Kısa tarihine rağmen son yıllarda adından sıkça söz ettiren, ASELSAN ve HAVELSAN’ın milli projelerine verdiği katkı ile bilinen, katıldığı Uluslararası fuarlara damga vurup Dünya çapında kardeş üniversiteler edinen Karabük Üniversitesi’nin bu başarı öyküsünü Konyalı bir Rektör Prof. Dr. Refik Polat yönetiminde yazdığını biliyor muydunuz? Tarım’dan bilime, sanayiye ve şehirciliğe dair pek çok konuyu biz sorduk Polat cevapladı.

Sizi kendi anlatımınızla tanıyarak başlayalım. Hangi tarihte, nerede dünyaya geldiniz Konya'nın neresindensiniz?

Konya’nın içinde doğdum, büyüdüm. 1969 yılında Konya’da mütevazı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldim. Babam şofördü, annem ev hanımı. Dört kardeşiz. Hayatımın, üniversite bitene kadar tamamı Konya’da geçti. İlkokul, ortaokul ve üniversiteyi Konya’da tamamladım. Alaattin İlkokulunda, Dumlupınar Ortaokulunda ve o zamanki adıyla 60. Yıl Lisesi daha sonra ismi birkaç kez değişti; Fatih Işıklar’daki Endüstri Meslek Lisesinin yanındaki lisede tamamladım. Üniversiteyi de Selçuk Üniversitesi Ziraat Fakültesinde Tarım Makinaları bölümünde tamamladım.Üniversite bittikten sonra yüksek lisans yapmak için Konya’dan ayrıldım. Fakat fiziki olarak ayrıyım ama gönlüm yine Konya’da. Annem, babam, evim Konya’da… Her ay Konya’ya gidip geliyorum. Konya ile bağımız hala devam ediyor.

Okul dışında ne tür aktivitelere katılırdınız? Mesela spor yaptınız mı?

Okul dışında çok fazla spor hayatım olmadı. Şöyle ki mahalledeki top oynamalar, basketbol oynamalar gibi basit mahalle oyunları dışında herhangi bir profesyonel veya kurs bazında bir profesyonel spor yaşantım olmadı. Tabi Konya’da bizim yaşımızdaki herkes bilir; ufak tefek karate kurslarına, kung-fu kurslarına gitmişliğimiz oldu. Ama çok küçük çaplı ve kendimizi geliştiremeden usanıp bıraktığımız işlerdi bunlar.

Neden Ziraat fakültesini tercih ettiniz? Üniversite hayatınızdan bahseder misiniz, hocalarımızla arkadaşlarınızla yaşadığınız ve zihninizde yer edilen bir hatıralarınızı paylaşır mısınız?

O sıralarda ailem beni dışarıya göndermek istemedi. Üniversite tercihlerimin tamamı Konya’da Selçuk Üniversitesindendi. Beş tane dört yıllık bölüm ve fakülte yazmıştım. Ziraat Fakültesi bu tercihlerim içinde beşinci sıradaydı. Kısmet böyleymiş, Ziraat Fakültesine girdim. Niye ben buraya girdim, diye hiçbir zaman hayıflanmadım. İyi ki de burası olmuş dedim her zaman için. Hayatımın her alanında Allah benim gönlüme göre, ruhuma göre ve başarılı olabileceğim bir şekilde burayı bize nasip etmiş elhamdülillah.

Üniversitede tabi bizim zamanımızda dışardan da öğrenciler vardı ama Üniversitenin yarıdan fazlası Konyalıydı. Yerel arkadaşlarımız çoğunluktaydı. İlk sınıfa başladığımızda, daha üniversite nedir bilmiyoruz tabi; bölüm başkanımız Şinasi bey vardı çok değerli hocamız… Bize demişti ki, “Okuma niyetiniz yoksa sınıftan çıkın gidin, bir daha gelmeyin. Burada başarılı olacaksınız kalın.” Mesela onun çıkışı bizi o zaman şok etmişti ama hiç aklımızdan çıkmayan bir olaydı ve haklıydı da. Sevmeden yapılabilecek bir iş değil Ziraat Fakültesinde okumak veya orada başarılı olmak.

