İSMAİL HAKKI KOLAT KİMDİR?

1958 yılında Konya’da doğdum. Dedem Konyalı, ninem Konyalı. Dolayısıyla ben de doğma büyüme Konyalıyım. Çok küçük yaşta ticarete başladım. Eskiden okullar yarım gün olurdu. Sabahtan öğlene kadar okula gider, okuldan çıktıktan sonra dükkana giderdim babamın yanına. Babam ticareti öğretmek ve sevdirmek isterdi bana. Babamın iş yeri Kapu Camii yakınlarındaydı. Benimki de Fatih Çarşısı’ndaydı.

Benim dede mesleğim saat ve gözlük üzerine. Esasen dedem aşçıymış. Yanında da bir saat tamircisi varmış adam Ermeniymiş. Ermeniler ülkelerine dönecekmiş. O dönemde Konya’da bu Ermeni’den başka saat tamiri yapan yokmuş. Bu Ermeni rahmetli dedeme, ‘İsmail Efendi senin kafan çalışıyor. Akıllı, pratik zekalı bir insansın. Ben gittikten sonra Konya’da başka saatçi kalmayacak. Sana saat tamirini öğretiyim’ demiş. Dedeme komşu olması hasebiyle saatçiliği öğretip gitmiş. 

Bu söylediğim hadiseler 1930’lu yıllarda cereyan ediyor. Babam ve amcalarım ile amcamın oğulları ve rahmetlik ağabeyim saat ve gözlük üzerine çalıştı. Ben bu mesleği yapmadım. O zamanlar saat tamiri çok zordu. Parça da yoktu. Dolayısıyla her parçayı kendileri yapıyorlardı. Bir tırnak üstü kadar olan saatin parçalarını kendileri üretirlerdi. Hatırlarım babam sabahlara kadar emek çekerdi. Tabi ki emek çekmeden para kazanılmaz. Ama karşılığında para da kazanılmıyordu. Dolayısıyla emeğin karşılığını da alamıyorlardı. 3 saat babam bir saati tamire uğraşırdı. O gün için doktorun muayene ücreti 10 liraydı. Babam 3 saatlik emeğinin karşılığında 1 lira istedi. Müşteri ‘Ya Ahmet abi çok istemedin mi?’ dedi. Ben buna kulaklarımla şahit oldum. Babamda bu olayı bana örnek göstererek bu mesleğin bir geleceğinin olmadığını söyledi. 

Konya’nın saygın işadamlarından biri olan İsmail Hakkı Kolat, iş dünyasına çocuk yaşlarda atılmış bir isim. Onun hayatındaki en önemli dönüm noktalarından biri saat tamirciliği yapan babasının mesleğin geleceğinin olmadığını belirterek başka bir iş yapmaya yönlendirmesi. Bir diğer önemli dönüm noktası ise Helvacızade AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Tahir Büyükhelvacıgil’in kendisine sürekli olarak ‘üretim yap’ tavsiyelerinde bulunması. Televizyon anteni montajı ile iş hayatına atılan İsmail Hakkı Kolat, ilerleyen süreçte beyaz eşya sektöründe Kolat Ticaret’yı bir marka haline getirdi. Kolat Ticaret bugün ise şahin anlamına gelen Falcon motorları ile Türkiye piyasasına hükmediyor. Ayrıca bu yıl ilk defa Falcon markalı bisiklet üretimi de gerçekleştiriliyor. 

Peki beyaz eşya sektörüne girişiniz nasıl oldu? Bu olaydan sonra mı başladı beyaz eşya pazarlaması?

-O günlerde radyolar yaygındı. Televizyonlar da yeni yeni yayılmaya başlamıştı. Televizyon alanlar hemen evlerine bir anten tesisatı döşetiyor ve çatısına bir sırık diktirip anten kurduruyordu. Babam anten ve elektronik sektörünün geleceğinin parlak olduğunu söyledi. Onun yönlendirmeleriyle bu alanda faaliyet göstermeye başladım. Şimdiki kadar çok televizyon çeşitliliği ve televizyon kanalı yoktu. Yayın kalitesizdi. Siyah beyaz yayın yapılırdı. 

Yayın alabilmek için ise evlerin çatısına anten takılırdı. Antenin doğru açıyı bulması için de aşağıdan bir kişi televizyona bakar, bir kişi de çatıya çıkar antenin yönünü ayarlardı. Televizyonun çekmediği durumda anteni yükseltirdik. Her yükseltmede anten 6 metre yukarıya çıkardı. Yine çekmezse bir direk daha dikilirdi. Daha olmazsa o evde televizyon izlenmezdi. Biz o zaman bu işten güzel para kazanıyorduk. Babam aşağıda saatçilik yapardı. Ben yukarıda antencilik yapardım. Babamın bir yılda kazandığını ben bir ayda alırdım. Babamın teşvikleriyle bu işte ilerlemiştim. 

