Genelde 'Konyalım' türküsüyle tanıyoruz Nadide Sultan'ı. Kendisiyle türkünün hikâyesini, Konya ile bağını, ses sanatçılığı için yola çıkış sürecini, hobilerini, Konya insanı hakkındaki düşüncelerini ve hayatına dair bilinmeyen hususları konuşmak için İstanbul yollarına düştük. Nadide Hanım, bizi son derece samimi bir şekilde karşıladı. Sıcakkanlıydı, aynı zamanda mütevaziydi. Sohbetimizin sonlarında Konyalılara mesajını sorduğumuzda, "Bana daha çok destek olmalarını ve sahiplenilmeyi isterdim. Çünkü çok ihtiyacım var" dedi. Çok küçük yaşlarda sahne deneyimi yaşadığını söyleyen Nadide Sultan, "Yaşım küçüktü ve çok magazinsel bir tanıtım yolu izlendi. Ben de buna uymak zorunda kaldım. Onun için sıfırdan değil, -1'den sektöre adım attım" diye konuştu.

Nadide Sultan kimdir?

1976, İstanbul doğumluyum. İlk, orta ve lise eğitimimi İstanbul'da tamamladım. Okul yıllarında sürekli müzikle iç içe oldum ve Üsküdar Musiki Cemiyeti'nden dersler aldım. Liseden sonra bir müzik grubu ile değişik barlarda şarkıcılık yaptım. Çifte Bela başta olmak üzere çeşitli televizyon dizilerinde ve sinema filmlerinde rol aldım. Yine farklı televizyon kanallarında program sunuculuğu görevinde bulundum. 2009 yılında, çeşitli nedenlerden dolayı yarım bıraktığım üniversite eğitimime geri döndüm. 2011 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Müziği Ses Eğitimi Bölümü'nden mezun oldum. Şu anda Haliç Üniversitesi Türk Müziği Bölümü'nde Yüksek Lisans yapıyorum. 5'in üzerinde albüm yaptım. En son Anlayan Anlar isimli albüm ile sevenlerime 'merhaba' dedim. 4 kardeşiz. 2 kız, 2 erkek. Ağabeyim, Ali Türkoğlu, ünlü bir oyuncu. Şu anda Eskitilmiş Kılıç adlı bir tiyatro oyununda Sultan Abdülhamit Han'ı canlandırıyor.

 - Nadide hanım, ilk olarak sizin Konya ile bağınızı öğrenebilir miyim?

 Annem ve babam Konyalı. Ben İstanbul doğumluyum. Sadece tatillerde ve konser için gittiğim kadarıyla Konya'yı biliyorum. Konya tatilleri, benim için Bodrum'a gitmek kadar güzel.

 - Sanatçı olmak hayaliniz miydi?

 Her zaman şarkı söyleyen, müzikle ilgileneceği belli olan bir çocuktum. Zaten 12 yaşında müzik eğitimim başlamıştı. Ondan daha da küçükken ilkokul ve ortaokulda korolarda hep ön sıralarda ben vardım.

 - Ailenizin bu yönde bir baskısı oldu mu? 'İlla sanatçı olacaksın' diye.

 Hayır. Tam aksine. İstemediler hiç. Hobi olarak yap dediler. Hatta Üsküdar Musiki Cemiyeti'nden dersler alırken, bilerek beni meslek lisesine yazdırıp, "Derslerin çok ağır olur, müziğe vakit ayıramazsın" dediler. Ben de  "Hayır, musiki derslerine devam edeceğim" dedim. Daha sonra zayıf getirmemek şartıyla kabul edip, Musiki Cemiyeti'nden eğitim almama müsaade ettiler.

 - Nadide Sultan isminin bir marka haline geldiğini düşünüyorum. Hiç yola çıkarken bugünlere geleceğinizi tahmin edebiliyor muydunuz?

 Teşekkür ederim. Yok, bu kadarını hiçbir zaman hayal etmedim. Yani hep ucu açık hayallerim oldu. Hiçbir zaman hayallerimin kenarlarını, köşelerini çizmedim. İyi şeyler yapmayı istedim, Allah da güzel şeyler nasip etti.

 - Karşıdan biri gelse, konuşmasını dinleseniz, 'haa bu Konyalı' der misiniz?

 Tabii ki derim. (Gülüyor). Anneannem ve dayımlardan biliyorum, Konyalıların nasıl konuştuklarını. Çok hoşuma gidiyor konuşmaları. Bence çok sempatik ve belirgin bir şivemiz var.