Askerliği yedek subay olarak yaptınız görev yeriniz neresiydi?

Askerliğimi uzun dönem tankçı olarak yaptım. Acemi birliği üç aylık süreci Ankara Etimesgut Tank Birliğinde geçti. Daha sonra Edirne Uzunköprü‘de asteğmen olarak görev yaptım. 51 yaşındayım, hayatımın hâla en güzel bir yılını yaşadığım yer diyebilirim. Herkes askerlikte birçok farklı şeyden bahsediliyor ama ben çok güzel insanlar tanıdım. Aradan 17 sene geçmesine rağmen halen irtibatta olduğum çok güzel dostlarım var. Çok güzel kardeşlerim oldu, küçücük bir ilçede Uzunköprü ilçesinde çok güzel zamanımız geçti.

Ne zaman evlendiğinizi, çocuklarınızı anlatır mısınız?

1996 yılında 27 yaşında evlendim. Urfa’da araştırma görevlisiydim. Şanlıurfa’da 97 yılında bir kızım oldu daha sonra 2005 yılında bir kızım daha oldu ve 2010 yılında Karabük’te bir oğlum daha oldu iki kızım bir oğlum var. Allah’a sonsuz hamd olsun onları bize verdiği için.

Yüksek lisans ve doktora çalışmalarınızı da iki farklı üniversitede yaptınız o süreçler nasıl gelişti?

Konya Selçuk Üniversitesi Ziraat Fakültesini 92 yılında tamamladıktan sonra yüksek lisans yapmaya karar verdim. Bunun için birçok yerde yüksek lisans sınavlarına giriyordum. Tabi o zamanlar üniversite sayısı bu kadar fazla değildi, çok kısıtlıydı. Selçuk Üniversitesi’nde yüksek lisans başvurumuz olumlu sonuçlanmayınca biraz da hırs yapıp, “ben bu işi başaracağım” dedim. Tokat´ta yüksek lisans açıldığını duydum ve oraya gittim. Tokat´ta yüksek lisansa başladım. Tokat’ı da çok sevdim işin açığı, orada araştırma görevlisi olmak için de çok çabaladım ama kısmet değilmiş. Tokat´ta yüksek lisans yaparken Şanlıurfa’da bir araştırma görevlisi sınavında başarılı oldum ve orada araştırma görevlisi oldum. Yüksek lisans bittikten sonra da, dediğim gibi o zamanlar yüksek lisans doktora her yerde yoktu; Tekirdağ Ziraat Fakültesinde doktoraya başladım. O zaman, Allah rahmet eylesin hocam Poyraz Ülger Trakya Üniversitesi’nin rektörüydü, ben onunla konuşmuştum “sizinle doktora yapmak istiyorum” diye. O da beni kabul etmişti. Doktoraya onun yanında başladım, benim doktora hocamdır. Geçen sene hakkın rahmetine kavuştu. Allah rahmet eylesin, üzerimizde çok büyük emeği vardır. Tekirdağ'a gitme sebebim de bu şekildeydi. Doktora hocamın beni oraya kendi yanına alması, beni yanında bulundurması hasebiyle gerçekleşmiş oldu.

Karabük'e gelişiniz nasıl oldu? Bugüne kadar hangi görevlerde bulundunuz?

Karabük'e gelişim benim için çok enteresan bir süreçti, öyle taktiği olan bir şey değildi. 2008 yılında Kayseri Erciyes Üniversitesi’ne geçiş yapmak için çaba sarf ettiğim bir zamandı. O zamanlar 15 yıllık Urfa sürecimizde bir şekilde değişiklik yapmak istemiştik ve Erciyes Üniversitesi’ne geçme isteğimiz vardı. Karabük Üniversitesi Mühendislik Fakültesi yeni kurulan bir fakülteydi. Fakültenin dekanı beni Karabük´e almak istedi ve bana bir teklif getirdi. Ben eşime gidip, “Karabük`ten böyle bir teklif var” deyince, biz “Karabük nerede” diye haritada Karabük’ün yerine baktık. Çünkü böyle bir gündemimiz yoktu. Sonra “bunda da vardır bir hayır” diyerek “tamam” dedik. Çok kısa bir sürede de ilanımız çıktı ve Karabük Üniversitesi’ne geldim. 2009 yılının Nisan ayında, 20 Nisan’da Karabük Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Makina Mühendisliği bölümünde öğretim üyesi olarak göreve başladım. 12 yıl oldu Karabük Üniversitesi’ne geleli. Hayatımızda çok önemli bir süreçti. Zaman zaman buradan ayrılalım başka bir üniversiteye gidelim gibi planlarımız oldu ama kader bizi buradan ayırmadı, burada kaldık.

