Kayahan İç ve Dış Ticaret Anonim Şirketi Yönetim Kurulu Başkanı Sevda Kayhan Yılmaz (49), "Çocukluğumda babam elimden tutar beni fabrikaya götürürdü" dedi ve ekledi: "Sanayide kadın olmanın avantajlarını yaşıyorum. Hayatımı babam çizdi."
1950 yılında küçük bir atölyede Mehmet Kayhan, sanayi sektörüne 'bismillah' demiş. Makine tamiratları, tarım makineleri üretimi derken, bugün büyük bir şirket görünümünde yurt dışına hidrolik malzemeleri ihracatı yapıyor. Kayahan Grup ismi altında Türkiye'nin en büyük kapasiteye sahip hidrolik silindir üreticisi. Mehmet Kayhan'ın, bugünlere başarıyla getirdiği bayrağı, şimdi kızı Sevda Kayhan Yılmaz devraldı. "Çocukluktan itibaren fabrikaya babamla birlikte işe gelirdim" diyen Yılmaz, hayatını babasının çizdiğini söylüyor. Sanayide kadın olmanın hiçbir zorluğunu yaşamadığını kaydeden Yılmaz, "Bilakis avantajlarını gördüm" diyor. Sevda Kayhan Yılmaz ile fabrikalarındaki bürosunda bir araya geldik.
Sevda Kayhan Yılmaz kimdir?
Konya'da 1965 yılında dünyaya geldim. Eğitim hayatım, üniversiteye gidene kadar Konya'da devam etti. Ankara Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) İşletme Bölümü mezunuyum. Üniversiteden sonra tekrar Konya'ya döndüm. Çünkü aile şirketimiz olan Kayahan Grup için yetiştirildim. Şirkette görev alabilmek için şahsım adına bölüm tercihi yapıldı. Esasında ben hekim hatta nörolog (sinir hastalıkları uzmanı) olmak istiyordum. Babam dedi ki, 'ben boşa yatırım yapmam.' Dolayısıyla şirkete döndüm. Şirkette çalışmaya başladım. Çalışmaya başladığımda amcamlar şirkette ortaktı. 4 yıl beraber çalıştık onlarla. Daha sonra yollarımızı ayırdık. Akabinde amcam vefat etti. Babam ve 2 ağabeyimle şirkette görev aldık. İlerleyen zamanlarda 2 ağabeyim de şirketten ayrıldı. Şu anda ben ve büyük ağabeyimin kızları ve damatlarıyla birlikte çalışıyoruz. Yani 3 kuşak bir aradayız. Tabii şirket büyürken aileden bazı fireler verdik. Ama Kayahan kocaman bir aile.
Eğitim hayatınızda kendi tercihleriniz doğrultusunda bir yol çizmemişsiniz.
Evet, hep babam yönlendirdi beni. İnsan gençken çok farklı bakıyor dünyaya. Şimdi geriye dönüp baktığımda babama hak veriyorum. Çünkü bir yatırımı var. Emek verdiği bir eseri var. O eserin devam etmesi için insan çalışır. Bunu da güvendiği birine teslim etmek ister. Ben de şimdi istiyorum ki, çocuklarım benden sonra işleri devam ettirsin. Gerçi bu hissimi birazcık tatmin etmiş durumdayım. Her ne kadar kendi doğurduğum 2 evlâdım varsa da 5 çocuğum var benim. Ağabeyimin kızlarını da hep kızım gibi hissediyorum. Onlarla da burada aynı ortamı paylaşıyoruz. Kurucusunun babam olduğu ve yeğenlerimle birlikte çalıştığım şirkette bulunmak büyük bir keyif.
Sanayi genelde erkek egemenliğinin hakim olduğu bir yer olarak bilinir. Sanayide kadın olmak zor mu?
Hiç zor değil.
"KADIN OLMAK AVANTAJ"
Sizi biraz erkek gibi mi yetiştirdiler? Elinizin yatkınlığı oradan mı geliyor yoksa?