Bu anlamda mesleğe ilk girişiniz babanızın da tavsiyeleri doğrultusunda anten üzerine oldu. Daha sonra televizyon ve beyaz eşyaya mı döndü?

- Şimdi anten ve televizyon üzerine başlayınca ister istemez yanına radyo koyuyorduk. Çeşitlilik azdı. 1980 yılından itibaren bunun toptancılığına da başladım. Çünkü o dönemlerde ciddi talep vardı. Talebi yetiştirmekte zorlanıyorduk. İstanbul’dan toptan getirip Konya’da perakende satıyordum. Derken biz antenciliği bırakıp olduk televizyoncu. Sonra bize buzdolabı satma teklifi geldi. Sonra çamaşır makinesi, fırın derken beyaz eşya satışına çevirdik işi. Kolat Ticaret olarak bugün de beyaz eşya üzerine ticari faaliyetlerimiz devam ediyor. 

Ticari anlamda uzun yılların birikimi var. Bizim asıl üzerinde durmak istediğimiz konu motosiklet ve akülü bisiklet üretiminiz. Falcon adını verdiğiniz bir motosiklet üretiyorsunuz. Bunun hikayesini merak ediyoruz. Anlatabilir misiniz?

- Tahir Büyükhelvacıgil de benim sınıf arkadaşım. Kendisiyle sürekli görüşürüz. Tahir Büyükhelvacıgil, bana sürekli üretim yap, bir şeyler üret deyip duruyordu. Ben anlamam desem de beni sürekli teşvik ediyordu. Bunun üzerine İstanbul’da bir motor fabrikasının satılık olduğunu duyduk. Gittik gördük. Anladığımız bir alan değil. Konya’da motosikletin ciddi piyasası var. Düz bir ova. Muhataplarımıza bu fabrikayı satın almak istediğimizi ama bu işten anlamadığımızı söyledik. Ortaklık teklif ettik. İstanbul’daki arkadaşlarla ortak olduk. Fabrikayı Konya’ya taşıdık 2007 yılında. 6 ay sonra ayrılmamız icap etti. Onlar başka bir sektöre geçti. Netice itibariyle Şahin anlamına gelen Falcon markasını tescillettik ve üretimimizi bu marka üzerinden gerçekleştiriyoruz. Yoğun bir şekilde üretime başladık. Üretimin iki ayağı var. Biri ithalat, biri imalat. Yedek parçaları ithal ediyoruz. Koltuk, kadro, direksiyon ve benzeri daha pratik üretilebilen aksamlarını burada kendimiz ürettiriyoruz. 

Neden motorun tamamını kendiniz üretmiyorsunuz?

- Aslında Konya bunun için son derece elverişli. Çok büyük zorlukları olan bir üretim şeması da yok. Ama piyasası çok zor. Çin gibi bir güç var karşınızda. Fiyatlar konusunda Çin ile rekabet etme şansımız neredeyse sıfır. Bizim ithal ettiğimiz parçaların da büyük bölümü Çin’den gelir. Konya’da 5 liraya mâl ettirdiğiniz bir parçayı tüm maliyetleri dahil ederek Çin’den 2,5 liraya alıyorsunuz. Biz milli davranalım kendimiz üretelim istedik. Ama rakipleriniz Çin’den getiriyor. O nedenle piyasada onlar bu kez bizim önümüze geçiyor. 

Motosiklet diye genel geçer bir kavram kullanıyoruz ama birçok modeli ve türü var. Sizin üretimlerinizde farklı model seçenekleri var mı?

- Şu an Falcon markasıyla farklı motor seçeneklerine ve kasa tiplerine sahip olan 37 çeşit motosiklet üretimimiz var. Son günlerde elektrikli sektörü başladı. Elektrikli motosikletler şu an revaçta ama çok tutulacağını sanmıyorum. Benzinliye dönülecektir. Çünkü iyi elektriklilerin fiyatı benzinli motorun fiyatını geçiyor. Biz hem benzinli hem de elektrikli üretim yapıyoruz. Elektrikli bisikletin piyasası iyi diye benzinliden vazgeçmedik. Ben öyle tahmin ediyorum ki kısa bir süre içerisinde elektrikli motorlar hükmünü bitirecek ve benzinli motorlara olan ilgi eskisinden daha çok olacak. 

Ürettiğiniz motorların hacimleri nedir? Ne kadar büyüklükte motor üretiyorsunuz?