Karabük Üniversitesi ilk geldiğiniz tarihte hangi noktadaydı, rektör olduktan sonra ne gibi gelişmeler gösterdi?

İlk geldiğim zaman Mühendislik Fakültesinde göreve başlamıştım. Gelir gelmez bana idari görev olarak, dekan yardımcılığı görevini verdiler. Mühendislik Fakültesinde çok az hoca vardı. Toplamda 15-20 hocayı geçmezdi. Neredeyse Mühendislik Fakültesinin baştan sona kuruluşunda emeğim oldu. Araştırma görevlisi ve hoca alımından tutun da, yapılanmasına kadar keyifle geçirdiğim bir süreçti ve ömür boyunca da anlatacağım bir anı olarak belleğimde yeri vardır. Karabük Üniversitesi Mühendislik Fakültesi bugün bile Karabük Üniversitesini pilot fakülte olarak sürükleyen bir fakültedir. O sıralarda rektörümüz Burhanettin Uysal vardı, üniversiteye alınmamızda kendisinin de etkisi olmuştur, kendisine teşekkür ediyorum. Tabi yeni bir üniversiteydi, daha çok inşaat çalışmaları sürüyordu ve belediyecilik çalışmaları ön plandaydı.

Rektör olma fikriniz nasıl gelişti?

Yine o zamanlarda ilklerin üniversitesi olarak birçok alanda kendisinden söz ettiren bir üniversiteydi. 2015 yılında Sayın Burhanettin Uysal milletvekilliğine aday olmak için ayrılınca burada rektörlük seçimi oldu, ben de aday oldum ve rektör olarak seçildim. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın tensipleriyle rektör olarak atandım. Atanmamdan sonra üniversitede neler yapabiliriz diye birçok açıdan masaya sorunlarımızı yatırdık ve başarı için bazı konularda odaklanıp üniversitemizi çok farklı bir noktaya taşıdık.

Peki, üniversitenin gelişiminin şehre katkısı olarak neler söylemek istersiniz?

Üniversitede 50 bin öğrencimiz var. Üniversite şehrin a’dan z’ye bütün ekonomik ve kültürel alanlarının hepsine hâkim olmuş durumda. 93 farklı ülkeden, 10 bin uluslararası öğrencimiz var. Bunlar şehri çok kültürlü bir hale getirdi. Şehrin ekonomisi de bu yönde çok hızlı bir gelişme gösterdi. 50 bin öğrencili bir üniversite, 120 bin nüfuslu bir şehirde olağanüstü bir rakam demektir; Karabük´ü çok farklı noktalara taşıdık.

Bir dönem kardeş şehir, kardeş belediye, kardeş okul uygulaması popüler olmuştu. Sizin de kardeşlik ilan ettiğiniz üniversiteler var mı? Son yıllarda üniversiteler şehrine dönüşen Konya ile bu anlamda münasebetleriniz ne durumda?

Ben Konyalıyım. Her Konya’ya gittiğimde bir üniversitenin rektörünü ziyaret ediyor, onlarla fikir alışverişinde bulunuyorum. Necmettin Erbakan Üniversitesi, Selçuk Üniversitesi, Konya Teknik Üniversitesi, Mevlana Üniversitesi, Konya Gıda ve Tarım Üniversitesi; bunları zaman zaman ziyaret ettim. Resmi bazda değil ama sürekli irtibat halinde olarak fikir alışverişinde bulunuyorum.Bizim daha çok Türkiye’den değil de uluslararası düzeyde kardeş üniversitelerimiz oldu. Malezya’da birçok Üniversite ile kardeş üniversiteyiz. Ürdün’de bazı üniversitelerle kardeşiz. Yine Çad´da N’Djamena Üniversitesi ile kardeş Üniversiteyiz. Yurtdışında böyle birçok kardeş üniversite uygulamamız var.

