Yavuz Doğan kimdir?
1984, Çumra doğumlu. İlk, orta ve lise eğitimini tamamladıktan sonra Selçuk Üniversitesi Türkçe Öğretmenliği Bölümü'nden mezun olan Yavuz Doğan önümüzdeki yıl TRT tarafından düzenlenecek belgesel yarışmasında "Ocak" isimli belgeseliyle Konya'yı temsil edecek. Doğan, Ocak  kültürü ile ilgili kapsamlı bir araştırma yaptı. Belgeselin çekimleri Çumra'nın köylerinde yapıldı ve montaj çalışmaları ise sürüyor.  Evli olan Doğan, halen Çumra'da öğretmenlik yapıyor.

Modern tıbbın teknikleri ile sağlığına kavuşamayan hastalar, Türkiye'de sayısı iyice azalan ocaklarda şifa arıyor. Daha çok İç Anadolu'da yaygın olan Ocaklar, belgesele de konu oldu

Anadolu, çok eski devirlerden beri pek çok kavimlerin yerleştiği, çeşitli uygarlıkların kurulduğu ve bu nedenlerle gerçek kültür ve uygarlık hazinesine sahip olan bir toprak parçası. Bu hazinenin önemli bir bölümünü de halk hekimliği ve halk ilaçları oluşturuyor. Halk hekimliğinin hekimleri olarak tanınan Ocaklı, belirli hastalıklarla uğraşan aile fertlerine deniyor. Bir ocaklı, tedavi etme kudretini ailesinden kan yoluyla alıyor ve babadan oğula, nesilden nesile devam ettiriyor. Bu yetkiyi elde etmek için bir öğrenim ve eğitime gereksinim duyulmuyor. Yalnız, başarılı olabilmek için bazı kurallara dikkat etmeleri gerekiyor. Ocaklı, Orta Asya Şaman'ının bugüne ulaşmış şekli olarak da değerlendiriliyor. Dalak Ocağı, Sarılık Ocağı, Sıtma Ocağı ve benzeri olmak üzere Anadolu'da her hastalığın bir ocağı bulunuyor. Ocaklının büyük bir kısmı kadın olup, halk arasında da kadın ocaklıların hastalık tedavisi konusunda daha yetkin oldukları kabul ediliyor.
'OCAK, ŞAMAN İNANCI İÇİN ÖNEMLİ'
 Halk hekimliği hastalıklar ve sağlık hakkındaki inanç, tutum ve davranışlar şeklinde tanımlanabildiği gibi, toplumların inanç, gelenek ve değer sistemleri ile ilgili tıbbi uygulamalar olarak, bazı antropologlar tarafından ise "ev tedavisi" olarak ifade ediyor. Ocak inancının, Türklerin Şaman kültleri içinde önemli bir yeri olduğuna değinen halk kültürü araştırmacısı ve yazar Turan Ali Çağlar ise, ocağın, Şaman inancına göre içinde 'Kam' adı verilen bir din adamının yaşadığı ve hekimlik (otacı) görevi yaptığı ulu evler olduğunu belirtiyor. Her ocağın tek başına bir hastalığın tedavi yeri olduğunu vurgulayan Çağlar; Cızma, Yüğrük, Sarılık, Yılancık, Kengi, Kırk ve Termeğe gibi adlarla anılan ocakların her birinde farklı hastalıkların tedavi edildiğini ifade etti. Kol ve bacak ağrılarına 'yılancık' dendiğini belirten Çağlar, Yılancık ocağında bu hastalığın tedavisinin ise,"Ağrıyan yerlerin oklava veya el ile ovulması şeklindedir. Bazı yılancık ocaklarında ise ağrıyan yerin çizilerek kirli kanın akıtılması şeklinde tedavisi yapılır" sözleriyle anlattı.
Önümüzdeki yıl TRT tarafından düzenlenecek belgesel yarışmasında "Ocak" isimli belgeseliyle Konya'yı temsil edecek olan ve Ocak kültürüyle ilgili kapsamlı bir araştırma yapan Türkçe Öğretmeni Yavuz Doğan, Ocak ile ilgili gazetemize çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Bu tedavi yönteminde dinin önemi nedir?
