Zenbilli Ali Efendi Fatih Sultan Mehmet, II. Bayezid, Yavuz Sultan Selim ve Kanunî Sultan Süleyman han zamanlarını görmüş, zamanın dinî, aklî ve nakli ilimlerini öğrenmiş, âlim, fazıl bir zat idi. II. Bayezid, Yavuz ve Kanunî dönemlerinde müderrislik ve şeyhülislamlık makamında bulunmuş ve vefatına kadar da bu görevde kalmıştır.

Ali Cemali Efendi'nin ne zaman doğduğu kesin olarak bilinmemekle beraber Fatih Sultan Mehmed'in saltanatının ilk yıllarında o zamanki adı Larende olan Karaman'da dünyaya geldiği tahmin edilmektedir.  Şakayıku'n- Numaniye mütercimi Mecdi Efendi onu Karamanlı olarak göstermektedir. M. Cavid Baysun, İslam Ansiklopedisinde yazdığı Ali Cemali Efendi adlı makalesinde Amasya Tarihi yazarı Hüseyin Hüsameddin Efendi'ye istinaden onu Amasyalı olduğunu kabul ediyor ve Amasya'nın İslam mahallesinde dünyaya geldiğini ifade ediyor.(1)

Bursalı Mehmet Tahir ve M. Cavid Baysun,  Ali Cemali Efendi'nin Cemalettin Aksarayi neslinden olduğunu kaydederler.

Zenbilli Ali Efendinin çocukluk yılları ve ilk tahsil hayatı memleketi Karaman'da geçti. Karamanlı Mevlana Hamzazade'den Muhtasar-ı Kudurî ve Manzume-i Nesefi'yi talim etti. Hocasının tavsiyesine uyarak İstanbul'a geldi ve dönemin akli, dini ve nakli ilimlerinde ilmî kudretini ispat etmiş olan Molla Hüsrev'e talebe oldu. Bir müddet sonra Molla Hüsrev kadılık ve fetva işlerinin yoğunluğundan dolayı yeterince vakit ayıramadığından bahisle, Ali Cemali Efendi'yi Bursa'da Sultan Medresesi Müderrisi Mevlana Müslihiddin'e gönderek ondan akli ve dini ilimlerdeki noksanlarını gidermesini istedi. Bursa'ya gelen Ali Cemali Efendi burada uzun müddet derslere devam etti. İlim ve fünunda emsallerinden üstün bir durma geldiğinde Müslihiddin Efendi onu kendine müid (yardımcı müderris) olarak tayin etti ve medresede ders vermeye başladı. Muslihiddin Efendi bununla da kalmayarak ilmini, takvasını ve ahlâkını çok beğendiği Ali Cemali Efendi'ye kızını vermek suretiyle akrabalık bağı tesis etti.(2)

Zenbilli Ali Efendi, Fatih Sultan Mehmet Han tarafından Edirne'de Taşlık (Ali Bey) medresesine 30 akçe yevmiye ile müderris olarak tayin edildi. Padişah genç müderrisin fakir olduğunu öğrenince birkaç kat elbise ile 5000 akçe hediye gönderdi. (3)

Zenbilli Ali Efendi taşlık medresesinde uzun süre çalışamadı. Sadrazam Karamani Mehmet Paşa ile Sinan Paşa'nın arası iyi olmadığından görüşmeye devam eden Zenbilli Ali Efendi'ye çok kızdı ve onu 1477'de başka bir medreseye tayin etti. Önce Beylerbeyi medresesine, sonra da Siraciye Medresesine eski maaşında 5 akçe düşük olarak tayin etti. Bunu gururuna yediremeyen Cemali Efendi müderrislikten istifa etti. Bir Rivayete göre Şeyh Ebul Vefa'ya başka bir rivayete göre halveti şeyhi Şeyh mesut Edirnevi'ye intisap etmiştir.

Taşlık Medresesi'ne yapılan tayinin tarihi, kaynaklarda kesin tarihi gösterilmemekle beraber 1477'de medrese değişikliği olduğuna göre bu tarihten öncedir.

