Tevekkül, lügat ta “dayanma, güvenme, vekil tutma ve vekile güvenme” manalarına gelir. Tasavvufta ise, gönlü Allah ile dolu olan kimsenin yalnız Ona güvenmesi ve Ona sığınmasıdır.

Cenabı-ı Hak, Mûsâ aleyhisselâma Tur dağında elindeki asayı sormuş, sonra; “At onu elinden!” diye emretmiştir. Çünkü asa, onun Rabbine olan tevekkülünü gölgelemekteydi.

Ayet-i kerimelerde şöyle buyrulur:

“…İnananlar ancak Allah’a tevekkül etsinler!” (İbrâhîm, 11;  et-Tevbe, 51)

“…Şayet müminler iseniz, sadece Allah’a tevekkül edin!” (el-Mâide, 23)

“…Kim Allah’a tevekkül ederse, Allah ona yeter!..” (et-Talâk, 3)

Tevekkül; tedbir ve teşebbüsleri bir kenara atmak değil, bilakis onların gereğini yerine getirdikten sonra Allah’a sığınmaktır.

Allah Teâlâ buyurur:

“…Herhangi bir iş hususunda (önce) onlara (müminlere) danış! İstişareden sonra karar verip azmedince de (artık) Allah’a tevekkül et!..” (Âl-i İmrân, 159)

Müminlerin her iki cihanda da yardımcısı Allah’tır. Kim O’na tevekkül ederse, Allah ona kâfidir. İster ferdi, isterse içtimaı plânda olsun, gerçek huzur ve saadet, yalnızca O’na dönmekte, O’ndan yardım istemekte, O’na tevekkül etmektedir.

Gerçek kulluk, teslimiyettir.

Gerçek kulluk, teslimiyettir. Çünkü Allah (C.C), kulunun kendisinden başkasına ram olmasını istemez.

Teslimiyet, muhabbete dayalı bir itaat işidir. Bu itaat ve teslimiyet bereketiyle İbrahim aleyhisselâm’a, canı, malı ve evladı, yüce Rabbinin yolunda hiçbir engel teşkil edemedi. Hac ibadeti de, onun Rabbine tevekkül ve teslimiyetinin kıyamete kadar devam edecek en güzel bir sembolü oldu.

Çünkü İbrahim aleyhi selamın dili kalbine tercümanlık yaparak daima:

“…Ben âlemlerin Rabbine teslim oldum!” (el-Bakara, 131) demekteydi.

Kulun Allah’a teslimiyeti, Allah hakkındaki bilgisi ve ona olan imanı nispetindedir. Teslimiyet, kulluğun özünü oluşturması bakımından, kalbin Allah’a olan en mühim yönelişidir. Bu yöneliş imanla başlar, marifetullah arttıkça o da artarak devam eder. Mevlana kuddise sirruh, fenâ fillâh mertebesine kavuşabilmenin sırrının, mutlak teslimiyette olduğunu şu şekilde ifade eder:

“Deniz suyu, kendisine bütünüyle teslim olan ölüyü başı üstünde taşır. Diri olan ve en ufak tereddüdü bulunan ise, denizin elinden nasıl sağ kurtulur? Aynı şekilde “Ölmeden evvel ölünüz!” sırrı ile beşerî sıfatlardan soyunarak ölürsen, esrar denizi seni başı üzerinde gezdirir.”

Bir hikâye anlatılır…

“Zamanın birinde bir kral şehirde gezerken gördüğü genç kadından çok etkilenir. Sorup soruşturur; kimdir kimin nesidir. Ülkenin en bilinen, en sevilen demircisinin karısı olduğunu öğrenir. Unutmak istese de atamaz aklından, günden güne büyür arzusu. Nasıl unuturum diye danıştığı etrafındaki dalkavuklar; “unutmanıza ne gerek var kralım, demirciyi asalım sorun kalmasın” diye akıl verirler. Durup dururken hem de şehrin en sevilen insanını astırmak konusunda şüpheye düşer kral ama ona da çözüm bulur dalkavuklar; “yeni sarayınız için ertesi güne bin çivi yapmasını isteriz“. Aklına yatar kralın bu fikir. Demirciyi huzura çağırtıp;

“Yarına kadar bin tane çivi yapmazsan, şafakta asılacaksın” der.

Bir günde bin çivinin yapılamayacağını bilse de demirci, endişelerinden sıyrılıp çivi yapmaya başlar; hem de her zamankinden daha özene bezene. Durumdan haberdar olan karısı ve yakınları feryat figan ağlayıp sızlarken, o çalışmaktan ağlamaya zaman bile bulamamış. Kaygısızlığını hele hele bu kadar özenerek çivi yapmasını dile getirenlere serzenişlere de “Sabahın da bir sahibi vardır, sabah ola hayrola” der.

Şafak yaklaşırken daha çivi sayısı yüzlerde iken saraydan bir adamın koşarak geldiği görülür. Yakınları ağlamayı ağıtlara çevirip feryatlarını tüm şehirden duyulacak kadar arttırırlar. Demirci tüm geceki sakin tavrı ile “durun kendinizi perişan etmeyin, sakin olun; sabahın da sahibi vardır” der. Kapıya ulaşan saraydan gelen adam “Demirci, ne kadar çivi yaptıysan hemen ver. Kral öldü tabutuna çakacağız” der.

Bu hikâyede, Demircinin Cenabı Allah’a tam teslimiyeti ve tevekkülü bizim için iyi bir kıssa.

Cenabı Allah Kıyamet süresi 36.ayetde "İnsan başıboş bırakılacağını mı sanıyor? ".

Herkes mallarıyla, canlarıyla, makamları ile imtihan olacak. Bu imtihanda başarılı olmak dua ve dilekleri ile.  

Baki Selamlar.