Kore Gazisi Ahmet Aras; Erzurum'un Pasinler İlçesinde doğmuş. Aile büyüklerini yani dedelerini ve babaanne ve anneannesini Ermeniler katletmiş. Askerlik dönemine kadar yoksul bir hayat sürmüş. Konya'da yaşayan Kore Gazilerinden birisi... Kendisi ile Kore Savaşı üzerine konuştuk.
-Kore'ye gidişiniz nasıl oldu?
Erzurumluyum, askere alındıktan sonra tren vagonlarına bindirilerek Mudanya'ya gönderildik. Mudanya'da acemi eğitimimizi tamamlayarak Bursa'ya dağıtım oldum.
Bursa'ya geldikten bir süre sonra Kore'ye asker gönderileceği söylenilmeye başlandı. Nihayet subaylar bizim birliğe de gelerek Kore'ye gidecek asker seçimine başladılar.
-Siz gönüllü mü oldunuz?
Kura çekimi yapıldı.  Bir torbaya işaretli ve boş kâğıtlar atıldı. İşaretli kâğıt sayısı Kore'ye gönderilecek asker sayısı kadardı. İlk çektiğim kurada bana boş kâğıt çıktı. Buna üzüldüm, tekrar sıraya girerek bir daha kura çektim, yine boş kâğıt çıktı. Erzurum'dan birlikte geldiğimiz arkadaşlardan çoğu kurada dolu çekmiş ve Kore'ye gidecekler arasında yer almışlardı. Ben boş kura çektiğim için hırsımdan ağlayacak duruma geldim. Tekrar sıraya girerek bir kez daha kura çektim. Allah'ın hikmeti yine boş kâğıt çıktı şansıma.
-Bu kadar boş kuradan sonra bu Kore Gaziliği nereden geliyor?
Kuralarda boş çektim; ama bu beni vazgeçirmek yerine iyice hırslandırdı. Her ne olursa olsun Kore'ye gitmeyi kafama koymuştum. Bu düşünce ile Tugay Komutanının huzuruna çıkıp beni Kore'ye göndermesini istemeyi kafama koydum. Komutanın bulunduğu binaya girdim; ancak nöbetçilerden geçip komutanın odasına ulaşmam imkânsız gibi idi.
Ben de koridorda sesimi yükselterek komutanın dikkatini çekmeye çalıştım. Bunu başardım da. Koridorda ki gürültüyü duyan komutan, emir erine gürültünün sebebini sormuş. O da bir asker sizi görmek için gürültü yapıyor, demiş. Bunun üzerine içeriye alın emrini vermiş komutan.
İçeriye girince komutan, ne istediğimi sordu. Ben de Kore'ye gitmek istediğimi söyledim. Kura çekildiğini ismi çıkanların gideceğini söyleyerek bana kurada ne çıktığını sordu. Ben de kurada boş kâğıt çektiğimi; ancak yine de Kore'ye gitmek istediğimi söyledim. Komutan bunun olmayacağını söyleyerek bana çıkmamı söyledi. Selam verip kapıya kadar yürüdüm, kapıdan geri dönüp tekrar selem verip künyemi okudum.
Komutan bu sefer ne istediğimi sordu. Ben yine Kore'ye gitmek istediğimi, gönderilmezsem intihar edeceğimi söyledim. Bunun üzerine komutan bana öyle bir tokat attı ki gözlerimden yaş geldi. Tekrar ne istediğimi sordu. Yine aynı cevabı verdim ve Kore'ye gitmezsem intihar edeceğimi tekrarladım. Bunun üzerine Komutan bir Yüzbaşı çağırarak benim adımı da Kore'ye gidecekler arasına yazmasını istedi.
Komutanın odasından çıktıktan sonra bir hemşerim beni yakalayarak oraya niçin gittiğimi sordu. Bende olayı olduğu gibi anlattım. O da gitmek istediğini; ancak kurada boş kağıt çektiğini söyledi. Onu da komutanın odasına gitmeye ikna ettim. Hemşerim Komutanın karşısına çıkıp isteğini söylemiş. Ancak komutan isteğini reddetmiş ve "burada da çavuşa ihtiyaç var" demiş.
Arkadaşım buna çok üzüldü. Bende ona üzülmemesini söyledim ve birlikte pastaneye giderek 1. Ordu Komutanına bir telgraf çekelim dedim. Geçekten de postaneye giderek "ya firar kararımı verin ya terhis belgemi verin veya beni Kore'ye gönderin" diye bir telgraf çektik.
Hemen aynı gün üç dört saat içerisinde cevap geldi, o hemşerimi de Kore'ye gidecekler arasına ilave ettiler.
-Sonuçta istediğinize kavuştunuz. Peki! Sonra ne oldu?
Sonrası; ben isteğime kavuştum, gemilere binerek Süveyş Kanalından geçip Kızıl Deniz'den sonra Kore'ye ulaştık. Kore'nin Pusan limanına demir attık. İçlerinde Cumhurbaşkanı da olmak üzere Koreliler bizi limanda büyük sevinçle karşıladılar. Karaya çıktıktan sonra burada birkaç gün dinlendik. Bu sırada da Kore halkı bize büyük ilgi gösterdi. Dinlenme bittikten sonra cepheye sevk edildik.