"KİMSENİN YÜZÜNE TELEFON KAPATMADIK"

 - Size ulaşmakta pek zorluk çekmedik. Ama sizin gibi toplumda öne çıkan bazı Konyalı ünlülere ulaşmakta güçlük çekiyoruz. Hatta kimi zaman telefonlar yüzümüze kapanıyor. Bu konu hakkındaki görüşlerinizi öğrenebilir miyim?

  Biz bugüne kadar değil hemşerimiz, kimsenin yüzüne telefon kapatmadık. Saygılı ve prensipli olan herkese, başta şahsım olmak üzere menajerim ve ekibim aynı saygıyı gösterir ve görüşür.

 - Hele bir şarkınız var ki, isminizden önce bu şarkı akla geliyor. 'Konyalım yürü.' Bu şarkının hikâyesini öğrenebilir miyim?

 Şarkı değil, tarihi çok uzun yıllara dayanan anonim bir türkü. 1999 yılında bütün pop sanatçıları türkü söylemeye merak salmıştı. Ben de dahil. Herkes kendi albümüne koyuyordu, kendi tarzına uyarlıyordu. Biz de öyle pop şeklinde uyarladık. Bütün şarkıların önüne geçti. Çünkü insanın bağrından kopar türküler, hani zorlayıp fışkıran bir nehir, yolundaki her şeyi, taşı, onu, bunu sürükleyip götürür ya aynen türküler de öyle. Biz de başka şarkı ile çıkış yaptığımız halde hatta Tutuldum isimli bir parça 80, 100 bine giderken 'Konyalı' radyolar tarafından keşfedildi ve albümü, çok büyük tirajlara taşıdı.

- Neden Konya'ya has bir anonim türküyü tercih ettiniz? Ailenizden ötürü mü?

 Aslında sahnede, pop şarkıların yanında eğitimini aldığım Türk Sanat Müziğini de, türküleri de söylüyorum. 'Konyalı'yı da her sahnemde söylerdim. Bir gün cicianne dediğim Nezoş geldi, 'albümüne koysana' dedi. Bir başka gün de Sanatçı Kubat'a, 'albümde türkü söylemek istiyorum' dedim.  O da bana, 'sen Konyalı değil misin? Konyalı'yı okusana diyerek bana fikir verdi. Bu fikir çok hoşuma da gitti ve kararımı verdim.

 - Nadide Sultan, orijinal isminiz mi?

 Evet, kimliğimde öyle yazıyor. Nadide Sultan Türkoğlu.

 - Bugünlere gelmek kolay olmamıştır. Çok zorluk çektiniz mi?

 Her güzel şeyin bir zorluğu var. Bir yerlere ulaşmak kolay değil. Mücadele aslında hep devam ediyor.

 - Hiç pes ettiğiniz, 'bırakacağım artık, uğraşmayacağım' dediğiniz anlar olmuş mudur?

Çok oldu.

 - Yani insanlardan yana mı bir problem yaşadınız?

 Yok. İşin zorluğu ve bıkkınlık. Bu işin en zor tarafı, stresi, her şeyi doğru ve eksiksiz yapmaya çalışsanız da başarılı bulunmayabilir. Sonuçta insan memnuniyetine bağlı bir işimiz var. Mesela bir aşçı harika bir yemek yapar saatlerce uğraşır ama yiyenin damak tadına uymayabilir ve başarı-başarısızlık o insanların damak tadına bağlıdır. İşte bunun gibi bir şey. (Gülüyor).

"HER KAPIYI ZORLADIM"

 - Bugünlere gelmeyi neye borçlusunuz?

Allah nasip etti. (Gülüyor).  Biz çalışıyoruz ama bunu Cenab–ı Hak değerlendiriyor. Kendimi bildim bileli her alanda gelişmeye çalıştım ve her kapıyı zorladım. Yapabildiğimin en iyisini yapmaya çalıştım Mükemmeliyetçi bir yapım var. Bu yorucu bir özellik ama kariyer konusunda işe yarıyor,

 - Anne–babanız hayatta mı?

Hayattalar çok şükür. Ailemin bir kısmı Üsküdar'da bir kısmı Acıbadem'de ikamet ediyor.

 - Profesyonel manada sanatçı olduğunuz zaman anne ve babanızın tepkileri ne yönde olmuştu?

Başta istemediler ama benim zorumla alıştılar. Çok önemsemiyorlar ünlü olma durumumu.

