Çağlak Tereyağları Firması'nın İşletme Sahiplerinden Mehmet Çağlak, tereyağlarının dışında beyaz peynir, kaşar peyniri, lor ve krema üretimi de yaptıklarını söyledi. Çağlak, "Sofralarımızda tüketmediğimiz bir ürünü asla piyasaya sürmüyoruz" dedi.  

Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? Mehmet Çağlak kimdir?

1988 yılında dünyaya geldim. Şirkette satış, pazarlama ve reklâm işlerine bakıyorum. 2007 yılında fabrikaya girdim. O günden bugüne Çağlak çatısı altında hizmet veriyorum. 

Çağlak'ın tarihsel süreciyle ilgili bilgi verir misiniz?

Şirketin kurucusu dedem 1960 yılında köyden Konya'ya gelmiş. Buradaki evinde ufak çapta yağ yaparak geçimini sağlamış. Daha sonra 1980'li yıllarda Toptancılar Çarşısı'ndaki dükkanı tutmuşlar. Dolayısıyla tereyağ imalatı da artmış o zamanlar. İlerleyen vakitlerde babam ve amcam da sektöre dahil olup, sırt sırta vermişler. 1993 yılında ise Oto Galericiler mevkisine yakın bir yerde 750 metrekarelik bir yer satın almışlar. 1996 yılında mevcut dükkanı genişletip, öyle hizmet vermeye başlamışlar. O günden bugüne de çok şükür hizmet sahamızı genişleterek geldik.

Sizleri daha çok tereyağınızla tanıyoruz.   

Doğrudur. Bunun yanında kaşar peyniri imalatımız var. Fakat kaşar peynirinde çok fazla yerlere giremiyoruz çünkü tonajımız az. Bir de yöresel peynirlerimiz var.

Bugün hakikaten özellikle tereyağlarınızla toplum tarafından benimsendiniz, takdir gördünüz. Bunun arkasında yatar sır nedir? 

Piyasada bizim gibi tereyağı üreten firma çok. Ama o kadar çok hileli mal üreten insanlar var ki, millet artık onlardan kaçıyor. Bakanlık'ta sağolsunlar merdiven altı üretim yapan, sağlığı tehlikeye atan firmaları açıklıyor. Adamlar bitkisel yağ ile kaymağı karıştırıyor tereyağ diye satıyor. Vatandaş da bir alıyor, iki oluyor, üçüncüsünde almıyor. Dolayısıyla ne oluyor? Bizim gibi düzgün üretim yapan firmalar bir adım öne çıkartıyor. Biz kaymak alıp tereyağ yapıyoruz. Yağsız süt tozu yapan firmalardan krema temin ediyoruz. Genelde de kaymağı Trakya bölgesinden satın alıyoruz. 

İmalat safhasından anlar mısınız?

İşleyişden anlarım. Sadece 2-3 yıl peynir imalatında bulundum, çalıştım. Onun haricinde hep dışarıda kaldım. Yurt içi ve yurt dışı seyahat yapmaya çok meraklıyımdır. Müşterilerle birebir ilgilenirim. Biz kaymak alıyoruz, kaymaktan tereyağ yapıyoruz. Krema temin ediyoruz, temin ederken de düzgün bir yerden satın alıyoruz. Yeni anlaştığımız bir firma ise direkt onun kaymağını tereyağ yapmayız. Tadını test için analize göndeririz ondan sonra tereyağ yaparız. Bugün 15'e yakın ilde varız. İç Anadolu'da ve Akdeniz'de. 

 

Sektörünüzle ilgili sıkıntılar neler? 

En büyük sıkıntı hileli ürünün önüne geçilemiyor. Bugün hayvanın uzuvlarından yağ yapılıyor. Bu yağları tereyağın, peynirin içerisine karıştırıp imal ediyorlar. 12 – 13 liraya bizimle rekabetin içerisine giriyorlar. Biz kaymağı 11.50 liraya alıyoruz. İşte yüzde 20'si bunun işçiliği, üretimi var. 16-17 liraya satıyorsun sen. E adam 12 liraya satıyor. Analize götürüyorsun bir şey çıkmıyor. Hayvansal yağ olduğu pek belli de olmuyor. Böyle durumlarla karşılaşıyoruz. Devletimiz sağolsun, gerekli kontrolleri, denetimleri yapıyor. Böyle olan firmaları devlet afişe ediyor. Ama yine de önüne geçilemiyor.

