Konya'nın yetiştirdiği önemli kültür adamlarından biri de Feyzi Halıcı'dır. 1924 Konya doğumlu olan Feyzi Halıcı, daima Konya sevdalısı oldu, gönülleri kazandı. Konya Gazeteciler Cemiyeti'nin 1951'de kurulmasını da sağlayan Halıcı, onlarca dergi ve gazetede şiirler ve yazılar yazdı

 

Bu hafta sayfamıza Konya Kültürüne büyük hizmetlerde bulunmuş Feyzi Halıcı'yı konuk ediyoruz. Yüksek Kimya mühendisi Feyzi Halıcı aynı zamanda insan kazanma, şairler yetiştirme konusunda da bir mühendis. O gönüllerin mühendisi, kalplerin mühendisi. Başta Konyalı âşıkların olmak üzere Türkiye'deki tüm âşıkların ağabeyi, onların en büyük destekçisi ve elinden tutanıdır.

Hayatı

Feyzi Halıcı, 1924 yılında Konya'da Mevlana Dergâhının bitişiğinde Celal Sokaktaki bir evde doğdu. Çocukluğu ney ve kudüm sesleri içinde geçti. İlkokulda iken babasının halı mağazası vardı. Babasının dükkânı âşıkların otağı haline gelmişti. Buraya gelen âşıklar birbirleriyle atışırlar, Feyzi Halıcı da bunları dikkatle dinlerdi. Bir müddet sonra Feyzi Halıcı da âşıklar gibi doğaçlama şiirler söylemeye başladı.

1938 yılında Konya Ortaokulunu bitiren Feyzi Halıcı, 1941'de Konya Lisesinden mezun oldu. Daha sonra İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Kimya Bölümüne girdi. 1951 yılında bu okuldan Yüksek Kimya Mühendisi olarak mezun oldu. İstanbul'da hep kültür sanat ve folklor ile ilgilendi. Şiirleri; Çınaraltı, Şadırvan, İstanbul ve Varlık dergilerinde yayınlandı.

Feyzi Halıcı, kimya laboratuarı açıp bir müddet çalıştıysa da bu mesleği bırakarak babasıyla birlikte halı ticaretine atıldı. Bu arada gazeteciliğe başladı.

1951'de Konya Gazeteciler Cemiyetini kurdu. 1957'de Türk Dil Kurumu üyesi oldu. 1959'da Konya Turizm Derneğini kurdu. Uzun yıllar başkanlığını yaptı. 1977'de Konya Kültür ve Turizm Vakfını kurdu. Konya'da ulusal düzeyde Mevlana törenlerini ve sempozyumları gerçekleştirdi. Konya'da Geleneksel Halk Şairleri Şöleni ve Bayramını yönetti. 1968- 1977 yılları arasında Konya Senatörlüğü yaptı. Aynı zamanda İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı ve Atatürk Kültür Merkezi Bilim Kurulu onur üyeliğiyle birlikte Londra Rumî Komitesi, Aturjet ve Atatürk Dil ve Tarih Yüksek Kurumu üyesidir. 1970-76 yılları arasında Türkiye Pakistan Kültür ve Dostluk Cemiyeti ve Atatürk'ün kurduğu Türk Kooperatifçilik Kurumu'nun 1977-81 yılları arasında Genel Başkanlığını yaptı.

Hayatını Türk kültürüne adayan Feyzi Halıcı,1954 yılında Konya'da Gül Bayramı, Gül Şöleni, Gül yarışmaları, Güvercin Güzellik yarışmaları, Tarihi Konya Mutfağı, Konya yemekleri konusunda yarışmalar düzenledi. (1)

Sanat hayatına Yedigün ve Çınaraltı dergileriyle başlamıştır. Şadırvan, Varlık, İstanbul, Hisar, Türk Dili, Milli Kültür, Türk Edebiyatı dergilerinde şiirleri ve yazıları yayınlandı.1957 yılında Konya'da aylık olarak çıkarmaya başladığı kültür-sanat –turizm ve Folklor dergisi olan"ÇAĞRI" 2014 Aralık ayında 661.sayıya ulaşmıştır.