- 100 cc, 125 cc, 150 cc, 200 cc ve 250 cc büyüklüğünde motorlar üretiyoruz. 250 cc’den daha büyüğünü de üretebiliriz aslında. Ama bunlar üst segment ürünlere giriyor. Üst segment ürünlerde belirli markalar var. Honda, Yamaha, Harley gibi markalarla bizim rekabet edebilmemiz mümkün değil. Onlar zaten bir hobidir. Bu tür motorları alanlar bir yerden başka bir yere gitmek için kullanmaz. Ama bizim ürettiğimiz motorlar tam bir ulaşım aracıdır. 

İsmail Bey, yıllık motosiklet üretim kapasiteniz ne kadar? Yıllık ortalama kaç motosiklet üretiyorsunuz?

- Yıllık 100 bin motosiklet üretebilecek bir kapasiteye sahibiz. Ama biz 25-30 bin civarında üretiyoruz. Niye bu rakamda kaldığımızı soracak olursanız, biz bayilik verirken çok seçici davranıyoruz. Bizim markamızı perakende olarak satacak olanların belirli vasıfları taşıması gerektiğini düşünüyoruz. Çünkü markamız gittiği her yerde büyük rağbet görüyor. Biz böyle bir ortamda malımızı daha çok piyasaya sürüp değerini yitirmesini istemiyoruz açıkçası. Falcon, sınıfında tercih edilen bir marka oldu. Bunun yerli olduğu, milli olduğu, üretim yerinin Konya olduğu biliniyor. Bayilerle de aramızda iyi bir muhabbet var. 

Türkiye’de nerelere gidiyor ürettiğiniz motosikletler?

- Türkiye’nin hemen her yerine giriyoruz. Ama bazı noktalarda motosiklet satışı az. Mesela Karadeniz bölgesinde satılmıyor. Aslında motosiklet satışımızı coğrafi şartlar ve iklim koşulları doğrudan etkiliyor. En ağırlıklı olarak Güneydoğu Anadolu ve İç Anadolu Bölgeleri’nde satışı yapılıyor. Bunu Akdeniz ve Ege Bölgeleri takip ediyor. 

Ürettiğiniz motosikletleri ihraç etmeyi düşünüyor musunuz?

- Şimdi ihracat yapabilmemiz için motosikletin yanı sıra motorun da yaklaşık yüzde 60’lık bir diliminin yerli olması lazım. Bizim tamamen yerli bir motor üretmemiz şu aşamada biraz zor görünüyor. Bunun bir devlet politikası haline gelmesi lazım. Şu an motor üretiminde biz Çin ile rekabet edebilecek kadar güçlü durumda değiliz. Üretiriz ama maliyeti yüksek olduğu için Çin’de üretilen motorlarla rekabet edemeyiz. Çin’de ayrıca üretime devlet desteği var. Motor üretimi için Sanayi Bakanlığı’nın bir çalışma yapması lazım. Benim gibi sektörün paydaşlarını biraraya getirmesi ve bize teşvik vermesi gerekiyor. Yapmakla da olay bitmiyor. TSE standartlarını da sağlamak gerekiyor. Bu standartlar kısmen sanayiciye engel de teşkil ediyor. Ben bugün Çin’de üretilen bir ürünün daha kalitesini burada kendim imal edebiliyorum. Ama iş belgeye geldiği zaman tıkanıyorum. Şunu da açıkça ifade etmek isterim, devlet bu konularda bize belge veremiyor. Test yapmak için Çin’den İtalya’dan veya Belçika’dan belge almak gerekiyor. Burada test makinesi olmadığı için bize bu belgeyi veremiyorlar. 

Peki bu aşamada sanayicilere ön ayak olacak bir altyapı oluşturulması için bir girişiminiz olmadı mı? Sanayinin bu alanında uzmanlaştığınızı ispat edemiyor musunuz?

-Sanayi benim gözümde dik durmak demek, var olmak demek. Şimdi biz bazı şeyleri konuşabiliyorsak Türk milleti olarak sanayileştiğimiz için konuşabiliyoruz. Bizim uçağımız, bizim tankımız var diyorsak, bu olduğu için söyleyebiliyoruz. Bunu daha önce söyleyemezdik, ürettikten sonra söylemini üretmeye başladık. Yani millilik, yerlilik, ben milliyetçiyim demekle olmaz. Milli olanı üretmekle olur. Biz varız diyorsak, dünyada bir ses vereceksek üretmekten başka çaremiz yok. Diğer yandan istihdam açısından da büyük sıkıntılar yaşıyoruz. Bugün televizyonları açıyoruz işsizlik oranlarının ne kadar yüksek olduğundan bahsediliyor. Gazeteleri açıyoruz, çarşaf çarşaf eleman ilanı yayınlandığını görüyoruz. Ama işçiye iş beğendiremiyoruz. Ki benim verdiğim iş zor bir iş de değil. Oturacak akşama kadar montaj yapacak. Bugün açık söylemek gerekirse Suriyeliler giderse ne yapacağız diye düşünmeye bile başladık. Eğer bir sıvacı bulamıyorsan, bir fayansçıya gel işimi yap diye yalvarıyorsan iş gücü dengesinde ve mesleki yeterlilikte bir sıkıntı var demektir. Ve ben Konyamızın en iyi sanayicilerinin de ilkokul mezunları olduklarına inanıyorum. Üniversitelerimiz mühendis yetiştiren okullarımız bir sene yabancı dil ve iki sene teori eğitimi veriyorsa, iki sene de o gencimize tulum giydirsin. Sanayide çalıştırsın da ondan sonra versin diplomasını. Diplomalı iş bilmezler yetiştirirsek, sanayide de hizmet sektöründe de üretimde de bir adım dahi öteye gidemeyiz. Bunu yaşayarak gördük biz. 