 Dinin, kişilerin beslenmelerinden, hastalıklar ve ölümler konusundaki kararlarına kadar uzanan etkileri söz konusudur. İnsanlar tedavilerini yüzyıllardan beri dini inançlarına göre düzenlemişlerdir. İnsanlığın dinsel yaşamı tektanrıcılığa, çoktanrıcılık evresinden geçerek gelmiştir. O çağda tedavilerin güçlüğü, insanların çare aramak için şifa tanrılarına yönelmelerine neden oluyordu. Tanrılar günlük yaşamın parçası olduklarından ilahi yardım aramak ilk çare oluyordu. Anadolu halk hekimliği incelendiğinde İslam öncesi kültlerin (atalar, ateş, dağ, taş, su, ağaç vb.), değişik dönemlerde benimsenen inanç sistemlerinin (Şamanizm, Zerdüştlük Hıristiyanlık, İslamiyet), yerleşik Anadolu kültürünün, komşu uygarlıkların izlerini görmek mümkündür.
Anadolu'da farklı tedavi teknikleri var? Bunlara da biraz değinir misiniz?
Anadolu'da hastalıkların tedavisi amacıyla uygulama yapan hoca, şeyh, okuyucu-üfürükçü, ocaklı, izinli, orumçu gibi kişiler bulunmaktadır. Halk hekimleri olarak tanınan Ocaklılar, belirli hastalıklarla uğraşırlar. Ocaklı, tedavi etme kudretini ailesinden alır. Bu yetki nesilden nesile devam eder; yetkiyi elde etmek için eğitime gerek yoktur. Ocaklı, Orta Asya "şaman'ının bugüne ulaşmış şekli olarak değerlendirilmektedir. Anadolu'da her hastalığın bir ocağı bulunmaktadır: Dalak ocağı, sarılık ocağı, sıtma ocağı gibi. Ocaklıların büyük bir kısmı kadındır; kadın ocaklıların daha yetkin oldukları kabul edilir. Ocaklılar geçimlerini genellikle tedavi dışı yollardan sağlarlar. Kan bağıyla yetki almayan ocaklıya "izinli" denmektedir. Çocuğu ve yakın akrabası olmayan ocaklı, kabiliyetli gördüğü bir çocuğu yanına alarak eğitmekte ve zamanı gelince "elverme" töreniyle tedavi gücünü çırağına devretmektedir. Hastalığı tedavi etmekten çok, önceden haber verebildiklerine inanılan, bir eğitim görmeyip yeteneklerini ailelerinden alan kişilere ise "orumçu" denmektedir.
Ocaklıların kullandığı tedavi metotlarında bir değişim gözlendi mi?
Günümüzde soyunda ocak kimseler olmasına ve kendisine el vermesine rağmen ihtiyacı olmadığından ocaklık yapmayanlar da bulunuyor. Ocaklıların tedavi etmekte oldukları hastalıkların tanısı, toplumun kendisi tarafından konulmakta ve halk arasında yürütülen bu uygulamalara karşı büyük bir inanç olduğu gözleniyor. Bugün sayıları azalmış olmakla birlikte Ocaklılar, bazı hastalıkların tedavisinde mekanik tedavi metotlarını da kullanıyor. Özellikle sarılık hastalığında, Ocaklılar tarafından vücudun belirli yerleri jilet veya ustura ile kesilerek, birkaç damla kan akıtılmakta ve bu işleme "sarılık kesme" adı verilmektedir. Yine aynı hastalıkta görülen bir başka uygulama şeklinde ise, sarılıklı kişinin üst dişlerinin kök kısmı ile üst dudağın birleştiği kısım, Ocaklı tarafından küçük bir bıçakla kesilmektedir. Kan bağlantısına dayanmayan Ocaklıya ise izinli denmektedir. Çocuğu ve yakın akrabası olmayan ocaklı, kabiliyetli gördüğü bir çocuğu, küçükken yanına alarak, özel bir eğitime tabi tutarak, zamanı gelince elverme adı verilen bir törenle hastalık tedavi etme gücünü, çırağına devretmektedir. Böylece, izinli adını alan çocuk, Ocaklı gibi hastalıkları tedavi etme gücüne sahip olmaktadır. Hastalık tedavi etmekten çok, hastalığı önceden haber verebildiklerine inanılan kişilere ise orumçu denilmekte ve bu kişiler de yeteneklerini ailelerinden almakta ve ocaklılar gibi herhangi bir eğitim ve öğretim görmemektedir.