7 yıl Kültür ve turizm bakanlığı çağdaş Türk Kültür eserleri kurulu üyeliği yapmıştır

Bu gün 91 yaşında bulunan ve basın şeref kartı sahibi olan Feyzi Halıcı evli ve 2 çocuk sahibi olup İstanbul'da ikamet etmektedir.

Eserleri:

Şiirleri:Bir Aşkın Şiirleri (Konya /1947), Masmavi (1952), İstanbul Caddesi (İst./ 1956), Günaydın (İst. /1957), Dinle Neyden (Ank./1958), Gecenin Bir Yerinde İki Ceylan (Mensur Şiir, 1966), Selçukya'da Aşk (1967) Mesnevi'den Bin Bir Beyit (1982), Yaşama Sevinci (1983), Feyzi Halıcı'nın İtalyanca Şiirleri (çev. Ord. Prof. Dr. Anna Masala,1987), Mevlâna Mesnevi 1. Cilt (1992) ;Yaylaya Bir Gelin Geldi (1998), Selçukya Güzellemesi (Mensur Şiir, 1987),Rubailer I (1993); Rubailer II (1995); Seçme Şiirler (2000)

Antolojileri:İstanbul ve Fetih Şiirleri(1953), Bizim Şairler (1952),

YETİŞMESİ

Feyzi Halıcı, küçük yaşlardan itibaren şiirin ve musikinin harmanlandığı bir ortamda yetişti. 9-10 yaşlarında şiir yazmaya başladı. İlkokul sıralarında Son Posta Gazetesi'nin açtığı şiir yarışmasında "İçki zararlı mıdır?" anketine şiirle karşılık verdi. Bundan sonra adı "Küçük şair" olarak anılmaya başladı. Gazetenin ilk sayfasında şiirleri yayınlandı. Şiirleri Afacan, Mektepli, Çocuk Sesi ve Arkadaş dergilerinde yayınlandı. (2)

Babasının her yazdığı şiiri ödüllendirmesi ve şiirlerinin mahalli gazete ve dergilerde yayınlanması Feyzi Halıcı'nın şiire olan ilgisini daha çok artırdı. Âşıkların bulunduğu sohbetlere iştirak ederek âşıklık geleneğini öğrendi.

Sevdiği ve örnek aldığı ilk şairler

Orhan Seyfi Orhon, Yusuf Ziya Ortaç,  Faruk Nafiz Çamlıbel ve Mehmet Akif Ersoy idi. Daha sonraki yıllarda Necip Fazıl Kısakürek, Ahmet Kutsi Tecer, Arif Nihat Asya, Zeki Ömer Defne, Mustafa Seyyit Sütüven, Yahya Kemal ve Ahmet Haşim beğendiği şairler arasında yerini aldı.  Halk şiirine adeta tutkundu.

Feyzi Halıcı'nın Sanat Anlayışı

Çocukluğundan beri şiir yazan Feyzi Halıcı, şiiri toplumun hizmetine vermiştir. Bazen mensurla karışık manzumeler bazen de sadece nazım yazmıştır. Şiirleri genelde dörtlükler halindedir. Şiirlerinde bazen Fezaî mahlasını kullanır. Mevlana'dan ve Yunus emreden çok etkilenmiştir. Hazreti Mevlana'nın Mesnevisinin ilk cildini, Divan-ı Kebirden ve rubaîlerden seçmeler yaparak Farsçadan Türkçeye manzum halinde çevirmiştir.