GÜVENİMİZ TAM

Kendimize güvenimiz tam. Evimizde, soframızda yemediğimiz bir ürünü başkalarına satmıyoruz. Şunun da garantisini veriyoruz; müşteri 'beğenmedim' diyebilir. Aldığı ürünü geri iade edebilir. Hiç problem değil. Sonuçta biz Konya'da herkese Çağlak tereyağlarını tükettiremeyiz. Muhakkak başka firmalar vardır. Fakat bugün piyasada günlük 100 kilo tereyağ satılıyorsa hemen hemen bunun 60 kilosunu biz satıyoruzdur marketler gurubu olarak. 

Çağlak ne demek? 

Çağlak, bizim köyümüzün adı. Aksaray'a bağlı bir köy. Eskiden köyümüzün ilerisinde su birikintisi varmış. Girip içerisine yüzülürmüş. Göl gibi. İşte onun adını Çağlak koymuşlar. Çağlayandan Çağlak. Yani su birikintisi anlamın geliyor. Soyadımız da Çağlak zaten. 

 

KALEMLER ARTIYOR

Peki İstanbul'da var mısınız?  

Yok, İstanbul piyasasına girmedik. Ankara piyasasına yeni yeni giriyoruz. Ankara'daki sistemimizi bir oturtalım ondan sonra İstanbul'a inşallah. Çünkü İstanbul piyasası adamı vezir de eder rezil de eder. 

Biz elimizden geldiği kadar düzgün üretim yapmaya gayret ediyoruz. Bu bölgede günlük aşağı yukarı 10 ton tereyağ üretiyoruz. Sirkülasyonun fazla olduğu zamanlar bu günlük 15 tona kadar çıkıyor. Bir de günlük 15 ton süt işliyoruz. Kaşar peyniri imalatımız var. Yakında da inşallah tulum peyniri ile süzme yoğurt imalatına başlayacağız. 

Kalemler artıyor yani.

Kalemler çok fazla artmayacak. Tereyağ, kaşar peyniri bir de biz doğudan yağsız tulum peyniri getirtiyoruz. Bunu oradaki köylüler yapıyor. Dönemsel bir peynir. Peynirin mayıs ile ağustos arası üretimi var. Biz burada o peyniri burada ambalajlıyoruz marketlere dağıtıyoruz. Ekstra olarak da bidon tulum ve yoğurt imalatımız olacak. Onu da yakında faaliyete geçireceğiz. 

REKABETİN ÖNÜ AÇILDI

Mandıra işiyle uğraşanlar genelde, 'iş yapamıyoruz, para kazanmıyoruz' derler. Size göre gerçekten de böyle midir?

Dış piyasaya açıldığınız zaman ciddi manada kârlılığınız düşüyor. Son yıllarda rekabet çok fazla arttı. Kârlılık oranı düştü. Eğer belli bir bölgede markalaşamadıysan, iş yapamıyorsan kolay kolay kâr edemezsin. Bugün yeni kurulan bir firma Konya'da benimle rekabet etmek isterse benden 1 lira aşağı satarsa zarar eder. Maalesef bunun önüne geçilemez. Geçilir fakat bu sefer de önüne başka bir şey çıkar. 

Hobilerinizden bahsedebilir misiniz?

 

Gezmeyi çok severim. İyi bir Galatasaray taraftarıyım. Burada Galatasaraylılar Derneği'nde de yönetimdeyim. Aynı zamanda Genç Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği'nde de (MÜSİAD) yönetimdeyim. İstanbul'a Galatarasaray'ın maçlarına gider gelirim. Hızlı araç sürmek hoşuma gider. Arkadaşlarımla, dostlarımla muhabbet etmeyi çok severim.

MUSTAFA GÜZEY

Editör: TE Bilişim