ilgili başka klinik hastalığı (Akantozis Nigrikans) bulunan kişiler, düşük doğum tartılı doğan kişiler, sedanter yaşam süren veya fizik aktivitesi düşük olan kişiler, doymuş yağlardan zengin ve posa miktarı düşük beslenme alışkanlıkları bulunan kişiler, şizofreni hastaları ve atipik antipsikotik ilaç kullanan kişilerin şeker hastası olma riskinin daha fazla olduğunu söyleyebiliriz” dedi.
 
EN ÖNEMLİ NOKTA EĞİTİM VE BİLİNÇLENDİRME
Şeker hastalığının tedavisinin üç ana bileşeni olduğunu söylenyen Prof. Dr. Sait Gönen,“Bunlar tıbbi beslenme tedavisi, düzenli egzersiz ve ilaç tedavisidir. Üçüde tedavinin ayrılmaz bir parçasıdır. Ve sonuç almak için birlikte yürütülmelidir. Onun için şeker hastalığının tedavisinde hastanın hastalığı ile ilgili ayrıntılı bilgilendirilmesi ve hastalığını bizzat kendisinin yönetmesi sağlanmalıdır.Yani direksiyona hastanın geçmesi sağlanırsa daha iyi sonuç alınır. Onun için tedavide en önemli nokta eğitim ve bilinçlendirmedir. Hastanın şekeri bir hastalık gibi değil bir yaşam tarzı olarak görmesi ve o yaşam tarzına uygun davranış modeli geliştirmesi sağlanmalıdır. Çünkü Tıbbi beslenme Tedavisi ve düzenli egzersizi uygulayacak olan bizzat hastanın kendisidir. Hekim ise ilaç tedavisini düzenleyerek tedaviye katkıda  bulunmaktadır. Onun için 'şeker bir hastalık değil bir yaşam tarzıdır' diyebiliriz” diye konuştu.
KERİM ATICI
 
Editör: TE Bilişim