O, Finlandiya’da Avrupa üçüncüsü olduğunda biz “Pekin Olimpiyatlarına bir sporcumuzun gidecek olması kesinleşti” diye bakmıştık. Fakat masada işler değişmiş ve kafileye alınmamıştı. Üniversitelerarası Dünya Şampiyonu, İstanbul ve Yunanistan Akdeniz Oyunları Şampiyonu, Avrupa Milletler Kupası Şampiyonu ve Avrupa şampiyonası ikinci ve üçüncüsü Atilla Güzel Olimpiyat hayalleri elinden alınsa da imrenilecek başarılara imza attı. Aldığı madalyalar yetmedi; gidip Amerika ve Polonya Milli Takımlarında Antrenörlük yaptı. Son yıllarda onu elinde kılıçla, baltayla tarih filmlerinde görüyoruz. Geçmişin karanlığına ışık tutan bu sohbet bir başarı öyküsü olduğu gibi bir başka açıdan da özeleştiridir.

Hangi tarihte nerede dünyaya geldiniz, babanız kimdi ve ne iş yapardı?

1984 de Konya’nın Meram ilçesinde bir kenar mahallede dünya ya geldim. Babam Şerafettin Güzel Konya’da hamallık ve ardından nakliyecilik işi ile ilgilenmekteydi. Annem ise ev hanımıdır.

İlk ve ortaöğrenimi hangi okullarda yaptınız?

İlköğrenimi Meram Zafer ilköğretim okulunda bitirdim. Meram Dr. Ali Rıza Bahadır İmam Hatip Ortaokulundan sonra da Meram Zeki Özdemir Lisesinden mezun oldum.

Güreşe kaç yaşında ve ne vesile ile başladınız? Antrenörleriniz kimdi?

Güreş sporu ile çocuk yaşlarda, henüz ilkokul ikinci sınıfta iken fiziken yapılı olmamdan dolayı, normalde üçüncü sınıfların katılabildiği seçmelere girerek tanıştım. Bu yıllarda sporu ve sporcuyu sevip değer veren sınıf öğretmenim Mustafa Nami Bağcı hocamın yönlendirmesiyle atletizm, voleybol, basketbol gibi birçok spor branşını deneyimleme şansım olmuştu. Ardından 1993 yılında güreşle tanıştım ve ayrı bir ilgim gelişti. Diğer branşlar gibi deneme seviyesinde kalmayıp güreşe devam ettim. İyi ki de etmişim.

Çocukluk yıllarınızdan aklınızda kalan anılardan bahseder misiniz?

Biz imkânları kısıtlı çocuklardık. Mesela bizim evimizde çamaşır makinası yoktu. Annem benim antrenman malzemelerimi elinde yıkardı. Diğer branşlarda spor malzemelerim çok fazla kirleniyordu. Güreşi seçmemin özel sebeplerinden biri de bu; çünkü minderde daha az kirleniyordu. Annemin daha fazla yorulmasını istemediğim için güreşçi oldum. Ayrıca, güreş gibi ağır bir sporu yaparken annem ve babamın çok desteği oldu. Güreşte beslenme önemlidir ve sakatlıklar zor dönemler yaşamamıza sebebiyet verir. Bu da ancak destekle aşılır.

Katıldığınız ilk Türkiye şampiyonasını hatırlıyor musunuz, neredeydi ve kaçıncı olmuştunuz?

Orta öğrenimi mi Dr. Ali Rıza Bahadır İmam Hatip Ortaokulunda yaptım. Burada beden eğitimi öğretmenim rahmetli Sümer Koçak, eski milli sporcu ve güreş antrenörü olması sebebiyle okul sonrası birlikte güreş antrenmanları yapardık. Bu antrenmanlar benim güreş sporunda gelişme göstermemi sağladı. Artık okul takımında ilgilendiğim güreş sporunu kulüp seviyesine taşımanın vakti gelmişti. 1996’da Konya Büyükşehir Belediyespor kulübü adına Aksaray’da minikler bölge şampiyonasında bölge beşinciliğini kazandım. Ardından 2000 yılında Konya’da yapılan Yıldızlar Grekoromen Stil Türkiye Şampiyonası’nda Türkiye dördüncüsü oldum.