Amcalarımın erkek çocukları var. Ben hep onların arasında büyüdüm. Kadın, kadın gibi davranmalı, erkek de erkek gibi davranmalı. Ben erkek gibi davranmıyorum. Eğer erkek gibi davransaydım, neler yapardım, yakın arkadaşlarım bilir. (Gülüyor). Esasında burada cinsiyetin pek de önemi yok. Burada asıl olan iş yapabilmek. Kadın olmanın hiçbir zorluğunu görmedim. Tam tersine avantaj bence kadın olmak.
Nasıl yani?
İşletmecilikte mor inek diye bir kavram mevcut. Bildiğiniz çikolata firması Milka'nın reklâmlarda kullandığı bir mor inek vardır. Mor inek ilgi çeker. Farklı olur. Sanayide ben her zaman farklı oldum. Babamın koltuğuna oturmuş olmam benim için büyük bir avantaj oldu. Bir de kadınlara yönelik pozitif bir ayrımcılık yapıyorlar ya, ben de nasiplendim açıkçası. (Gülüyor). Mesela Sanayi Odası Meclisine çok rahat girdim. Niye? Çünkü kadınım. Kadın olduğun için birtakım yerlere girmekte kolaylık sağlıyorlar ama ondan sonrası için de kişinin kendini kanıtlaması en önemli vazifesi. Biz şu an Sanayi Odası Meclisi'nde 2 kadınız.
Bildiğim kadarıyla Konya'da pek durmuyorsunuz?
2000 yılına kadar hep Konya'da oturdum. 2000 senesinde aile şirketlerinin klasik kaderi, bir aile içi anlaşmazlık nedeniyle Konya'dan ayrıldım. Ankara'da oturmaya başladım. Aslında pek yerimde duramıyorum. Sürekli yurt içi, yurt dışı seyahat halindeyim. İşler dolayısıyla. Kayahan Şirketi ve Konya Sanayi Odası dışında birkaç görevim daha var. Makine İmalatçıları Birliği'nin Yönetim Kurulu Başkanıyım. Makine İhracatçıları Birliği'nin Yönetim Kurulu Üyesiyim. Makine Tanıtım Grubu'nun Yönetim Kurulu Üyesiyim. Ankara İstanbul Konya üçgeninde biraz gezerek hayatımı idame ettiriyorum.
"TELE ANNE OLDUM"
Hem işkadını kimliğiniz var hem de bir annesiniz. Eve vakit ayırabiliyor musunuz?
Çok şükür. (Gülüyor). Bazen kendime 'tele anne' diyorum. Geçen gün kızım aradı, 'üniversite sınavını kazanamazsam ne olacak?' dedi. Dedim ki, '3 ay sonra üniversiteye girmiş olacaksın. Sen gönlünü ferah tut. 4 sene sonra da seni bir dış ticaretçi olarak yetiştireceğim. Onda da gönlünü ferah tut. Gerisi önemli değil.' Tabii ki evde bazen eşim, 'patronluk bitti, eve geldin' diye takılır. Yani hatırlatır bana. (Gülüyor). Eşim bu konuda en büyük destekçim. İş hayatında aktif bir kadının muhakkak ki evdeki destekçisinin çok sağlam olması lâzım. Hep kendimi şanslı hissederim. Çocuklarım da artık büyüdü. Eskiden bu kadar yoğun seyahat edemiyordum. Bir kadının en önemli görevidir annelik.
Siz gönül rahatlığıyla, 'ben annelik yapabiliyorum' diyor musunuz?
Valla onu çocuklara sormak lâzım. (Gülüyor). Ama çocuklarımın hiçbir programlarını kaçırmam.
"SAKİN BİR ORTAM BENİ KESMEZ"
Zaman zaman geriye dönüp baktığınızda, 'keşke bu sektöre hiç girmeseydim' diyor musunuz?
Bazen babama şöyle derim, 'ha beni lise bitince evlendirseydin de, ben hiç çalışmasaydım.' Tabii bu işin şakası. Bütün kadınların çalışması lâzım. Türkiye'nin gelişmesi için hepimizin çok çalışması gerekiyor. Bu sektöre girmeseydim diye kendimi sorgulayacak ne vaktim oldu ne de bir ortam. Halimden memnunum. Bir de ben hiperaktifim. Daha sakin bir ortam beni kesmezdi. (Gülüyor).
