15 Temmuz hain darbe girişiminin ardından Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ)'nün devlet yapısında nasıl örgütlendiği de ortaya çıkmaya başladı. 

FETÖ'nün örgütlendiği kurumların başında üniversitelerin geldiği sayısal verilerle ortaya çıktı. 

En çok açığa alınanlar, ihraç edilenler  genelde üniversitede hoca ya da idari personel. 

Yüksek öğretimi ele geçirmek için her türlü dalavereyle FETÖcü binlerce isim üniversitelere yerleşmiş...

Bu noktada Güz Dönemi Değerlendirme Toplantısı'nda Necmettin Erbakan Üniversitesi (NEÜ) Rektörü Prof. Dr. Muzaffer Şeker, bir gerçekliği dile getirdi;  

"FETÖ/PDY yapılan sınavlarla akademisyenleri haksız bir şekilde üniversitelere hoca olarak aldı. Şuan ki duruma bakın birçok akademisyen soruşturmalar kapsamında açığa alındı. Bu sebepten fazlaca sayıda akademisyen açığımız bulunuyor..."

Bu ifadeler oldukça önemli. Kirli bir örgütün Türkiye'yi aydınlığa götürecek yükseköğretim içinde varlığının tehlikesini 15 Temmuz'da gördük. 

FETÖcü sözde bilim insanlarının hazırladığı çeşitli programlarla nasıl haberleştikleri, darbe planını nasıl hazırladıklarını şaşkınlıkla izledik. 

Elebaşları Fetullah Gülen'e Türkiye'yi teslim etmek için üniversitelerde oluşturdukları yapıyla yargıya, emniyete, bakanlıklara, müdürlüklere, memurluklara terörist yerleştirdiklerini 15 Temmuz sonrası çok net gördük...

*** 

Şu da bir gerçektir ki üniversiteler darbecilerin her zaman ele geçirmeyi istedikleri yerler olmuştur. Çünkü dünyaya haklılıklarını üniversiteler üzerinden ispatlayabilirler. Darbeden sonra yazılacaklar, söylenecekler o kadar önemlidir ki böyle bir alt yapıyı da ancak sözde bilim insanlarıyla yapabilirler. 

Unutmayalım ki 12 Eylül Darbesi'nden sonra darbeci Org. Kenan Evren de rektörleri karşısında hazır olda bekletmiş ve darbenin haklılığını dünyaya vurgulamak için emirler vermişti...

Yine 28 Şubat sürecinden sonra da rektörler, askerlerin karşısında hazır olda durmuştu... 

Bu bakımdan 15 Temmuz, üniversitelerdeki kirli yapının temizlenmesi için de önemli bir süreç olmuştur. 

***

Evet, üniversitelerde şu anda akademik açık oluştu. Fakat FETÖ'den tutuklanan ya da açığa alınan hocalar zaten bizim değildi. Zihinlerini teröriste teslim etmiş kimselerdi. Böyle insanların da eğitimine ihtiyacımız yok. 

Türkiye, milletine bağlı, vatansever ve bilim aşığı insanları yetiştirecek nüfus yapısına sahiptir. Oluşan bu açık en kısa sürede kapanacaktır...

Sayın Rektör Şeker, "Bundan sonra hepimizin ülkemiz adına ne kadar katma değer oluşturabileceğimiz hususuna yoğunlaşmamız gerekir. Olaylardan ders çıkartarak geleceğe bakma ve ülkenin üretimini nitelikli insan gücünü arttırarak ve uluslar arası ilişkilerini sürekli yenileyip özel stratejik planlar geliştirerek yürüme zamanıdır. Bizim de bu konuda üzerimize düşen gençlerimizi daha iyi eğitmek ve dünyadaki her türlü emperyalist bakışlara, çıkar ilişkilerine ve sömürü düzenine karşı onları uyanık tutmaktır" sözüyle de yapılması gerekeni özetliyor... 

Bir taraftan da, "Akademisyen açığımız bulunuyor" ifadesiyle de haklı. 

Ancak ülke şu anda adı konmamış fiili bir savaşın içinde. Devlet var olan açıkları kapatmak için yoğun çaba içerisinde bir taraftan da iç ve dış düşmanla mücadele ediliyor... 

Bu gerçeklik karşısında olumsuzluklar giderilene kadar mevcut akademik kadroyla açığın kapatılma yoluna gidilmelidir. Aynı alanda bir hoca günde 6 saat derse gireceğine 12 saat girsin. Böylece gidenin yeri doldurulabilir. Tabii ki bilim yuvası içinde bir hocanın 12 saat derse girmesi fazla olabilir ancak olağanüstü şartlar içinde olağanüstü tedbirler uygulanır. Bu tedbirlere uymak terörist veya hain değilse herkesin görevidir...

FETÖ İLE MÜCADELEYİ YÖK YAPMALI

Bir taraftan da üniversitelerde FETÖ yapılanmasıyla ilgili soruşturmalar sürüyor. Soruşturmalarla ilgili önemli bir vurgu da yaptı; Rektör Şeker, "Zalime merhamet mazluma ihanettir. FETÖ/PDY ile mücadelemizde 'Adalet var, merhamet yok' düsturu ile hareket etmekteyiz..."

İfade önemli olması kadar inşallah o düstur ile hareket ediyorlardır. Çünkü kirli yapının üniversitelerden kolay kolay temizlenmeyeceği görülüyor. Üniversitelerdeki akademik ve idari kadro öyle bir yapıya gelmiş ki hepsi birbirinin açığını bilir halde. 

Devlet üniversitelerinde özellikle durum bu halde. 

Tam bir Dallas dizisine dönmüş; devlet üniversiteleri. 

Terörist yapıyı çözmek bu anlamda kolay olmuyor. 

Rektörlerin bir kısmının da FETÖ'yla ilgili tam mücadele ettiğini düşünmek güç. Çünkü bir rektör çıkıyor, "FETÖ 25 yıldır üniversite örgütlenmiş" diyor. Ancak açığa alınan veya tutuklanan hoca sayısına bakınca trajik komik bir durum karşımıza çıkıyor. Çünkü o üniversitenin binlerce akademik ve idari personeli var, açıklanan sayı ise 3'te 1'i filan değil... 

Dolayısıyla üniversitelerle ilgili tam mücadelenin yapılması için doğrudan YÖK'ün devreye girmesi ve her üniversite için bağımsız ayrı ayrı heyetler oluşturup, terörist yapıyla mücadele edilmelidir. 

YÖK kontrolündeki bağımsız kişilerle mücadele daha somut hale getirilmelidir. 

Aksi takdirde, o benim dostum, o onlardan değil, o yapmaz, onu tanırım siyasi görüş olarak onlardan değil, o isim üniversitemiz için önemli, o hain olamaz, o bana oy verdi, o geçmişte bana oy vermedi FETÖ'cü rektöre oy verdi dolayısıyla hain... mantığı devam ettiği sürece üniversitelerde FETÖ'nün kökünün kazınması kolay olmayacaktır. Yıllarca gizlilik içinde faaliyet yürütmüş yapıdaki gizli isimler ancak dışarıdan yapılacak bir denetimle ortaya çıkartılabilinir.

Hükümetin de bu durumun farkında olarak üniversitelerle ilgili topyekun bir temizlik yapması yükseköğretimin geleceği ve vatanın selameti açısından en büyük hizmet olacaktır...