Mecdi Efendi, bu tayinin II. Bayezid Han zamanında yapıldığını, yapılan ihsanın da Fatih değil, II. Bayezid Han tarafından yapıldığını kaydetmektedir. Yine Sinan Paşa ile aralarındaki sohbeti ve muhabbeti kesmediği için Sadrazam Karamanî Mehmed Paşa'nın gadrine uğradığını, eski maaşından 5 akçe eksik olarak başka bir medreseye tayin edildiğinden bahseder. (4)

 

Fatih Sultan Mehmed Han'ın ölümünden sonra çıkan yeniçeri ayaklanmasında Karamani Mehmet Paşa da katledilmiştir. II. Bayezid Han, tahta geçer geçmez vezirlerini göndererek Ali Cemali Efendi ile görüşme talep etti.  Ali Cemali Efendi, bu görüşmeyi "sultanlarla görüşmek ibgaz-ı mübahattır" diyerek geri çevirmiştir. Fakat II. Bayezid kararında ısrar etti ve onu Bursa'daki Kaplıca medresesine cebren müderris olarak tayin etti. Daha sonra Amasya'da müftülük için 30 akçe vazife tayin edip o tarafa göndermişken kararı değiştirip tekrar kaplıca medresesine gönderdi. Bu şekilde vazife yaptıktan sonra yemi 50 akçe ulufe ile İznik'teki Orhan Gazi Medresesi'ne müderris olarak tayin edildi. Bir müddet sonra Bursa'daki Muradiye medreselerinde müderrislik yaptı.  Daha sonra medresedeki müderrislik görevini terk ederek Amasya'ya gitti. II. Bayezid'in Amasya'da kendi adıyla anılan medresesini tamamlamıştı. Sultan, Ali Cemali Efendi'yi Amasya müftülüğü vazifesini de uhdesine vererek medresesine müderris tayin etti. Bu görevde iken Amasya valisi şehzade Ahmed'in çocuklarının sünnet merasiminde aralarında çıkan bir tartışma yüzünden Amasya'yı terk ederek İstanbul'a döndü. Bu durama çok kızan II. Bayezid onu azletti. 6 ay kadar mazuliyette kalan Ali Cemali Efendi, İstanbul'da Bayezid Medresesine müderris tayin edildi. (5) Bir müddet bu görevlerde bulunduktan sonra hacca gitmek üzere izin istedi.

O dönemde Hicaz bölgesinde iki kardeş arasında iktidar mücadelesi yüzünden karışıklıklar içinde idi. Bir yıl Mısır'da kaldıktan sonra ertesi sene Hacca gitti. Mısır'da kaldığı süre zarfında oranın âlimleriyle görüştü ve ilmi tartışmalara, müzakerelere girişti.  Hac'da iken Şeyhülislam Eftalzâde Hamidüddin Efendi vefat ettiği (H.908)1502 senesinde şeyhülislamlık vazifesiyle Dersaadet'e çağrıldı. O yerine gelinceye kadar fetva işlerinin Sahn-ı seman Medresesi müderrislerinden birine havale edildi. Bundan sonra şeyhülislamların, Bayezid Medresesinde müderrislik yapmaları adet haline geldi. (6)

Yavuz Sultan Selim ve kanuni dönemlerinde de Şeyhülislamlık görevinde bulunan Zenbilli Ali Cemali Efendi, padişahların işlerine İslam'a uygun olarak yapmalarında yardımcı olmuştur. Kanuni Sultan Süleyman'ın Rodos seferine katılan Zembilli, zaferden sonra Rodos'ta ilk Cuma namazını kıldırmış, imam ve hatiplik yapmıştır. Rodosta kurulan dini müesseslerin düzenlemesini yapmıştır.