İlk Türkiye şampiyonluğunu nerede yaşadınız. Güreş Milli Takımına ne zaman çağrıldınız ve Milli Takımda hangi Antrenörlerle çalıştınız?

İlk Türkiye şampiyonluğumu 2001 yılında Şanlıurfa’da Yıldızlar Grekoromen Stil Türkiye Şampiyonası’nda elde ettim. Bunun ardından aynı sene Bursa Uludağ’da açılan ilk milli takım kampına çağrılarak ilk defa milli olma imkânı yakaladım. Bu kampta Antrenörlerim İbrahim Yıldırım, Remzi Öztürk, Lütfi Yılmaz ve Mehmet Biçici idi.

Katıldığınız ilk Avrupa Şampiyonasında nasıl bir tecrübe ve başarı elde ettiniz?

Uluslararası anlamda, milletimizi ve ay yıldızlı bayrağımızı temsilen katıldığım ilk müsabakam 2001 yılında İzmir’de düzenlenen Yıldızlar Avrupa Şampiyonası idi. Ancak üzerimdeki sorumluluğun verdiği heyecana yenik düşerek, elde etmem gereken dereceyi kazanamadım ve Avrupa altıncısı oldum.

Konya’da hangi kulüpler adına güreştiniz?

Ben güreşe Konya Büyükşehir Belediyespor’da başladım. Benden önceki döneme dair bir şey söyleyemem ama Konya’da güreş adına büyük bir kulübün kurulması Pankobirlik Başkanı Recep Konuk’un büyük destekleriyle oldu. 2004 yılında bende Konya Şeker Spor adına güreş yaptım ve deplasmanlı İkinci Ligde Şampiyon olup ve 1. Lige yükseldik.

Üniversiteye tercihiniz nasıl oluştu?

Güreş sporu adına örnek aldığım hem ustalarım hem de antrenörlerim Diktehan Şahin ve yakın zamanda Hakk’a yolcu ettiğimiz Seyfullah Günaydın’ın yönlendirmesiyle, Milli Sporcu Kontenjanından 2003 yılında Selçuk Üniversitesi Beden Eğitimi Spor Yüksek Okulu Beden Eğitimi Öğretmenliği Bölümünde eğitime başladım.

Üniversite adına da önemli sportif başarılar kazanmanız okul hayatınıza ne gibi etkiler yaptı?

2006 yılında ülkem ve Üniversitem adına Moğolistan’ın başkenti Ulanbatur’da Dünya Birincisi oldum. Üniversite Rektörüm, Bölüm Dekanım, Hocalarım ve öğrenciler arasında gurur duyulan ve takdir edilen örnek bir öğrenci olmanın verdiği büyük bir sorumluluk, sporun verdiği fiziksel yorucu antrenmanlar eşliğinde eğitimimi tamamlamak için büyük motivasyon kaynağı oldu.

Üniversiteden mezun olduktan sonra memuriyet dönemi nasıl başladı. Nerelerde görev yaptınız?

Büyük bir azimle bir arada yürüttüğüm üniversite eğitimi ve spor hayatımın ardından 2007 yılında mezun olarak bu defa da Şampiyon Milli Sporcu kontenjanından Konya’nın İsmil kasabasında Atatürk İlköğretim Okulunda öğretmenlik hayatıma başladım.

Güreş hayatınızda uluslararası performansınız nasıl seyretti?

