Çocuktuk, ellerinde gül kokulu büyük annelerin önünde diz çöker 3 elif miktarı dualar öğrenirdik.

Onların yüzlerinde nur bizim ağızlarımızda cennet kokusu olurdu.

İkindi vakti bir ağaç gölgesinde su hayaline yatan güzel çocuklardık oysa.

Selimiye fırını vardı, Çatal fırın vardı savrulan bir coğrafyanın hayalleri olan çocuklarıydık.

Ne güzel kırkikindiler yağardı o zamanlar.

Gül üstüne yağan yağmurlar gün gelir gözlerimize yağarmış. O zaman büyürmüş insan.

Büyükanneler köşe de otururdu. Biz diz üstünde 3 elif miktarı harf çekmeyi öğrenirdik.

Huzurdu onlar tahammüldü. Hoş görüydü

Dağlardaki kuşların aç kalmasına gönlü razı olmayan Ömer ahlakı vardı onlarda.

Pide kuyruğu, teravih namazı ve hatta üçerleme oruç tutulan zamanlardı.

Komşunun bahçesinde kokan hanımelleri vardı. Bir de teravihte gülünce kızan birkaç aksi ihtiyar.

Oysa Ramazan Hocanın tahammülü Turan Hocanın teravihe gelen çocuklara verdiği akide şekerleriçok daha fazla yer etmiş hafızamda.

En uzun “sureyi” okuyan en bahtiyarımızda. Hiç ara vermeden oruç tutan kahraman. Sahura kalmadığı halde inat eden ve ikindi vakti bir ağaç gölgesinde akşamı bekleyenlerimiz her türlü övgüyü hak edenimizdi.

Oruçlu top oynamaya cesaret edip ikindiden sonra iftarı bitkisel hayatta bekleyenlerimiz de vardı ya işte onlarda içimizdeki cahil-cesurlarımızdı.

İftar teravih arasında akşamın alaca karanlığında sokak lambaları altında oynadığımız oyunlar, yaptığımız sohbetler şimdi ne hazin bir hatıradır.

Mahallelerimiz, çıkmaz sokaklarımız, anne kadar aziz saydığımız komşu teyzeler tek tek çıkarken hayatımızdan büyüdüğümüzün ve yalnızlaştığımızın fakına vardık.

Gül kokulu büyükanneler hayatımızdan çıkıp gitti.

Hanımelleri artık o kadar güzel kokmuyor. Hatta hanımelleri, şebboylar ve hatta güller de akşamın tenhalığında hayatımızdan çıkıp gittiler. 

Ramazan oysa en güzel zamandı. Hakikatinin sırrına mı eremedik?

Hala aklımızda o güzel ramazanlar kaldıysa şimdi ki çocuklar acaba gelecekte hangi Ramazan hatıralarını taşıyacak ve anlatacak ki?

Ramazan ruhumuz da yine serin bir bahar rüzgârı gibi dolaş, cennet kokulu büyük annelerimizin üzerimize okuduğu ilk dua gibi.

Merhamet gibi.