Daha öncesinde bugünlere gelip makam, mevki sahip olabilmeyi hayal edebilir miydiniz?
Evet. Çünkü çocukken babam beni alıp fabrikaya götürmek isterdi. Annem de karşı çıkardı, 'götürme şunu, yemek yapmayı öğretelim' diye. Babam da derdi ki, 'o yemek yapmayı öğrenmeyecek. O bu fabrikayı yönetecek. Evinde yemeğini yapacak, yardımcısı olacak, onu öyle bir hayat bekliyor.' Yani babamın çizdiği hayat doğrultusunda bir hayat yaşıyorum.
Babanız çok otoriter biri mi?
Çooook. Tabii yaşı ilerledi artık, sakinleşti.
Anneniz hayatta mı?
Çok şükür, annem de babam da hayatta.
Sizin bu dirayetli, azimli yapınız kime çekmiş?
Eskiden olsa bu soruya cevabım babam olurdu. Ama annemin de üzerimde çok etkisi var. Annem, kendinden çok emin bir kadın. Yaşadığı hayatı, aldığı kararları düşünüyorum, herhalde ben onun kadar cesur olamazdım. Yani hem annemden hem de babamdan bir şeyler var üzerimde. Annemin kararlığı, babamın inadı ikisi harman olup bende tezahür etmiş.
İfadelerinizden anladığım kadarıyla erkek kardeşlerinizle aranız pek iyi değil.
Maalesef, bu beni üzen bir konu Ne yazık ki elimden de bir şey gelmiyor.
Yıllardır sektörde hizmet veriyorsunuz. Gördüğümüz kadarıyla da gayet başarılısınız. Sizi bugünlere getiren ne oldu?
Kader. (Gülüyor).
Mesai saatleriniz nasıldır? Her gün sabah kaçta kalkarsınız?
Sabah 7 de kalkarım. Gün içindeki mesaim akşam 7 civarında biter. Gece de bilgisayar başında günlük işlerimi toparlarım.
Genelde şirketin yönetici pozisyonunda bulunanlar rahat olur. Mesai mevhumu yoktur.
Ben de öyleyim. İstersem giderim şimdi. Ama ben neysem, ekip arkadaşlarım da o.
Yoğun iş temposu sizi yıpratıyor mu?
Asla. İşleyen demir ışıldar. Ben hiç yorulmuyorum, sıkılmıyorum. Keyifle yapılan işten insan zevk alır. Her dakikam programlıdır. Program dışı bir şey yaşanırsa çok fazla sinirleniyorum.
Eşiniz ne işle meşgul?
Pratisyen hekimi. Allah'tan benim sektörümden değil. (Gülüyor).
Arkadaş çevreniz nasıldır? Hep iş dünyasından mıdır?
Hayır. Çok renkli simalardan arkadaşlarım var. Geçmişine çok bağlı bir insanım. İlkokul ve lise arkadaşımla hâlâ görüşürüm.
Hobilerinizi öğrenebilir miyim?
En büyük hobim, çekirdeğimi alıp, televizyonun başında film seyretmektir. Bisiklete binmeyi, yürüyüş yapmayı çok severim. Farklı şehirleri görmek ve oranın mutfaklarına şahit olmak hoşuma gider. Otobiyografi okumayı çok severim. Şu an Üzeyir Garih'in kitabını okuyorum. Bitirince de İshak Alaton'un 2. kitabına başlayacağım.
Neden otobiyografi?
Başarılı insanlar çok farklı düşünür. Farklı gözlerle dünyaya bakmayı öğreniyorum
Bugüne kadar yurt dışında kaç ülke gezdiniz?
Çok dolaştım. Gitmediğim kıtayı söyleyeyim. Avustralya ve Güney Amerika' gitmedim.
Kaç dil biliyorsunuz?
İngilizce ve biraz Almanca.
Belli bir tecrübeye sahip olan biri olarak gençlere tavsiyelerinizi öğrenebilir miyim?
Bilime her daim saygı duysunlar. Bilimi hiçbir zaman göz ardı etmesinler. Çalışsınlar ve bol bol okusunlar.
PAZARTESİ SOHBETLERİ MUSTAFA GÜZEY