Karadeniz’den bakınca nasıl bir Konya görüyorsunuz?

Konya’da yaşayanların, Konya’nın kıymetini bilmediklerini düşünüyorum. 51 yıllık yaşamının büyük bir kısmını Konya dışında geçirmiş birisi olarak Konya’nın kıymetini çok daha iyi anlıyorum. Bu, “Karabük’ten muzdarip misiniz?” diye düşündürmesin. Asla; Karabük’ü çok seviyorum. Buranın doğası, çevresi, insanları benim burada kalmamdaki en büyük etkendir. Ancak Konya’nın belediyecilik olarak, şehirsel olarak bambaşka bir yerde olduğunu, dışarıya çıkıp orada yaşayınca anlayabiliyorsunuz. Üniversite olarak da; Konya’da beş tane üniversite var benim bildiğim kadarıyla; çok daha hızlı ve ileriye taşıyacaklarını düşünüyorum.

Karabük hava kirliliği ile nasıl mücadele ediyor?

Karabük´de hava kirliliği ile ilgili mücadelede bütün kurumların neredeyse kendi üstlerine düşen görevleri yerine getirdiklerine inanıyorum ve bunu da gözlemliyorum. KARDEMİR zaten biliyorsunuzdur, Türkiye’nin ilk entegre demir çelik tesisi. Demir çeliğin kalbi burada atmaya başlamış. Zaman zaman tabi sıkıntılar da olmuyor değil hava kirliliği ile ilgili ama bunu fabrika yetkilileri gideriyorlar. Filtreleme sistemleri var başka yöntemleri var, bunu denetleyen Çevre Bakanlığı var, belediyeler var bir şekilde mümkün olduğunca kirliliği önlemeye çalışıyorlar. Tabi sadece Kardemir değil, Karabük’te birçok haddehane var, demir üreten, demire şekil veren firmalar var, bunlar da aynı şekilde kendi önlemlerini alıyorlar.

Demir Çelik Fabrikasından başka TÜBİTAK, ASELSAN, HAVELSAN ve TÜLOMSAŞ gibi stratejik kuruluşlarla ne tür ortak çalışmalar yürütüyorsunuz?

Bizim TÜBİTAK´da yürüttüğümüz birçok projemiz var. Bunun yanında HAVELSAN´la ve ASELSAN´la ortak proje anlaşmalarımız, savunma sanayiyle ortak anlaşmalarımız var. Birlikte ne yapabiliriz diye fikir alışverişlerimiz var. Bazı öğretim üyelerimiz savunma sanayinin bazı şirketlerinde görevlendirilmiş durumda. Ankara’ya yakın olmamız hasebiyle başkentteki birçok kurumla, özellikle sanayi kuruluşlarıyla irtibat halindeyiz. Ve şunu da söyleyebilirim ki; birçok köklü üniversiteden çok daha ileri düzeyde anlaşmalar ve projeler içerisindeyiz.

Mezunlar Birliği ve Kariyer Geliştirme Ofisiniz nasıl çalışıyor? Mezun öğrencilerinize katkısı nelerdir?

Mezunlar Birliği mezun öğrencilerimize şu an için bir katkı sağlama pozisyonunda sayılmaz. Çünkü biz daha yaklaşık 13 yıllık bir üniversiteyiz. Ancak mezunların sürekli bizim duyurularımızdan haberdar olmalarını sağlıyoruz. Mezunlarımızla ilgili pandemiden hemen önce her yıl pilav günü yapalım demiştik ama salgın olayı patlayınca Türkiye’de ve dünyada bu gibi projeler askıya alınmak zorunda kaldı.

Bizim mezunlarımızdan bugün savunma sanayisinde çok üst düzeylerde çalışanlarından tutun da yazılım firmalarında hatta Amerika’da Silikon Vadisinde görev yapan birçok mezunumuz olduğunu mezunlar birliğimizden teyid ediyoruz. Bu da bize çok gurur veriyor.

