Daha çocukken, okuma yazma öğrenmeden önce kendini ifade etmek için bir yol olarak resmi seçen Beyza Albayrak, bu yeteneğini geliştirerek bugün dikkat çeken çalışmalara imza atmış durumda. Resim hayatına giriş yaparak, sonrasında bu alanda kendini geliştirmek için çaba gösteren Albayrak, resim yapmayı, “Resim benim için çıkış, kaçış, kurtuluş diyebilirim” diyerek yorumluyor. Resimle ilgili önemli açıklamalarda bulunan Albayrak, zihninde biriken düşünceleri resme aktarında mutlu olduğunu ifade ediyor.

Beyza Albayrak kimdir? Biraz hayat hikâyenizden bahsedebilir misiniz?

5 Mart 1999 yılında Konya’da dünyaya geldim. Eğitimime Dr. Teoman Bilge İlköğretim okulunda başladım. 2017 yılında Mahmut Sami Ramazanoğlu Anadolu İmam Hatip Lisesi’nden mezun oldum. Halen Necmettin Erbakan Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Sosyal Hizmet bölümünde 3. Sınıf olarak okumaktayım. Resimle ilgili TİSA’da Muhsin Kaleli’den resim dersi almaktayım. Konya’da ikame etmekteyim.

Sizin resme olan ilginiz ne zaman ve nasıl başladı peki? Sizi resim yapma sanatına yönlendiren ne olmuştu?

Okuma yazma öğrenmeden evvel kendimi ifade edebileceğim bir yol bulmuştum. Gördüklerimi unutmadan yansıtabildiğimi ailem fark etti, bu şekilde ilerledi.

Etkilendiğiniz veya örnek aldığınız sanatçılar var mı? En çok beğendiğiniz Türkiye’de ve Dünyada örnek aldığınız ve beğendiğiniz sanatçılar kimlerdir neden?

Elbette her alanda olduğu gibi bu işin de ustaları, üstatları var. En çok sorusu zor bir soru aslında. En’leri seçemesem de birkaç isim verebilirim sanıyorum. Tevafuken gördüğüm hâlâ takip ettiğim Hatice Kübra Kahraman’ın sulu boya çalışmalarına gıpta ediyorum, çizimlerinde zariflik buluyorum. Van Gogh ismini de verebilirim, tablolarını kendi çizimlerime uyarlayıp yeni fikirlere ulaşıyorum.

Ne tür resimler yapıyorsunuz? Felsefi olarak temanız nedir? Resimlerinizin konusu seçerken faydalandığınız veriler nelerdir? Temalarınızı nasıl buluyorsunuz?

Temadan yahut bir felsefeden ziyade duygu, düşünce ve değerlerime göre çizim yapıyorum. Yani bu sürekli değişkenlik gösterdiği için de çalışmalarıma çeşitlilik katıyor. Kâğıdı, kalemi, fırçayı, boyayı elime alınca bir şeyler kendiliğinden taşıp elimdeki malzemeye yansıyor. Bu bazen okuduğum bir kitapta görselleştirdiğim şeydir, bazen ünlü ressamların çizimlerine bir şey ekleyip çıkarmaktır, bazen dinlediğim müziktir, bazen de etrafımdaki nesnelerdir, tamamen serbest meslek mantığı.

 Güzel sanatlar okuyan öğrencilere ve resim alanında kendini geliştirmek isteyen kişilere vermek istediğiniz tavsiyeler ve ne tür önerilerde bulursunuz?

Bu alanda okumadığım için tavsiye vermem cüretkârlık olacaktır. Fakat resim çizmek isteyen herkes için şunu söyleyebilirim ki yapacakları çizimleri başkalarının çizimleriyle kıyas etmeden çizsinler. Her elden çok farklı çizgiler dökülecektir ve o resme değer yükleyen kişinin şahsı olacaktır.

Resim çizmek sizin için ne ifade ediyor? Temel bir hayat ihtiyacı diyebilir miyiz? Sizce iyi bir ressam olabilmenin olmazsa olmaz kuralları var mıdır?

Resim benim için çıkış, kaçış, kurtuluş diyebilirim. Evet, temel bir ihtiyaçtır, susayınca suyu aramak, suyu bulunca da ona kanmak gibi. Zihnimde biriken görüntüleri aktarınca keyiflendiğim çok olmuştur. Bazen istediğimi çizememişsem bunu bu alanda almış olduğum eğitimin yetersizliğine yorarım, bu da beni çabalamaya sevk eder. Son soruyu ressamlara sormalı.

İleride resimle ilgili gelmek istediğiniz nokta neresidir?

Çizimlerimi okuduğum alan üzerinden şekillendirmek aslında, psikoloji ve resim, müşahhas ve mücerret, karşıtlıklarda hep bir uyum bulmuşumdur.

Yakın zamanda gerçekleştirmeyi düşündüğünüz yeni bir proje veya sergi var mı?

Fişler üzerinden daha kapsamlı bir çalışma yapmayı düşünüyorum, fiş üzerine resim çizmek aslında toplumsal sorumluluk projesi gibi de düşünülebilir, sanatın geri dönüşümü gibi. Zamansız ve mekânsız çizimler olarak düşündüğüm bir proje daha var. Gördüğüm nesneleri bahçede, kafede, parkta, toplu ulaşım aracında vs. çizmek diye açıklayabilirim. Ve tabiki Konya, Konya çok güzel, dolu dolu yaşanabilecek bir kültür şehri. Konya’nın modern ve tarihi yapılarını çizmek fikri heyecan verici ve keyifli olabilir.

