Bu, başka sevgi.

Deryâ deniz.

Ben bir yolcuyum.

Bavul bavul dert, ellerimde.

Yakamoz uğruna bir kırdığım var.

Ay'ın şavkına aldanmışım.

Dalgalara dalmışım.

Bir unuttuğum var.

Bir fırtınalık işi var yalanın.

Bir alaboraya bakar tüm gidişler.

İhmâl ettiğim bir gerçek var.

Beni ihmâl etmeyen.

Merhamet kuşlarını güverteme gönderen.

İstikâmet belli.

Dert bırakıp derman yükleneceğim bir rıhtım var.

Kendimi bildim bileli, değil.

Kendimi bilmeden önce, sonra ve hâlâ.

Derdimi,

Kederimi,

Ders almayışlarımı,

Aldanışlarımı,

Çıkmazlarımı,

Gönlümün tüm okyanuslarını,

Fetheden biri var.

Merhametlilerin En Merhametlisi'nden bana bahşedilen bir merhamet ocağı var.

Yaradan'dan ötürü sevdiğim.

Yaradan'ın rızasına onun rızası ile eriştiğim.

Bu, başka nîmet.

Bu, bambaşka sevgi.

Bu, en güzelinden; Râhmâni.

Kuşku götürmez, sonu görünmez.

Akıldan çıkmamalı, yüreğe sığmamalı.

Yüzümdeki tebessümün,

Gözümdeki neşenin,

Gönlümdeki huzurun,

Mutluluğumun,

Var bir Vesile'si.

"Anne" diye seslendiğim.

Şüphesiz ki bir yaratılış gâyemiz var. Doğru yönü bulmamız ve o yönde ilerlememiz gereken bir imtihanın ortasındayız. Bir meşgale ki soluksuz kalıyoruz. Kayboluş iki nefes arasına sığabilecek kadar sinsi ve tehditkâr. Fakat içimizde, özümüzde bir yerlerde hayâti bir nefes kilitli. O nefesi alıp, ciğerimizde aşkla tuttuğumuz vakit; kaybolmamız mümkün değil. O nefesi almadan, aldığımız hiçbir nefes de anlamlı değil. Tüm çırpınışlarımız da bu nefesi almak için. Ve "anne" diye seslendiğimiz birileri var; çırpınışlarımıza yol veren, bize doğru yönde çırpınmayı öğreten, o kilitli nefesin anahtarını armağan eden, Râhmân'ın merhametine sancaktâr olup bizi Râhmân'ın yoluna yönlendiren...

"Evlat sahibi olmak" ile tanımlayamıyorum anneliği. Ya da annesini kaybetmiş bir evlâdın annesiz kaldığını iddia edemiyorum. Biliyorum ki; "annelik" somut kalıplara sığdıralamayacak kadar derin. Evlat sahibi olamadığı hâlde kâlbindeki merhametle nice çocuğa "anne" olmuşlar da var, kendisine evlat bahşedildiği hâlde kâlpsizliği ile "anne" olamayanlar da var bu dünyada. Ya da kim bilir kaç baba, hem anne hem baba oldu evlâdına... Çünkü "annelik" hayatın getirdiği basit bir olgu değil, özümüze kilitlenen o hayâti nefesin anahtarlarına sahip olan bir duygu. Korktuğumuzda, ağladığımızda, şaşırdığımızda soluklarımızın arasına gizlenen kelime, bu yüzden "anne" oluyor her zaman. "Anne" diyerek tutunuyoruz. "Anne" dedikçe yaşadığımızı hissediyoruz. Bir vakit gelip de bize o hayâti nefesin anahtarını veren bir anne olmadan nefes almak durumunda kaldığımızda bu yüzden zorlanıyoruz. Devâsâ dalgaların ortasında rıhtımsız kalıyoruz. Annelerimizin emanet ettiği o hayâti nefesin rüzgârı bize, Râhmân'ın merhamet okyanusuna sığınmayı öğretiyor ve işte o zaman yol alabiliyoruz.

Bana anne merhametini tattıran Râhmân'a hâmd ediyorum. Râhmân'ın hiçbir kuluna katlanamayacağı yükü vermediğini hatırlatıyor, bu şuurla Râhmân'ın merhametine sığınarak annesizliğin acısına sabreden herkesi yürekten tebrik ediyorum. Buharlı gemilerin getirdiği "anneler gününü" değil, yürek gemilerinin rıhtımı olmayı başarmış "anneliği" kutluyorum.