Farsçadan Türkçeye manzum olarak çevirdiği Hz. Mevlana'nın Mesnevisinin ilk beyitleri şöyledir:

"Duy, şikâyet etmede her an bu ney

Anlatır hep ayrılıklardan bu ney

 

Der ki feryadım kamışlıklardan gelir

Duysa her kim gözlerinden kan gelir

 

Ayrılıktan parçalanmış bir yürek

İsterim ben derdimi dökmem gerek

 

Şayet aslından biraz ayrılsa, can,

Öyle bekler, vuslata ersin zaman

…" (3)

Seyit Kemal KaraalioğluTürk kültür ve Folklor araştırmacısı, Mevlana aşığı Feyzi Halıcı'nın sanat ve edebiyat anlayışını şu şekilde değerlendirmektedir:

"Feyzi Halıcı, edebiyatımıza modern mistisizmin değişik bir sesini getirebilen, her geçen yıl kendini biraz daha yenileyen, Mevlana aşığı bir şair. Sanat anlayışı şu sözlerindedir: "Aziz halkımızın üşünce ve duygusuna, milli tarih şuur ve memleket sevgisi içinde gönülden bağlı olarak, halkın konuştuğu ve anlaştığı arı-duru Türkçe ile modern sanatın yeni imkânlarını deneyerek, bu güzel yurdun ve insanların şiirini yazmak biricik gayemdir.(4)

Abdülkadir Güler,Milliyet Gazetesi Kültür Sanat sayfasında kaleme aldığı bir makalesinde Feyzi Halıcı'nın şiir ve sanatı hakkında şu tespitlerde bulunuyor: "Gerçek sanatçı, zamanın anında güzelin, faydalının, doğrunun, sevginin sabırlının araştırıcısı ve yorumcusu olmalıdır. Sanatçı elde ettiği bulguları öz ve anlaşılır bir dille ve sevecenlik içinde yaşadığı toplumun insanlara sunabildiği ölçüde kişilik kazanır. Sanatçı toplumu toplum yapan duygu ve duyarlılığı bir kutsal belge halinde gelecek çağlara taşıyan bir iyi niyet elçisidir. Kök, köken ve gelenek, tarihi, coğrafyayı içeren bir kompozisyonda, sanatçının ilham ve güç alacağı bir ana kaynaktır. " Halıcı şiir ve sanatçı için bunları söylerken ilhamını, XIII. Yüzyılda yaşayan ve günümüze dek gelen sesiyle ve şiirleriyle gönüllerde tahta kuran Yunus Emre'den alarak şunları sözlerine eklemeden edemiyor. " İnancıyla ve şiirleriyle on üçüncü yüz yılın Anadolu'sunu maya maya yoğuran Yunus Emre'nin dört sözcükten ibaret önerisine kulak veriniz. " Senden ayrıl, sana kaç !"  Yunus Emre bu öz düşüncesiyle" Bencilliği Bırak! " Gerçeğin ve güzelliğin arayışına çık. Daima iyimser ve hoş görülü ol!" Yaşama sevinci içinde şiirlerini yazıyor. Halıcı hiçbir yerde ayırım yapmadan şiirlerini ince bir gergef üzerinde oya işler gibi yazıyor. Kimi zaman Yunus Emre, kimi zaman Mevlana gibi şiir ırmağı içinde coşup çağlıyor. İnsanlar arasında dini, ırkı, fikri ve rengi ne olursa olsun cümle insanlığa saygı duyarak şunları yazıyor:

Bir can canında o canı ara!

Beden dağındaki gizli mücevheri ara!

Ey yürüyüp giden dost bütün gücünle ara!

Amma dışarda değil aradığını kendi içinde ara!

Halıcı, bunu bir evrensel görüş olarak görüyor ve bu kendine özgü duygularla tüm evreni kucaklıyor. Bu duyarlığında Yunus Emre, Hz. Mevlana ve Hacı Bektaş-ı Veli vardır. (5)

 Sanatın, kalemini içinde yetiştiği halkın kültürüne adayan Feyzi halıcı Dinle neyden adlı şiir kitabında bir Hz. Mevlana'dan bir kendi şiirine yer vermekte, zaman zaman bazı sayfalara nesir sıkıştırmaktadır. Kendi şiirinden bir örnek:

HER ŞEY

Yaşamak uğruna bir tanem ne varsa

Her şey senin yüzün suyu hürmetinedir

Şu tablo, şu nehir, şu vişne dalı

Her şey senin yüzün suyu hürmetinedir.