 - Hobileriniz öğrenebilir miyim?

 Sinemayı çok severim. Arabada radyo dinlemek çok hoşuma gider. Evde genelde müzik dinlemem, arabada dinlerim. Beni heyecanlandıran kitapları okumayı çok severim. Tarihi romana karşı ayrı bir ilgim var. Ama bu aralar beni heyecanlandıracak bir tarihi roman bulamıyorum maalesef.

"GÖZYAŞLARIMA HÂKİM OLAMADIM"

- Konya kültürüne ne kadar vakıfsınız?

Bütün yemeklerini aşağı yukarı bilirim. Etliekmeğe bayılırım mesela. Aile olarak çok tahin yeriz. Küflü peynir vazgeçilmezimiz. Köpük helvayı aynı şekilde severim. Aslında Konya denildiğinde herkesin aklına gelen ilk şey, Mevlana Celaleddin–i Rumi'dir.  Bir defa ailemle Şeb-i Arus törenlerine gittim. Çok etkileyiciydi. Çocukluğumdan bu yana Hazreti Mevlana'yı defalarca ziyaret ettim. En son gittiğimde gözyaşlarıma hâkim olamadım.  Galiba büyüdükçe o felsefe daha çok etkiliyor insanı.

- Ses sanatçılığı çok değerli bir iş. Siz, sesinizin güzel olduğunu fark edip, 'ben sanatçı olacağım' mı dediniz?

 4 yaşında başladım şarkı söylemeye. Sesim güzel, şarkı söyleyeceğim şeklinde başlamadı. Şarkı söyledikçe etrafım beni keşfetmeye başladı.

- Bu işe sıfırdan mı başladınız?

-1'den başladım.

Niye -1?

 İlk sahne deneyimim 16 yaşında oldu. Üniversitedeyken hem okuyup hem çalıştım. İnsanlara çabuk güvenen bir yapım var. Bu da çalıştığım sektörde hiç olmaması gereken bir şey. Sahnelere ilk çıkışımda birilerine işim konusunda da güvenip teslim oldum. Sonunda da üzüldüm. Yaşım küçüktü ve çok magazinsel bir tanıtım yolu izlendi. Ben de buna uymak zorunda kaldım. -1 diyerek bunu kastediyorum.

 - Konya'da yaşamak ister miydiniz?

 Bazen çok özlüyorum

 - Neyini özlüyorsunuz? Çocukluğunuz Konya'da geçmemiş. İstanbul doğumlusunuz.

 Çocukluğumda yaz tatillerinde çok sık giderdim. O kavak ağaçları, iğdenin kokusu, anneannemin bahçesi, onları mesela İstanbul'da her gün yaşasam aynı keyfi verir mi bilmiyorum. Bazen düşünüyorum, yaşamak isteseydim, nasıl olurdu?

 - Yoğun tempodan, stresten uzaklaşıp Konya'da yaşamak ister miydiniz?

Ben herhalde denizi olmayan bir yerde yaşayamam. Keşke deniz olsaydı Konya'da.

 - Peki anneniz ve babanız Konya'ya özlem duyuyor mu?

 Memleketlerini çok seviyorlar. Çocukluğumuzun bütün yaz tatilleri hep Konya'da geçti. Başka bir yere götürmediler bizi.

 - Konyalı'ya bakışınız nasıldır? İyi insanlar mıdır?

 Nasıl kötü diyebilirim ki? Ben Konyalıyım. (Gülüyor). Kendimden biliyorum. Çok iyi insanlarız.

"ÇOK YOKLUK ÇEKTİK"

 - Yokluk çektiniz mi?

Aile olarak çok çektik. Özellikle babam iflas ettikten sonra bakkal dükkânı açıp, geçimimizi sağlamaya çalıştı. Kimi zaman dükkânda yattık kalktık ve tüm aile bireyleri olarak babama destek olduk.

 - Babanız ne iş yapardı?

 TIR şoförüydü. TIR satın almıştı. Sonra elinden TIR'ı gitti. Akabinde beraberce bakkal çalıştırdık.

- Siz de bakkalcılık yaptınız öyle mi?

 Doğrusu bakkallık. Bakkalcı, bakkalı satan demek. Evet, zamanında bakkallık yaptım.

 - Sanatçılar biraz kaprisli olur derler. Sizde de var mı böyle bir kapris?

 Bilmem, sizce var mı? (Gülüyor).

 - Hissetmedim.