Tedavisinde uygulanan yöntemler neler?
Anadolu'da halk hekimliğinde hastalıkların tedavisinde ırvasalama, parpılama, kırık-çıkık ve em (halk ilacı) şeklinde ana sağıltım uygulamaları yapılmaktadır. Irvasalama yolu ile tedavinin esasını, hastanın vücudu dışında yapılan ve onu büyük ölçüde telkin altında bırakan, psikolojik etkilemeye dayanan hareketler oluşturmaktadır. Bu tür uygulamaya kurdeşen, tatarca, küpleme, uçuk, alazlama, siğil, yanma gibi hastalıkların tedavisinde rastlanmaktadır. Parpılama yoluyla tedavi, dinsel motiflerle kaynaşmış sihirsel bir esasa dayanmakta ve hastanın vücuduna, bir sağaltma aracıyla vurma, çizme, kesme, delme veya hasta vücudunu dağlama şeklinde yapılmaktadır. Kırık-çıkık tedavisi ise bu mesleği babadan-atadan öğrenen, genellikle 50 yaş üzerindeki erkekler tarafından yapılmaktadır. Anadolu'da bunlardan başka usta-çırak usulüyle yetişmiş sünnetçilere, diplomasız iğnecilere, dişçilik yapan berberlere ve yerli ebelere de rastlanmaktadır. Em (Halk ilacı) yolu ile tedavi de ise bitkisel, hayvansal ve mineral kaynaklı droglar kullanılmaktadır.
Ocakcılar yaptıkları işi nasıl tanımlıyor?
Bir ocakcı yaptığı işi şöyle tanımlıyor: "Hastayı uzatıp değneği üzerine koyuyorum. Sonra bıçakla değneği çenterek dualar okuyorum. Sonra da bir parça toprak verip ağrıyan yerine sürmesini istiyorum. Bunu yapınca insanlar iyileşiyor, sonra yeniden geliyor. 'Sebebi elden, dermanı Allah'tan demişler. Arada civar köylerden gelenler oluyor. Eskiden daha çok gelenler oluyordu. Bu tedavi yöntemi ebemden (anneanne) anneme, ondan da bana geçti. Annem üç bacıymış. Ebem kızına, 'değneğimle bıçağımı sakla, toprağa göm Ayşe. Ben ölünce de yap' demiş. Annem de ölmeden önce bana verdi. Bu elden ele geçerek bugüne kadar gelmiş. Ebem anneme, annem de bana el verdi. Çevredeki köylerden insanlar gelip çare arıyorlar."
Bugün hastalığın tedavisinde modern tıbbın teknikleri kullanılıyor. Bununla ilgili neler söylemek istersiniz?
Halk hekimliğinde, rasyonel ve büyü niteliği taşıyan yöntemler birlikte uygulanmaktadır. Halk, tedavide kullandığı bu tür ilaçları genellikle dualarla almakta, böylece daha çok yarar göreceğine inanmaktadır. Burada ilaç niteliğindeki maddeler inançla birlikte kullanılmaktadır. Halk hekimliğinin günümüzdeki durumuna gelince, ülkemizde modern tıbbın gelişmesi ve okur-yazar kişinin artması ile eski halk inanışları azalmış olsa da, gerek yaşlılardan, gerekse aktarlardan öğrenilen bazı uygulamalar ara sıra denenmektedir. Halk, modern tıbbın tanı ve tedavisini uygulamakta, doktora gitmekte, ilacını eczaneden almakta, bunun yanı sıra aktarlardan bazı hastalıkların tedavisinde kullanabileceği uygulamaları da öğrenmektedir. ün insan sağlığıyla ilgili konularda halk arasında öncelikle modern bilim ve bilgi tercih ediliyor. Eski halk inançlarına dayalı bu tür halk hekimliği uygulamaları doktor sonrası hasta yakınlarının iyileşmeye yönelik psikolojik telkin olarak bu uygulamalar önemli rol üstlenmektedir.