 

Boş yere mi kumruların ötüştüğü

Yıldızların gece yarısı düştüğü

Şu yeşil kubbeleri süsleyen büyü

Her şey senin yüzün suyun hürmetinedir.

…" (6) Yine "Dinle Neyden" kitabına yazdığı nesirlerden bir bölüm verelim:

AŞK

 Nasılda suda daireler büyüyordu. İnce zarında suların parmaklar geziyordu. Gecenin bir ucundan o bir gecenin öteki ucuna kadar yarıçaplarıydı dairelerin, gelişen, çoğalan… Geceler camın dış çerçevesinden itibaren başlıyordu. İçerde aydınlık vardı…

Aklın bittiği nokta gerçek aşkın başlangıç noktasıydı. Akıl suyun, içine boşaltıldığı bir kabın şeklini almasını emrediyor, aşk, suya göre kabın şekil değiştirmesini zorunlu kılıyordu. İlahi aşkta teferruat yoktu, şekil yoktu, bir yalınca sonuç vardı o kadar…"(7)

Şair Feyzi Halıcı, Hz Mevlana'nın şiirlerinde, gazellerinde ve rubailerinde yaşadığı coşkunluğu Türkçeye çevirdiği eserlerinde kudretle işlemiştir. Hakk katından gönül kâbesine dökülüp söz ve hecede billurlaşan nağmeleri Feyzi Halıcının eserlerinde de aynen görmekteyiz:

"O erin ben kuluyum, hoş ve güzel bunca sefa,

O erin derdi benimdir, doludur gönlü vefa

Ayrı tat, ayrı ıtır, başkaca yok bir haberim,

Sade derdiyle hoşum, can gibidir onda cefa…"(8)

 Âşıkların babasını âşıkların ağzından dinleyelim:

Konya Kültür hayatında Âşıklar Bayramı'nın ayrı bir önemi vardır. 1966 yılında ilk defa Konya'da feyzi Halıcının teşebbüsleriyle düzenlenen Âşıklar Bayramı, adeta âşıkların yetiştiği, kendisini eğittiği bir okul olmuştur. Bu okulun eğittiği, kendisini geliştirdiği âşıklardan biri de Âşık Mehmet Atar (Ataroğlu) dur. Âşık Ataroğlu Feyzi Halıcı'nın âşıklara ön ayak olması, âşıklık geleneğinin uygulaması ve Âşıklar Bayramı'nın, Türk kültürüne yaptığı katkı hakkında şunları söylemektedir: "Ben Feyzi Halıcı ile ilk defa 1976'da tanıştım. Önceki senelerde olduğu gibi o yılda Âşıklar Bayramı yapılacaktı. Eğitim Enstitüsü'nde öğrenci idim.  Turizm Müdürlüğüne gittim. Kendisine Âşıklar Bayramına katılmak istediğimi söyledim. Bana:

-"Saz çalabilir misin?" dedi. Ben de:

 "-Çalarım" dedim.

-"O zaman sazını al, gel." Dedi. Sazımı alıp gittim. Benim Âşıklar Bayramına katılmam bu şekilde oldu.

"-Sana bir ayak versem açabilir misin?" dedi. Ben de:

"-Açarım"

Bana bir ayak verdi. Aynı vezinde ve kafiyede 3-4 dörtlük söyledim. Çok beğendiler. Sonra rahmetli Şeref Taşlıova'yı çağırdı ve "aşığımıza bir mahlas ver" dedi. O da:

"Senin soyadın atar, mahlasın da "Ataroğlu" olsun dedi. Böylece mahlasımı Feyzi Halıcı, Şeref Taşlıova'ya verdirdi.

Okul bitti, ben tayin oldum gittim. 1995'te Feyzi Halıcı ile tekrar karşılaştım. Bu sefer halk eğitim müdürü olarak karşılaştım. Çok yakın, candan davrandı.

"Konya'dan âşıkların çıkmasını istiyorum" dedi. Fakat öğretmen olduğum için fazla ilgi gösteremedim.