2008 yılında bir yandan öğretmenlik yaparken diğer yandan da sıkı antrenman programları eşliğinde Pekin Olimpiyatlarına hazırlandım. Aynı yıl Büyükler Türkiye Şampiyonu oldum. Yine aynı sene Uluslararası Vehbi Emre Güreş Turnuvası şampiyonluğu elde ettim ve Milli Takıma girdim. Finlandiya’da yapılan Avrupa Şampiyonasında da üçüncü olup kalifiye olarak 2008 Olimpiyat vizesini almaya hak kazandım. Ancak milli takım teknik kurulunun uygun görmemesi sebebiyle hak kazandığım Olimpiyatlara götürülmedim.

Milli takım Teknik ekibinin aynı olması sebebiyle; fiziksel ve zihinsel performans olarak aynı durumda olamadığım ve kulüp desteği bulamadığım için sonraki olimpiyatlara da katılamadım.

Avrupa üçüncüsü olup Olimpiyatlara götürülmemeniz çok ilginç. O dönemde nasıl bir süreç yaşandı?

Olimpiyatlara götürülmeme nedenim; o dönemin bakışıyla küçük bir şehirde ve gerek ekonomik gerekse siyasi olarak güçsüz bir kulüpte olmamdan kaynaklanıyordu. İlerlememi destekleyecek unsur yoktu, arkamda duran olmadı.

2008 Pekin Olimpiyatları öncesinde hem Türkiye Şampiyonasında hem de Uluslararası Vehbi Emre Güreş Turnuvasında ben Rıza Kayaalp’i yendim. Bu sebeple de Finlandiya’daki Avrupa Şampiyonasına gitme hakkını ben kazandım. Üstelik Finlandiya’da da kötü değildim ve Avrupa üçüncüsü olarak Olimpiyat kalifikasyonunu elde ettim.

Fakat devreye başka faktörler girdi. Rıza Kayaalp Ankara Büyükşehir Belediyespor’un güreşçisiydi ve Belediye Başkanı Melih Gökçek devreye girdi. Biz de durumu Konya Büyükşehir Belediye Başkanımız Tahir Akyürek’e ileterek Ankara’da masa başında alınacak karara engel olmasını istedik. Fakat bizim Başkan “Melih Beyi ezemeyiz” diyerek duruma müdahil olmadı.

O dönem Milli Takım Teknik Direktörü Salih Bora, Antrenörler de Şaban Donat, Seçkin Saruhan ve Hakkı Başar’dı. Bir teknik kurul kararı alıp Pekin Olimpiyatlarına benim yerine Rıza Kayaalp’i götürdüler. Kalifikasyon kazanmasına rağmen Olimpiyata götürülmeyen tek sporcu da ben oldum.

İşte bu olaylar bana Avrupa ve Dünya takımlarında yer bulmanın biraz da siyasi ve politik sebepleri olduğunu öğretti. Sonra da İstanbul Büyükşehir Belediyespor’a transfer olarak bu engelleri aşmaya çalıştım.

O dönemki trafiği ve görüşmeleri detaylandırabilir misiniz?

Avrupa üçüncüsü olup Olimpiyat kalifiyesi elde ettiğimde Konya Büyükşehir Belediyespor adına güreşiyordum. Lig Şampiyonluğundan sonra transfer olmuştum. Burada da 2. Lig şampiyonluğu yaşadım. 2008 Finlandiya dönüşünde Büyükşehir Belediye Başkanımızı makamında ziyaret ettik. Cevdet İşbitirici’de Spordan sorumlu Daire Başkanıydı. Benim hakkım olmasına rağmen Pekin Olimpiyatlarına Rıza Kayaalp’in götürülmesi için Ankara’da girişimler olduğunu söyledim. Evham yaptığımı, beklemem gerektiğini söylediler. Bende idareciler dururken basın toplantısı ya da bir açıklama yapmanın şık olmayacağını düşündüm. Sonra süreç benim söylediğim gibi gelişti.

DEVAM EDECEK

MUSTAFA GÜDEN

Editör: TE Bilişim