İstihdam ve nitelikli eleman konusuna girmişken İsmail Bey, siz şu an kaç kişiyi istihdam ediyorsunuz?

- Şu an ortalama 150 civarında arkadaşımızı istihdam ediyoruz. Bu sene bir ürüne daha girdik. Bisiklet üretimine de başladık. Falcon marka bisiklet üretiyoruz. İnşallah sezonda tezgahlarda Falcon marka bisikletleri de göreceksiniz. Bu alanda da istihdama katkı sağladık. Bisikletin Türkiye’de ciddi bir pazarı var. Bu pazarda biz de pay alabilmek için Falcon marka bisikletleri üretmeye başladık. 

Bisiklet üretiminde güzel modeller, renkler, çizimler ortaya çıkardık. Bisikletlerin çizimini kızım yaptı sağolsun. Tasarımların tamamı özgün ve bizim için özel olarak yapılmış olan tasarımlar. Biz zaten bütün ürünlerimizde tasarımlarımızı belirterek ona göre alternatifler üretiyoruz. Burada bir de ar-ge merkezimiz var. Orada bu çalışmaları yürütüyoruz. 

Türkiye genelinde birçok bölgede yoğun olarak motosiklet ve bisiklet kullanılıyor. Sizden motosiklet ve bisiklet kullanımında dikkat edilmesi gereken hususlar üzerine de tavsiyeler almak isteriz. 

- Otomobil kazalarına ve motosiklet kazalarına baktığınız zaman motosiklet kazalarının otomobil kazalarına göre çok daha az olduğunu görürsünüz. Dışında kılıf olmayan bir şeye biniyor insanlar. Yani Allah göstermesin bir kaza olduğunda bindiğiniz bisiklet ya da motosikletin kaportası siz oluyorsunuz. Bunun tedbirleri var. Bizim gençlerimiz maalesef ihmalkar. Bunun kaskı var, airbag gibi koruması olan elbiseleri var. Hem sağlıkları için hem de bir kaza anında onları korumak için oldukça etkili. Bir de tamamen bilinçsiz olan motosiklet sürücülerimiz var. Motosikletin üzerine yatıyor. Yani kazaların sebebi hiçbir zaman motosiklet veya bisiklet değildir. Onu kullananların ve diğerlerinin vurdumduymazlığı ve dikkatsizliğidir. Kask, motosikletin emniyet kemeridir. Bu unutulmamalıdır. İnsanın en büyük varlığı sağlığıdır, canıdır. Bunu unutmamak gerekir. Ayrıca motosiklet ve bisiklet kültürünün oluşması çok önemli. Şehirlerimizde bisiklet ve motosiklet yollarının genişletilmesi önemlidir. Şehir merkezinden organize sanayi bölgelerine kadar uzanan bir bisiklet yolunun oluşması da önemlidir. 

Bir motosikletiniz veya bisikletiniz var mı? Kullanıyor musunuz?

- Çocukluğumda motosikletim olmadı. Bisikletim de olmadı. Ne zaman üretmeye başladım, o zaman üstüne bindim. Bazen keyif için elektrikli bisikletlere ve bisikletlere biniyorum. 

İsmail bey sohbetiniz için teşekkür ediyorum. Eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Arkadaşlar devir artık bir şeyi alıp satalım devri değil. Artık üretme vakti geldi. İnternet satışı yüzde 50-60’a ulaşmış. Artık ticari mağaza açmanın bir faydası yok. Küçük de olsa bir üretim yapmak önemlidir. Devletin üretimi desteklemesi ve önünü açması gerekiyor. Bu ülkeye üreterek daha çok katma değer sağlarız. Cumhurbaşkanımız, sanayicilerin önünü açın. Kapınızdan boş çevirmeyin diyor. Ama ne hikmetse bazı engelleri bir türlü aşamıyoruz. 

RASİM ATALAY

Editör: TE Bilişim