Feyzi Ağabey'in Konya'da düzenlediği Âşıklar Bayramı, Türkiye'de düzenlenen âşıklar bayramı için bir model oluşturdu. "Dudak değmez, söz, atışma, taşlama, muamma" gibi âşıklık kültürünün esasları onun zamanında uygulanmaya başladı.

Feyzi Halıcı, âşıklara hep destek olmuştur. Bütün âşıkların yetişmesinde onun emeği çok fazladır."

Konya'nın Somuncu Babası Âşık Seyfi Meramîde kendisine Meramî mahlasını Feyzi Halıcı'nın verdiğini ifade ederek üstada karşı duygu ve düşüncelerini şöyle belirtiyor: "Feyzi Halıcı'nın Türkiye'de gelmiş geçmiş en büyük şairlerden olduğuna şüphem yoktur. Konya'da 1965 yılında başlattığı âşıklar Bayramını uzun bir süre yöneten Feyzi Halıcı, âşıklara, şairlere kucak açan, onlara değer veren ve destekleyen emsalsiz bir insan. Kendisinden çok etkilendim. Bana okuduğu birkaç şiiriyle âdeta büyülendim. Bana yapmış olduğu iltifatlar, benimle alakadar olması, şiire dört elle sarılmamı sağladı. O, yalnız benimle değil bütün şairlerle ilgilenirdi. Onu kelimelerle ifade etmek imkânsızdır desem mübalağa etmiş olmayız. Bundan 15 sene önce kendisiyle yeni tanıştığımızda yerel bir televizyon kanalında yarım saat konuştu ve Konya halkına, basınına bana sahip çıkmaları gerektiğini söyledi. Bu da benim şiire karşı ilgi ve alakamı arttırdı, kendimi geliştirmek ve yeni şiirler yazmak için daha çok gayret ettim. Çıkardığı Çağrı dergisine benden sürekli şiir isterdi. Her karşılaşmamızda, toplantımızda mutlaka birkaç şiir okutur, bizi dikkatle dinlerdi. Kendisi şiir okumaya başladığı zaman bizim de kendisini sükûnetle dinlememizi isterdi."

Âşıklarımızın da dediği gibi Feyzi Halıcı'yı ifade etmeye kelimeler yetersiz kalıyor. Gönül isterdi ki Feyzi Halıcı'yı anlatmak için daha çok âşıkların görüşlerine yer verelim; ama sayfamız sınırlı. İnşallah bir başka araştırmamızda diğer âşıkların ve gönüldaşların sohbetine yer veririz.

Allah'tan bir kültür abidesi olan Feyzi Halıcı'ya sağlıklı, huzurlu ve hayırlı bir yaşam diliyoruz.

DİPNOTLAR:

1)Gönülal, İsmet, "Feyzi Halıcı", Feyzi Halıcı'nın Mesnevi I. Cilt Tercümesi Kitabının kapak sayfası,1992/ANK

2) Parmaksız, Mehmet Nuri, "Feyzi Halıcı Üzerine Bir Değerlendirme", Kültür Köprüsü, Eylül 2013

3)Hz. Mevlana, Türkçe tercüme: Feyzi Halıcı, Mevlana Mesnevi, s. 23, Pelin Ofset, 1992/ANK

4)Karaalioğlu, Seyit Kemal, Resimli Türk Edebiyatçıları Sözlüğü, s.176,İnkılâp ve Aka Yay, I. Baskı, 1974/İST

5)Abdülkadir Güler, "Şair Feyzi Halıcı'nın Şiir Dünyası", Milliyet Kültür Sanat, 21 Nisan 2015

6) Halıcı, Feyzi, Dinle Neyden, s.38, Güven Matbaası, 1973/ANK

7) Halıcı, a.g.e., s.33 v.d

8)Mevlana Celaleddin, Rubailer, Türkçeye çev.: Feyzi Halıcı, s.32,Doğuş Ofset, 1986/KONYA

 

 

 

Editör: TE Bilişim