“Hazreti Mevlana'nın 746. Vuslat Yıl Dönümü Uluslararası Anma Törenleri” kapsamında geldikleri Konya’da gönüllü olarak davetlilere müzik yapan İranlı gurup, müzik sayesinde gönüllerin biraraya gelebildiğini vurguluyor

‘Müzikle gönüller bir oluyor’

“Hazreti Mevlana'nın 746. Vuslat Yıl Dönümü Uluslararası Anma Törenleri” büyük bir coşkuyla sona erdi. Törenler kapsamında 10 gün boyunca şehir birçok farklı etkinliğe ev sahipliği yaptı. Bunlardan biri de Mevlana Meydanı’nda Türbe Önü Buluşmaları’ydı. Kurulan çadır içerisinde yapılan etkinliklerle söyleşiler, çeşitli sunumlar, müzik dinletileri ortaya kondu. Yerli ve yabancı misafirlerden tam not alan bu etkinlik, akşamları da farklı bir atmosferle yine beğeniyle takip edildi. Çadırlarda akşamları resmi herhangi bir organizasyon olmamasına karşın, törenler kapsamında Konya’ya gelen yerli ve yabancı misafirler, bu çadırda kendilerince organizasyon yaptılar. Spontane gelişen bu organizasyonlar kapsamında özellikle Hz. Mevlana aşığı sanatçılar, davetlilere müzik dinletileri sunarak, törenlere farklı bir boyut kazandırdılar. Büyük beğeni alan bu organizasyonlar, kendiliğinden geliştiği için misafirler tarafından “Gönülden nağmeler” olarak hafızalardaki yerini almış durumda.  

GÖNÜLLÜ OLARAK ÇALIYORLAR

Türbe Önü Çadırı’nda yapılan bu etkinlik, Hz. Mevlana için Konya’ya gelen yerli ve yabancı misafirler tarafından gönüllü olarak icra edildi. Bir gelenek halini alan bu durum, dikkat çeken ve beğeniyle izlenen bir etkinlik dizisine dönüştü. “Hazreti Mevlana'nın 746. Vuslat Yıl Dönümü Uluslararası Anma Törenleri” kapsamında Konya’ya gelen ve burada gönüllü olarak müzik yapanlar arasında İranlı bir müzik gurubu da yer aldı. 16 bayan 9 erkek olmak üzere 25 kişiden oluşan gurup, burada yaptıkları müzikle davetlileri adeta mest etti. Gurup adına Yenigün’e konuşan Hesmat Hajizadeh, “Dünyanın her yerinden bir dil olmuyoruz ama gönüller bir oluyor” dedi.

Bize kısaca gruptan bahsedebilir misiniz?

Bu grup Kirmendar hocanın rehberliğinde kuruldu Ekibimiz 16 bayan 9 erkek olmak üzere 25 kişiden oluşuyor. En küçüğü on yaşındadır en büyüğünün yaş sınırı yoktur. Muhtelif yaşlarının bulunduğu bir grup. Farklı şehirlerin konser veriyoruz. Kirman halkının ve gurubumu İran’da çok beğeniyorlar çok benimsenmiş durumdayız çok konserler ihraç etmiş durumdayız.

Hangi tarz müzikler söylüyorsunuz?

Değişik yerlerde konserler veriyoruz. İlahi olabilir, Sufi olabilir İran geleneksel şarkıları dini şarkılar ilahiler ve o bölgeye ait şarkıları ve ilahileri icra ediyoruz.

Konya için neler söylemek isterseniz? Konya size ne ifade ediyor?

Konya İran’ın bir ilidir öyle biliyoruz. Çünkü biz İran’danız, Biz Konya’danız Konya güzel, Mevlana güzel çok geldim. Çokça geldim buraya. Burası güzellikler şehri. Çokça severim. Ben kendi uşaklığımla Mevlana’nın şehirlerinde büyüdüm. Çok severim çok ilgilenirim. Kalpleri birbiriyle ile kavuşturan bir şehir.

Hz. Mevlana sizin için ne ifade ediyor?

Çünkü Mevlana dili Farsçadır. Bize ve Türklere aittir. Aslında Mevlana İslam dünyasına aittir. O bir felsefecidir, bir ariftir, bir mutasavvıf olduğu için herkese aittir. Biz İran halkıda Türkiye’ye kardeş ülkedir. Öyle hissediyoruz ki Hz. Mevlana’nın şiirleri gibi insanları birliğe yetiştiriyor. Bizde buraya toplanıyoruz. Dünyanın her yerinden bir dil olmuyoruz ama gönüller bir oluyor.

Çaldığınız Müzik Aletleri Nelerdir

Ekibimiz 16’sı bayan 9’erkek olmak üzere toplam 25 kişiden oluşuyor. Ekibimizden 20 kişi Def çalmaktır. İki kişi geleneksel İran geleneksel sazı, bir kişi ney üflüyor. Ve bir kişide solistlik yapmaktadır.

Editör: TE Bilişim