Vefatı

Dört padişah devrini görüp üç padişah döneminde şeyhülislamlık görevini sürdüren Zenbilli Ali Cemali Efendi H. 932 (M.1526) yılında yine Şethülislamlık vazifesinde iken vefat etmiştir. Kabri Zeyrekte yaptırdığı Sıbyan Mektebi'nin haziresindedir. (7)

Şahsiyeti

Yavuz Sultan Selim han zamanında da müftülük görevini sürdüren Zenbilli Ali Cemalî Efendi hakseverliği ve doğruluğu ile dikkat çekmiştir. Padişahın her hareketinde İslamiyet'e uymasında yardımcı olmuştur. Zühdü, takvası, cesareti, fıkhi ve ilmi konularda dirayetli, fikirlerini müdafaadan hiç çekinmeyen bir olarak şöhret bulmuştur.

Ali Cemali Efendi, doğru bildiği hak bildiği yoldan ayrılmamış, onun ilmi kudreti sert mizaçlı Yavuzu bile yumuşatmıştır.  Görevlilere hukukî kurallar çerçevesinde ceza verileceğini, suçluların padişahın emriyle katledilemeyeceklerini, idamların mahkeme kararından sonra müftünün fetvasıyla mümkün olabileceğini padişaha söylemekten çekinmemiştir. Bir defasında Yavuz Sultan Selim Hazine-i Amire hizmetkârlarından 150 kişinin idamını emretmişti. Bunu duyan Ali Efendi Divan-ı Hümayuna gelip padişahla görüşmek istediğini bildirdi. Şeyhülislamların Divana gelmeleri adet olmadığı için vezirler tazimde bulunup derhal padişaha haber verdiler. Padişahla görüştüklerin zaman Ali Efendi; "Duydum ki kullarında 150 kişiyi bî- günah katline emreylemişsin ve çaşini-i hayatlarına şehid-i şehadet katılsın demişsin. Bu azimete ruhsat ve bu ruhsata azimet usul-u ashabı sünnet ve erkan-ı erbab-ı din ve millete nâ- muvafıkdır (uygun değildir). Şöyle ki o günahsızların şahbâz-ı ecel gibi ömrüne konup, şimşir-i dilhahan-ı devlet gibi kanına girmeye ictiyaz (cevaz) eyleyesin. Ruhsare-i ahvalde âsâr-ı isyan nümayan olup zerre- tırar yar ve zülüf-i dildar gibi büyükçe günaha girersin. Zira bunların katli şer'an caiz ve cevazı haiz değildir." der.  Yavuz Sultan Selim; bunlar günah işlemişlerdir, cezalandırmam gerek. Şeyhülislamın Sultan'ın işlerine karışmaması gerektiği söyleyen Yavuz'a karşı Ali Efendinin verdiği cevap çok ilginçtir: "Şeyhülislamın bir görevi de sultanın ahretini korumaktır. Bu makule nâ- sezâ ve sehv ve hata hüviyed oldukta men eylemektir. Eğer mezkurların hatalarını afv eylersen ahrette nimet bulursun, afv etmezsen ikab-ı azimeye müstehak olursun."  dedi. Bu cevap karşısında Sultan'ın hiddeti geçti ve "afv ettim."dedi. Mevlana müşarün ileyh kalkıp giderken kapıda durdu ve "bu kişilerin el açıp dilenmeleri padişahın şanına muvafık mıdır?" Sultan Selim Han Hazretleri Ali Cemali Efendi'nin ricası üzerine bu kişilere vazifelerini iade etti. (8)

Ali Efendi,  Yavuz Sultan Selim Han'ın İstanbul'dan Edirne'ye teşyi etikten sonra şehre doğru girerken ipek tacirlerinden yolda 400 kişinin elleri arkalarına bağlı götürüldüğünü haber aldı. Ali Efendi hemen padişahın huzuruna çıkarak, bu kişilerin neden tutuklandıklarını sordu. Padişah da "ipek alınıp satılmasın" emrine muhalefet ettiklerinden dolayı katline emir buyurduklarını belirtti. Ali Efendi, bunların da affını istedi. Hiddetlenen padişaha karşı, "hal-i hazırda bir İpek Emini mevcut, o halde bu memuriyet niye var ?" diyerek padişahın öfkesini dindirdi ve tüccarların serbest bırakılmasını temin etti. (9)

Zenbilin hikâyesi

Ekseriye kendinin mesken ve makarrında bir yüksek yerde oturup penceresinden aşağıya bir zembil (sepet) asar idi. Müstefiti  (fetva isteyen) olan kimse müşkilini yazıp zembil içine bırakıp zenbilin ipini tahrik eyler idi. (hareket ettirir) Mevlana hazretleri bu va'zdan ağah olanca zenbili yukarı çekip varakayı gördükten sonra cevabını altına yazıp yine zenbili aşağıya salıverirdi. Bu yolla cümle müstefiyan (fetva isteyenler) cevaplarını alıp az zamanda maksadlarına vasıl olurlar idi.