Kariyer Ofisine gelince, öğrencilerimizin yönlendirilmesinde çok etkili bir kariyer ofisimiz var. Onların kariyer yapmalarında farklı yöne yönlendirmelerinde etkin durumda. TÜSİAD´da son üç yıldır girişimcilik bayrağına uzanan el Karabük Üniversitesi’dir. Bir yıl birincilik alırken diğer yıllar ikincilik aldık. Türkiye’deki 210 üniversite arasında birinci ve ikincilik sıralamasını üç yıldır kimseye bırakmayan bir Karabük Üniversitesi var. Buda kariyer ofisimizin gayretleri ile oluşan bir başarı.

Karabük Üniversitesi’nden mezun olmanın hızlı iş bulmaya katkısı nedir?

Bizim dışımızda bağımsız bazı kuruluşlar tarafından yapılan bir çalışmada mezunları en hızlı iş bulan 20. üniversiteydik bundan 2 yıl önce. Geçen yıl yine mezunları en hızlı iş bulan ilk 30 üniversite arasında yer aldık. Bu bizim mezunlarımızın kalitesini de ortaya koyan bir gösterge. Çünkü mezunlarınız işe girdiği zaman eğer orası memnun değilse bir daha bu üniversiteden mezunları almak istemez. Ama memnunsa “illaki Karabük Üniversitesi’nden öğrenci gönderin, mezun gönderin” diye ısrar ederler ki bize çok geliyor böyle talepler. Çünkü bizim mezunlarımız gerçekten kendilerini iyi yetiştirebiliyorlar, hocalarımızın katkılarıyla. Ve gittikleri yerlerde memnuniyet oluşturabiliyorlar.

Üniversitenizin dünya ile entegrasyonu hakkında neler söylemek istersiniz?

Üniversitemizin 93 farklı ülkeden 10 bin’i aşkın Uluslararası öğrencisi var. Türkiye’de en fazla uluslararası öğrencisi olan üniversite biziz. Yine dünya genelinde 300 farklı üniversite ile anlaşmalarımız, ortak çalışma, öğrenci alışverişi, proje geliştirme çalışmalarımız var. Türkiye’de bu şekilde bu alanda anlaşması olan belki 10 üniversiteden bir tanesinin Karabük Üniversitesi olduğunu söyleyebilirim.

Tarıma dair endüstriyel yenilikler hakkında ne tür öngörüleriniz var?

Yöneticilik zamanım oldukça uzun sürdü, 13 senedir Karabük Üniversitesi’nde yöneticilik yaptığım için tabi tarımsal alanlardan biraz uzak kaldığımı söylemek istiyorum. Ancak Urfa’da bulunduğum zamanlar bunu bizzat gözlemleyebiliyordum. Şimdi de Urfa’da mezun ettiğim doktora öğrencilerim yaptıkları çalışmaları bana gönderiyorlar; onlarla da bunu gözlemliyorum. Tarım teknolojileri alanında inanılmaz derecede, dünya ile rekabet edebilecek düzeyde gelişmelerin Türkiye’de de yaşandığını bizzat gözlemliyorum. İnşallah bundan sonra yapay zekânın gelişmesi ile… Yapay zekânın girmediği yer yok, tarım alanında da aynı düzeyde gelişeceğini düşünüyorum. Nasıl olacak dersek; sürücüsüz traktörler, uydudan kontrollü tarımsal ilaçlama, sulama sistemleri gibi birçok teknolojinin tarım alanında yer almaya başladığını bizzat görüyoruz.

Üniversite olarak katıldığınız uluslararası fuarlardan ve buradaki kazanımlarınızdan bahseder misiniz?

Pandemi öncesine kadar biz birçok uluslararası fuara her yıl birkaç defa gittik. Oralarda birçok anlaşmalar yaptık. Türkiye’de fuarlara düzenli giden tek devlet üniversitesi bizdik, desem yanılmam. Çin’deki EXPO Çin fuarında tek Türk üniversitesiydik. Nafsa´ya, Amerika’ya her yıl giderdik, yine Almanya’ya her yıl giderdik. Düzenli olarak fuarlara giden, oralarda anlaşmalar yapan en düzenli üniversite Karabük Üniversitesiydi. Şimdi tabi bu işlere online olarak devam ediyoruz. Yapabildiğimizin en iyisini yine uzaktan online devam ettirmeye çalışıyoruz.