 Nasıl hissediyorsanız öyle. İnsan kendini bilmez ki.

- Konya'ya bir mesaj yollamanızı istesem, neler söylemek istersiniz?

 Değerlerine sahip çıkmalılar. Bizlerin daha çok arkamızda durmalarını çok isterim. Ben mesela Konyalıların bana daha çok destek olmalarını ve sahiplenilmeyi isterdim. Çünkü çok ihtiyacım var.

 - Niye arkanızda durmuyorlar, acaba siz biraz mesafe mi koyuyorsunuz?

 Sizce mesafe koyan biri miyim? Bakın bize çok kolay ulaştığınızı söylüyorsunuz. Arkamda durmuyorlar diyemem. Ben daha çok sahiplenilmeyi istiyorum.

- 'Bu kadar stres, yoğunluk, yeter artık çekileyim sahnelerden' zaman zaman diyor musunuz?

 Hayır. Dönem dönem bırakmak istediğim olmuştur. Anlık bir ruhsal daralma vakitlerinde. Ama bir 20 sene daha sahnelerde kalırım. Tabii bu bir dilek. Allah ne gösterir bilinmez. O ne derse o olur.

 - Konuşmamız esnasında çok rahat bir görünüm sergilediğiniz dikkatimi çekti. Normal hayatta da çok rahat mısınızdır?

 (Gülüyor). Genelde insanlarla birlikte vakit geçirmeyi çok seviyorum. Hal böyle olunca onların yanında kendimi rahat hissetmek hoşuma gidiyor. Tabii ara sıra bu durum üzücü de oluyor. Çünkü belki de en çok dikkat edilmesi gereken husus, yeni tanıdığınız insanlar. Ama bu konuda da biraz fazla iyimserim. İnsanları severim. Ta ki bir şey görene kadar da onları sevmeye devam ederim.

 - İnsanları kırdığınız oluyor mu?

 İlla ki oluyordur.

 - İçe dönük bir eleştiri yapar mısınız?

 Çok yaparım. Hatta sıkça yaptığımı da söylerler.

 - Aileniz inanç olarak nasıl insanlardır?

 Annem, babama göre çok daha fazla muhafazakârdır. Benim de bakış açım muhafazakârlığa çok yakındır. Ama muhafazakâr kelimesi beni biraz rahatsız eder. Kelime manası olarak tutucu demek. Aslında muhafazakâr, her anlamda muhafazakâr olmaktır. Biz aile olarak inançlarına, köklerine bağlı, maneviyatına düşkün insanlarız. Allah ayırmasın.

 - Konser için Konya'dan davetler geliyordur. Bilhassa Konya'dan gelen davetler sizi daha mı çok mutlu ediyor?

 Tabii ki. Çünkü benim insanlarımın beni destekliyor duygusunu hissetmek çok güzel. Benim insanlarıma şarkı söylemek, takdir görmek harika bir duygu.

 - Çok küçük yaşlarda müzik ile ilgilenmeye başlamışsınız. Çevrenizden olumlu veya olumsuz tepkiler geliyor muydu?

 Çok küçükken odalara kapanıp sanat müziği dinlerdim. Sonra ortaokula gitmeye başladığımda Madonna'nın, Michael Jackson'ın şarkılarını ezberleyip, evde bağıra bağıra şarkı söylerdim. Apartmandakiler şikâyete gelirdi. Babam benimle çok dalga geçip, 'yeter kız, sus artık' diye uyarırdı. Sonra babam ilk kez 12 yaşımda beni alaturka söylerken dinleyip ağlamıştı.

- Babanız otoriter biri?

 Evet, otoriter biri. Sert bir mizacı var. Ama çok da esprili bir yanı vardır. Bu arada o da müzikle ilgileniyor. Ud çalmayı öğrendi, korolarda şarkı söylüyor mesela.

 - Bu dünyadan herkes gibi biz de ömrü tamamlayıp, ayrılacağız. Siz, vaktinizi tamamladığınızda arkanızdan ne denmesini istersiniz?

 İyi bir insandı denmesini ve insanların gözlerini kapattıklarında, 'bu Nadide'nin sesi, bu şarkısı çok güzeldiiii' denilmesini çok isterim.

Spot 1 : "Konya'ya, çocukluğumda yaz tatillerinde çok sık giderdim. O kavak ağaçları, iğdenin kokusu, anneannemin bahçesi, onları mesela İstanbul'da her gün yaşasam aynı keyfi verir mi bilmiyorum."

Editör: TE Bilişim