Karınca Fetvası

Nakledilir ki Sultan Süleyman Han, meyve ağaçlarını karıncaların sarması üzerine karıncaları kırmak için meseleyi zembilli Ali efendi'ye güzel bir beyitle sorar ve şöyle der:

Dıraht (ağacı) sarmış olsa eğer karınca

Zarar var mı karıncayı kırınca."

Zembilili Ali Efendi de zarif bir ifade ile sorulan bu sualin altına şu beyiti yazarak cevabını vermiştir:

"Yarın divanına Hakk'ın varınca

Süleyman'dan alır hakkını karınca."( 10)

Eserleri:

1)Mutahharat-ı Mine'l- Fetava (Ali Efendi'nin Fetvaları):Bu eser Ali Efendi'nin fıkha dair bir eserdir. Kendisine sorulduğu meselelerde verdiği dini cevapları ihtiva eder. İstanbul Kütüphanelerinde pek çok nüshaları vardır. Katip Çelebi, Keşf-i Zunun'da bu eserden bahsetmiş, Ali Efendi'nin verdiği fetvaları Hidaye ve sair fıkıh kitaplarından derleyerek kaleme aldığını belirtmiştir.(11)

2) Muhtasarü'l- Hidaye:Fıkha dair bir eserdir.

3) Risale-i fi Hakk-ı Devran: Tasavvufa dair bir eserdir. Sema yapmanın haram olmadığını belirtir. Biri manzum bir nesir iki nüshası vardır.(12)

Bursalı Mehmet Tahir, Adabu'l Evsiya ve İlm-ü Ahlak adlı iki risalesinden dahi bahsetmektedir. Risale-i fi İlm-ü Ahlak: Sultan II. Bayezid Han'a takdim ettiği ahlaka dair bir eserdir. (13)

Dipnot:

1) Baysun, M. Cavid, "Cemalî, Zenbilli Alaeddin Ali b.Muhammed", İslam Ansiklopedisi, C:3 s. 85, MEB Yay. 1988/İST

2) Edirneli Mecdi Efendi, Şakayık Tercümesi ve Zeyli, s. 302,Tabhane- Amire,1269/DERSAADET(İST) Konya Bölge Yazmalar Kütüphanesi D.no: BB13437

3) Baysun, a.g.m, s.85; Osmanlı Tarihi Ansiklopedisi C:6, s,221, İhlâs Yay. 1996/İST

4) Mecdi Efendi, a.g.e., s.303

5)Mecdi Efendi, a.g.e., s.303

6) Osmanlı Tarihi Ansiklopedisi, İhlas Yay C:6, s.221

7) Şemseddin Sami, Kamusü'l- Alam, C: IV, s.3179, Mihran Matbaası.1311/ Dersaadet (İST)

8) Mecdi Efendi, a.g.e.,s.306-306

9) Mecdi Efendi, a.g.e., s.306

10)Osmanlı Tarihi ansiklopedisi, a.g. m., s.

11) Katip Çelebi, Keşf-i Zünun an Esamiü'l- Kütüb ve'l Fünun,  C:2, s. 1624, Maarif Matbaası, İST, Konya Bölge Yazmalar, BB16820

12) Küçükdağ, Yusuf, Zenbilli Ali Efendi, Diyanet İsl Ansk. C:44, s.249

13) Bursalı Mehmed Tahir, Osmanlı Müellifleri, C:1 s.320, Matbaa-ı Amire, 1333/İST)

Editör: TE Bilişim