Konya Sanayi, sadece ülkemizin ihtiyacını karşılamakla kalmayıp dünya ülkelerine de tarım aletleri ihraç etmektedir. Bu anlamda yenileme adına ne tür tavsiyelerde bulunursunuz?

Az önce tarımla ilgili görüşlerimi bildirirken söylediğim gibi yapay zekâya yön veren, yapay zekâyı mutlaka yaptıkları teknoloji içine sokmak zorunda kalan bir sektör de tarım sektörüdür. Tarım makinaları benim alanım; Konya’da bu konuda çok girişimci ve ileri görüşlü kişilerin olduğunu biliyorum. İnşallah dünya ile rekabet edecek düzeyde cihazlarını, araçlarını geliştirirler. Geliştirmek zorundalar; geliştirmeyenler zaten bitecektir. Bu kaçınılmaz bir sonuçtur. Türkiye’deki çiftçi nüfusunun oldukça azaldığı günümüzde artık zaten bu kaçınılmaz bir süreç haline geldi. Benim öğrenciliğe ilk başladığım yıllarda hocalarımızdan birisi, Türkiye’deki çiftçi nüfusunun yüzde 45 olduğunu, bununda daha düşürüleceğini söylemişti. Ben o zaman tabi inanmamıştım. Bugün geldiğimiz noktada çiftçi nüfusu neredeyse yüzde 15´lere geriledi. Bu da teknolojik gelişimin gerekliliğini ortaya koyuyor.

Corona sizi nasıl etkiledi, bir yıldır süren salgının etkileri nasıl giderilecek?

Corona, toplumların bütün hücrelerine, psikolojilerine varana kadar etkiledi. Neredeyse yaşam tarzımız değişti, hayata bakışımız değişti. Herkesin arkadaşı eşi dostu veya ailesinden birisi coronadan olumsuz etkilendi. Daha dikkatli davranmayı öğrendik, daha hijyen yaşamayı öğrendik. Üniversite olarak tabi bizim için önemli olan eğitim süreciydi. Bu süreçte uzaktan eğitimimizi devam ettirdik ve bu konuda Türkiye’de bu sisteme en hızlı geçiş yapan ve en iyi uzaktan eğitimi devam ettiren üniversite olduğumuzu düşünüyorum. Çünkü bizim zaten uzaktan eğitimle ilgili alt yapımız vardı. Bütün hocalarımız online yüz yüze derslerini devam ettirdiler ve halen devam ettiriyorlar. Dediğim gibi Türkiye’deki en başarılı üniversite bu konuda biziz diye düşünüyorum.

Son olarak söylemek istedikleriniz?

Karabük Üniversitesi Türkiye’de bazı açılardan ön plana çıkmış bir üniversite. Bunlardan en dikkat çeken iki tanesi; Türkiye’nin en fazla uluslararası öğrencisine sahip üniversite. 93 farklı ülkeden öğrencimiz var ve dünyanın en iyi bin üniversitesi arasına girmeyi iki yıldır başarıyoruz. Bu sıralamada ilk bin’e giren devlet üniversitelerini saymak istiyorum; Boğaziçi Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi ve İstanbul Üniversitesi. Bunları sayınca Karabük’ün neyi başardığının daha iyi anlaşılacağını düşünüyorum. İki yıldır bunu başarıyoruz, bu yılda aynı başarıyı sağlayacağımızı düşünüyorum. Biz Anadolu’da daha 13 yıllık bir üniversite olmamıza karşın inanılmazı başardık. Ankara, İstanbul, İzmir dışında dünyanın en iyi bin üniversitesi arasına giren Anadolu´daki tek devlet Üniversitesiyiz. İnşallah bu başarılarımızı yine devam ettireceğiz.

MUSTAFA GÜDEN

Editör: TE Bilişim