-Cephede yanınızda hangi ülkenin askerleri vardı?
Her ülkenin askeri ayrı ayrı cephelerde savaştı. Hiçbir ülkenin askeri ile birlikte savaşmadık. Bizim karşımızda Çin askerleri vardı. Genelde bizi düşmanın en kavi olduğu yerlere sürerlerdi.
Maalesef benimle birlikte kura çıkmadığı halde şansını zorlayarak Kore'ye gelen hemşerim burada şehit oldu. O, Makineli Tüfek Timinde idi. Bir çatışmada makineli tüfeğin bulunduğu mevzie düşen bir top mermisi arkadaşımın hayata veda etmesine sebep oldu.
-Anlamadım! Kavi derken neyi kastettiniz? Yeriniz sürekli değişiyor muydu?
Evet! Amerikalı ve İngiliz askerlerinin yaramadığı cephelere biz sürülüyor idik. Onların aşılması zor veya aşılamaz diye çekildikleri bölgelere biz gidiyor ve bu engelleri birkaç günde geçiyorduk. Biz bu başarılarımızdan dolayı Kore halkı tarafından diğer ülke askerlerine nazaran daha fazla seviliyor ve saygı görüyorduk.
Bir keresinde İngiliz birliklerinin aşamadığı bir bölgeye kaydırılmıştık. Hücuma geçtikten sonra o kadar hızlı ilerlemişiz ki arkamızdan gelmesi gereken destek birliği ile aramızdaki irtibat kopmuş. Haberleşme de kesilince komuta merkezi endişelenmiş. Akşam da olunca bizden iyice umudu kesmişler. Sabah bizi aramak için uçaklar kaldırılmış. Bizim sağ olduğumuzu gören keşif uçakları karargâha haber göndermişler.
Haber karargâha ulaşınca avcı uçakları havalandırılmış. Bu avcı uçakları bizim bulunduğuz yere gelerek karşımızda bulunan düşman askerlerini bombaladı.
Bize, diğer ülkelerin askerleri de gıpta ile bakardı. Yine bir taarruza geçeceğimiz sırada Amerikalı general bizim komutanı arayarak karşımızda zorlu bir birlik olduğunu söyleyerek hava desteği isteyip istemediğini sormuş.
Bizim komutan da ben Türk askerini komuta ediyorum, onarın her bir eri bir uçak değerinde. Hava desteğine ihtiyacım yok, cevabını vermiş. Geçekten de diğer birliklerin çok zorlu dedikleri bölgeyi biz hücuma geçtikten kısa bir süre sonra ele geçirdik. Bu başarımız, diğer ülke komutanları tarafından şaşkınlıkla karşılandı ve takdir edildik.
-Hava şartlarına uyum sağlayabildiniz mi?
Farklı bir iklime gittik. Ben Erzurumluyum; ama oranın soğuğu daha farklı. Kasım ve Aralık aylarında cephede idik. Anlatılmayacak kadar bir soğuk vardı havada. Ayaklarım buz tuttu. Parmaklarımı hissetmez oldum. Daha sonra ayak parmaklarımı kestirmek zorunda kaldım.
-Bunun için mi Kore Gazisi unvanı aldınız?
Hayır, bu da bir gerekçe; ama asıl Gazilik Beratı ve madalyası almamın sebebi aldığım kurşun yaraları. Üç kez vuruldum. Bu yaralar sonrası Kore Gazisi unvanını aldım. Türkiye haricinde Amerika da bana madalya verdi.
-Bugün geriye dönüp baktığında "Keşke gitmeseydim"  dediğin an oldu mu?
Hayır! Hiç pişmanlık duymadım. Aksine o günleri gururla anıyor ve anlatıyorum. Aslında bizim orada gösterdiğimiz cesaret ve kahramanlık sonrasında Kore halkının bir bölümü hür dünyada yerini aldı. Bu gün dünyanın en güçlü ekonomilerinden birisi de Güney Kore. Bu ülkenin insanı refah içerisinde yaşıyor.
Bizim gitmeye ve kurtarmaya muvaffak olamadığımız Kuzey Kore ise bir diktatörün yönetimi altında inim inim inliyor. Geçen yıllarda ölen diktatörlerinin arkasından bile gözyaşı dökme mecburiyetinde bırakıldı.
Güney Kore'de yaşayan insanların mutluluğunu görmek bile yapılan işin doğru olduğunu bize gösteriyor.
-Şu anda bir işle uğraşıyor musunuz?
Kızılay Hastanesinin oralarda bir küçük çay ocağım var. Burada çay, tost vs. satarak hayatımı devam ettiriyorum. Allah'a şükür kimseye muhtaç olmadan yaşayıp gidiyorum.
-Bize vaktinizi ayırdığınız için teşekkür ederiz.




 

Editör: TE Bilişim